Hemencilik

Çözmüyoruz, savuşturuyoruz. Yönetmiyoruz, hallediyoruz. Hızla gelişen ve toramanlaşan hormonlu domatesler gibi, göz alıcı ve parlak görünüyoruz ama verdiğimiz tat yavan, faydamız pek yok.

Sanırım özellikle son 8-10 yılda dünya üzerindeki yaşam tarzı büyük bir hızla ve dramatik bir şekilde değişti. Belki daha da uzun süredir, bilmiyorum… Bunu yeni kuşağa bağlıyordum ama onların kafa yapısını şekillendiren şartlar hepimiz için geçerli; hatta bu şartları yaratan biziz. Uzun süredir bu yeni yaşam tarzına bir isim arıyordum; sonunda buldum: Hemencilik. Belki “Derhalcilik” veya “Hemenizm” gibi başka şeyler de üretilebilir.

Sürekli “hemen” bir şey yapmamız gerekiyor. Hemen faturayı ödeyelim, hemen şu işe koyulalım, hemen musluğu tamir edelim, ısmarladığımız pizza hemen gelsin, takımımız hemen gol atsın. Beklemek, geride kalmaya dönüştü. Sabır, ahmaklıkla eş değer.

Oğlum ben bir şeyle uğraşırken gelip yardım istediğinde, “birazdan geliyorum” diyorum ve o hemen bir oyuna başlıyor. Bir şey ters gitmeyegörsün, hemen düzeltilmesi, düzeltilemiyorsa yerine hemen yenisi alınması lazım. Tepkimizi daha hızlı vermeye başladık. Videolar, kitaplar, mesajlar kısaldı. Kısaldı çünkü hemen tüketmek ister hale geldik. Zamana yayılması gereken ruhun ve bedenin eğitimi hızlı ve küçük parçalara bölünerek her seferinde bir parçasını yutacağımız şekle sokuldu. Kişisel gelişim kitaplarıyla birdenbire pazarlık uzmanı olduk, empati göstermede ordinaryüs kıvamına geldik, özgüven geliştirdik, vesaire. Tabii ruhumuz birbirinden kopuk, parça parça eklemelerle yapılanınca hep bir şeyler eksik kaldı ya da sakil durdu. Sürekli bir telaş halindeyiz ve tamamlayamayacağımız veya hakkıyla yapamayacağımız bir sürü şeyden dolayı eksik, suçlu veya mağlup hissediyoruz. Hemen olması için sallapati, lalettayin, çalakalem, bir çırpıda, canhıraş, hızla, çarçabuk yapıveriyoruz bir şeyler. Çözmüyoruz, savuşturuyoruz. Yönetmiyoruz, hallediyoruz. Hızla gelişen ve toramanlaşan hormonlu domatesler gibi, göz alıcı ve parlak görünüyoruz ama verdiğimiz tat yavan, faydamız pek yok.

Hemencilik dört yanımızı sarmış. Biz bu koşuşturmadan kendimizi sakınsak bile, ıssızlığımız pisliğin ortasında yere bir mendil serip üstünde durmaya benziyor. “Hemen” televizyondan, internetten, telefondan bir şekilde içimize sızıyor.

Sızlanmanın anlamı olmadığını bilen ve uyandığında gözlerini açmayı ihmal etmeyen herkes gibi, ben de bu telaşın acısını oğlumdan çıkarıyorum. “Hemen”, dediği anda daha da yavaştan alıyorum, kısa bir konuyu uzun uzun anlatıyorum, “her şeyin bir zamanı var” diyerek bazı taleplerini erteliyorum, falan. Oysa onun yaşlarındayken şimdikiler kadar olmasa da ben de canı tez biriydim. Hatta bir şiirde “Kim demiş sabır fazilettir diye, / HEMEN DOĞALIM !!!...” yazmıştım. Tabii içi geçmiş bir baba olarak kendi yavaşlığıma ve bu hemencilik akımına uyum sağlayamıyor oluşuma mazeret bulmak için klişelere başvuruyorum. Tahmin edersiniz ki bu klişeleri oğlumun üzerinde kullanıp onun nezdinde bu hayhuyun içine doğan ve onun gelişmesine katkıda bulunan tüm yeni nesilden de öcümü alıyorum.

Siz de benim gibi gıcıklığı bir sanat haline dönüştürmek isterseniz birazdan önereceğim sözlerle yeni kuşağı sinir edebilir ve sadistçe bir gülümsemeyi dudaklarınıza yerleştirebilirsiniz. Bunun için listemizdeki 21 seçenekten dilediğiniz kadarını kullanın:

1) “Bizim zamanımızda…”: Bu sözle başlayan hiçbir cümlenin kendi hayırlarına olmadığını biliyorlar.

2) “Şimdiki gençler…”: İşin içine küçümseme, yakınma ve tersten bakarsak böbürlenme katmak isteyenlere hararetle tavsiye ederim.

3) “Para ağaçta yetişmiyor.”: Nefret objesi olarak görülmek isteyenlere.

4) “Senin yaşındayken ben…”: Bu cümlenin devamını gerçekten dinleyen bir genç tanımıyorum.

5) “Ne kadar şanslı olduğunu bilmiyorsun.”: Kendi gençliğindeki açlığı, sefaleti, imkansızlığı, durumsuzluğu uzun bir tiratla anlatmak isteyenler için mükemmel bir açılış cümlesi. Tabii konuşma, sonunda çocuğun en büyük şansının sizin gibi bir ebeveyne sahip olmasına bağlanması şart.

6) “Bizim böyle lükslerimiz yoktu.”: Bulaşık makinesi, akıllı telefon, merkezi ısıtma falan. Artık aklınıza ne gelirse.

7) “Bu da müzik mi?”: Bir gencin zorla ailesine kendi sevdiği müziği dinlettiği pek nadirdir. Genelde tam tersi geçerlidir. Yine de arada kulağınıza çalınırsa bunu laf sokuşturmak için bir fırsat olarak kullanmak boynumuzun borcu.

8) “Ben bilgisayarla doğmadım.”: Gerçi bir çoğumuz uzman haline geldik ama yine de olası bir geride kalma durumu söz konusuysa mazeretimiz hazır.

9) “Çok çalışmaktan ölen olmadı.”: Bu biraz, sıkı can iyidir kolay çıkmaz, tadında saçma bir laf olsa da çocuğunuzdaki çalışma isteği azcık kalmışsa bile onu da süpürür götürür.

10) “Eskisi gibi yapmıyorlar”: Sızlanmanın, yakınmanın en güzel örneklerindendir. Çocuğunuzun bir şeyi alma, tatma hevesini bu lafla köreltmek mümkün.

11) “Her zaman yaptığımız gibi…”: Yeni bir şey denemek istemiyorum ve alıştığımın dışına çıkarsam madara olacağımdan korkuyorum dememek için harika bir alternatif.

12) “Benim yaşıma gelince anlarsın.”: Onlara bu yarışı hiçbir zaman kazanamayacaklarını dolaylı yoldan söylemenin enfes bir yolu. Bu sözü duyup, kaydedip, sizin yaşınıza geldiğinde bunu size hatırlatıp yanlış olduğunuzu ispat etse bile o zamana kadar kim öle, kim kala!

13) “Biriktirdiğin her kuruş…”: Tasarruf bilinci aşılamak gibi anlaşılsa da çocuğunuz biriktirdiği paranın bu enflasyon ortamında pula döneceğini bilmemesi imkânsız. Siz yine de söyleyin, zaman geçer…

14) “Bu sadece geçici bir heves”: Ben istemiyorum, doğru bulmuyorum demenin sinsice bir yolu.

15) “Büyüklerine saygılı ol!”: Çok sık ve genelde çocuğunuz haklıyken devreye girebilecek bir son söz. “Sana cevap yetiştiremiyorum! Ayrıca seni ben yetiştirdim ve anlaşılan saygı konusunu işlerken, orayı yarım yamalak geçiştirmişim.”, demekten iyidir.

16) “Önünde upuzun bir zaman var”: Benim yok; o zaman bu süreyi benim isteklerim doğrultusunda yaşayalım.

17) “Artık kendi ayaklarının üstünde durmalısın”: Onları başınızdan atmak istediğinizi ve onların bir yük olduğunu daha ne kadar şık anlatabilirsiniz ki?

18) “Sabreden derviş muradına ermiş”: İşte Hemencilik akımına sıkılan kurşun gibi bir söz. Ben küçükken, sabreden derviş, dedikten sonra, sıkıntıdan gebermiş, derdim. Bu lafı ettikten sonra o da sıkılacaktır. Kesin bilgi.

19) “Ancak hak eden keyif yapar”: Sizden bir şey istiyor ama siz de ondan bir şey istiyorsunuz. Takas pazarlığı bu sözle açılırsa bir adım önde olacaksınız.

20) “İstediğin her şey olabilirsin”: Bunun devamında “ancak” diyerek sizin istediğinizi söyleyin. Sonuçta ilham veren sizsiniz, manipüle eden yine sizsiniz, el alem ne karışır.

21) “Erken kalkan yol alır.”: İşte bu muhteşem klişeyle çocuğunuza ömür boyu sürecek bir endişe aşılayabilirsiniz. Travmadan beter eder adamı. Her zaman mutlaka birtakım konularda geç kalacaktır. Zaten bu çağda erken dediğin milyonlarca insandan biraz sonra demek. Bu suçluluk duygusu, yeterince yol almadığı kaygısı, keşkeler peşini bırakmayacaktır.

Bunları söyleyemem diyorsanız, size sinir olmaları için onlara şaka yapın. Ben bu sabah yaptım, tüm gün benden uzak durdu: “Kuşlar kışın niçin güneye uçarlar? Yürüyerek gitmek zor olacağı için.”.