Nereye gitti Yüksek Kaldırım’ın kadınları?

Asırlara meydan okuyan, ne imparatorluklar görüp geçiren, Yüksek Kaldırım’ın en meşhur sokağı Zürafa’nın tüm giriş-çıkışları sıkı sıkıya kapalı. Beyoğlu Kültür Yolu projesi kapsamında “dönüşüm”e dahil edildi. 200 yılı aşkın süredir varlıklarını sürdüren genelevler yıkıldı.

İstanbul’da yollar en olmadık sebeplerle geçici olarak kapatılır. Tam gitmen gereken bir anda plastikten bir “Girilmez” levhası yolun ortasından sana bakar. Yüzün bir anda düşse de o levha karşısında İstanbullunun her daim bir çıkışı vardır yine de aklında. Bilir çünkü bu kentin sokakları örümcek ağı gibi bağlıdır birbirine. Ve bu sokaklar seni götürür mutlaka gitmek istediğin yere. Daracık, Arnavut kaldırımlı yollarda takıla düşe bulursun yolunu. Bulurdun!

Bir akşamüstü vakti Galata’dan Yüksek Kaldırım’a başlayan öylesine bir yürüyüş esnasında tıkandı yolum. Önce yüzüme tuhaf bir şaşkınlık çöktü sonra hızlıca toparlayıp kendimi, örümcek ağının diğer ucuna doğru çevirdim rotamı. İstanbulluyum ya… Nasıl da eminim kendimden ve kentimden… Unutarak “hükümet” gerçeğini vurdum yokuş aşağıya, bir umutla saptım sola, sonra bir sola daha derken ne göreyim; örümcek ağı darmadağın edilmiş. Asırlara meydan okuyan, ne imparatorluklar görüp geçiren, Yüksek Kaldırım’ın en meşhur sokağı Zürafa’nın tüm giriş-çıkışları sıkı sıkıya kapalı. İşte bir İstanbullunun kontağının atacağı ve bağıra bağıra söylenebileceği o an. Alüminyumdan yapılma boyu aşan paravanlar geçit vermezken bana, işte bu Yüksek Kaldırım hikâyesi düştü sizin payınıza.

Nereye gitti Yüksek Kaldırım’ın kadınları? - Resim : 1

TİCARET YOLUNDAN KERHANE YOLUNA

Alageyik, Zürafa ve Yüksek Kaldırım sokakları, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde ticaret merkezi olan Galata’yı dik yokuşlarla Pera’ya (Beyoğlu) bağlar. Limanın ihtiyaçlarını her manada karşılardı bu sokaklar. Meyhane ve genelevler de bu sokakların en eski sakinleriydi. Önceleri zaman zaman yasaklanan, zaman zaman açılmalarına göz yumulan meyhaneler ve genelevler Tanzimat sonrasında daha özgür yapılar oldu. Özellikle Müslüman olmayan hayat kadınlarının çalıştığı genelevler izin almak suretiyle çalışmaya başlamışlardı. Beyoğlu’nun eski Abanoz Sokağı’nda, bugünlerde “en çok sevilen” padişah II. Abdülhamit tarafından ilk resmi genelev açıldı. Osmanlı döneminde de bugüne kadar olduğu gibi devlet denetiminde olan genelevler için herhangi bir merakınız varsa devlet arşivlerinde izin belgelerinden vergi makbuzlarına kadar birçok belgeyi bulmak mümkün. Ben size özetle geç Osmanlı’dan bugüne kentin en kalabalık sokaklarının nasıl ıssızlaştığını anlatayım.

Gazeteci-yazar Ergün Hiçyılmaz’ın İstanbul’da Muhabbet isimli kitabında bahsettiği, Dersaadet Polis Mektebi Müdürü Mustafa Galip Bey’in kayıtlarına göre, 1900’lü yıllarının başlarında İstanbul’da 69 Rum, 194 Ermeni, 124 Musevi vesikalıdır. Müslüman kadınların sayısı ise 774’tür. Mustafa Galib bize 2 bin vesikalı kadından bahseder Osmanlı’nın geç döneminde. Yaklaşık bin kadının da vesikasız olduğunu… Bu kayıtlara göre, farklı milletlerden yaklaşık 326 kadın da yine genelevler de çalışıyordu.

Yine aynı eserde, bir başka atıf Robert Koleji’nde sosyoloji profesörlüğü yapan Clarence R. Johnson’a ait. Jonhson’ın genelev sermayedarlarının ve sermayelerinin sokak ve semtlere göre dökümüne yer verdiği kaynakta, en çok sermayedar Abanoz (30) ve Zürafa’da (17) var. Kadın çalıştıran 175 “mama”nın 79’u Rum. İkinci sırada Musevi (45) üçüncü sırada ise Ermeni (35) “mama”lar yer alıyor. Müslümanlardan ise 12 “mama” bulunuyor. Ayrıca milleti belli olmayan siyahi 2 “mama” ve 1 de Macar “mama” mevcut.

Johnson’un raporuna göre 728 kadından 111’i Abanoz’u mesken tutmuş, Şerbetname’de 97, Zürafa Sokak’ta da 90 vesikalı kadın var. 64 Türk hayat kadınından 43’ü Üsküdar, 21’i Kadıköy-Moda’da.

Nereye gitti Yüksek Kaldırım’ın kadınları? - Resim : 2

TÜRKİYE’DEKİ İLK YASAL GENELEVİN AÇILMASINDAN GENELEVLERİN TOPYEKUN KAPATILMASINA

Zaman içinde kadınların sayısındaki artış sürer. Cumhuriyet döneminde de Abanoz hala en gözde sokaklar arasındadır. 1884 yılında Türkiye’nin ilk yasal genelevinin kurulduğu Abanoz Sokak’ta 1951-56 yılları arasında genelev sayısı 45’e burada çalışan kadın sayısı ise 500’e ulaşır.

Necati Cumalı’dan Ümit Yaşar’a ve dahi Atila İlhan’a kadar şairlerin şiirlerine konu olan bu sokak “zührevi hastalıkları yaydığı” gerekçesi ile Danıştay’ın Türkiye’deki tüm genelevleri kapatma kararının ardından gözden düştü. Üzerine bir de dönemin belediye başkanı Bedrettin Dalan’ın Tarlabaşı Bulvarı projesi de eklenince bir zamanlar ABD’nin Missouri zırhlısı için gelin gibi süslenen Abanoz Sokak artık o eski günlerini kaybetti. Ve hatta adı bile silindi. Bugün Beyoğlu’ndaki bu meşhur sokak Halas ismini taşırken, Abanoz memleketin diğer yerlerinde de adeta “sakıncalı” bir isim olmuştu. 2014 yılında Şile’de aynı ismi taşıyan sokak “müstehcen” olduğu gerekçesiyle “Asım” olarak değiştirildi.

VERGİ REKORTMENİ GENELEV PATRONİÇESİ

Karaköy’deki genelevlerin adresi Zürafa, Alageyik, Yüksek Kaldırım ve Kadem sokaklarıydı. Zürafa Sokak Abanoz’un gözden düşmesinden sonra bile her zaman yerini korudu. Burası büyük genelev patroniçesi Matild Manukyan’ın da imparatoriçeliğiydi. Manukyan’ın yalnızca Karaköy’de 22 evi vardı. Manukyan, bu ve diğer evlerinin kazancıyla iş insanlarını bile sollayarak vergi rekortmeni olmuştu.

Genç, yaşlı erkeklerin kapı önlerinde ip gibi sıraya dizildiği, devletin vergileri eksiz topladığı, Manukyan’ın kraliçe olduğu Zürafa Sokak’ın girişleri bugün sıkı sıkıya kapalı. Pandemiye kadar hala aktif bir şekilde çalışan sokak 2022 yılında Beyoğlu Kültür Yolu projesi kapsamında “dönüşüm”e dahil edildi. 200 yılı aşkın süredir varlıklarını sürdüren genelevler yıkıldı. Şimdi şu alüminyum paravanların ardında sadece talan var. Yıkılan evlerin molozları hala duruyor.

Nereye gitti Yüksek Kaldırım’ın kadınları? - Resim : 3

(ABD'ye ait Missouri Zırhlısı geldiğinde Abanoz Sokak'taki evler baştan sona boyanır, genelevlerde çalışan kadınların hepsi hastanede muayene edilir. 1947)

Ya Alageyik? Onun da kaderi Zürafa’dan halliceydi. Açılan hediyelik eşya dükkânları eğreti duruyor. Girişte eskilerden kalma bir esnaf tüm aksiliğiyle güç bela selam alıyor, sorduğun soruya seni pişman ediyor. Surp Pırgiç deseniz o da sokağın kaderini paylaşıyor; yapayalnız. O sokaktaki en samimi, en sıcak merhaba adını bile sormayı akıl edemediğim bir köpeğe ait. En şirin haliyle sokağına gelen yabancıyı tanımak istiyor. Arkasından çıkıp gelen karizmatik sahibi ise aynı gün içerisinde bu İstanbulluyu ikinci kez şaşkına uğratıyor. “Ustam ne bu endam ne bu hoşluk” diye sorası gelse de insanın sokağın beyindeki çapkınlık nöronlarına gönderdiği sinyali ignore etmeyi tercih ediyorsun. Gerçekliğe döndüğün sırada başını kaldırdığın yerde Alageyik’in Zürafa’ya sırtını dayayan evlerinin de yıkılıp gittiğini görebilirsin. Geriye kalan; polis kulübesi, artık ne işe yaradığı belli bile olmayan eski hastane binası ve bir de sokağın gediklisi Asım Deniz. 80’li yıllarda Malatya’dan gelen Asım Bey, mesken edinmiş Alageyik’i. Genelevlerin karşısında küçük bir dükkânda kaset dolduran ve prezervatif satan Asım Bey, “Her yaşta kadın vardı” diye anlatıyor son yıllara kadar genelevlerin durumunu.

Nereye gitti Yüksek Kaldırım’ın kadınları? - Resim : 4

“KOMŞUDA PİŞER BİZE DE DÜŞER”

Pandemide kapanan ve sonrasında yıkılan evlerde çalışan kadınların ise kiminin randevu evlerine gittiğini, kiminin Aydın ya da İzmir’deki genelevlere, kiminin ise sokağa düştüğünü söylüyor Asım Bey.

Ona kalırsa buradaki kadınlar büyük bir hizmetin parçasıydı.

“Memleketten geliyorsun, bir şey bilmiyorsun. Hepsini buradaki öğretiyordu. Hala gelip soranlar var.”

Hiç şüphesiz kendisi de bu hizmetten faydalanıyordu: “Komşuda pişer bize de düşer.”

Asım Bey ile kısa bir sohbetten sonra Kule’nin altında bir yorgunluk kahvesi içerken ezelinden beri kimsesiz kalan bu sokakların içinden geçip giden kimsesiz kadınları düşünüp durdum. Başlarını soktukları evlerden çıkartılırken devletin bahsettiği o “kültürel” dönüşüm başka bir bilinmezliğin kapısını açmıştı belki de hayatlarında. Acaba şimdi nerelerde, çaresiz yalnızlıklar içinde kederin merhametine sığınmışlardı. Aklımda onlar, dilimde tek bir soruyla döndüm eve: Nereye gitti Yüksek Kaldırım’ın kadınları?

Kaynak

Ergün Hiçyılmaz- İstanbul'da Sohbet

Ahmet Sevengil- İstanbul Nasıl Eğleniyordu?

Reşad Ekrem Koçu - İstanbul Ansiklopedisi

Mustafa Galib Bey- Fahişeler Hayatı ve Redakiy-i Ahlakiye