Kahraman mı? Zorba mı? İstanbul'un belalı abileri: Kabadayılar

“Adamın Gazhanesi’nden girip Şişhanesi’nden çıkan” ağır abilerin hikâyesi esasında Orta Çağ’a kadar dayanıyor. Kendilerine has adetleri, kanunları olan bir çeşit şehir şövalyesi olan kabadayıların ekseriyetle baş gösterdikleri yer İstanbul.

Birkaç zamandır yazmaya zorlandığım bir konu var. Lafa nereden gireceğimi, ne söyleyeceğimi değil de nasıl söyleyeceğimi bir türlü bilemedim. Açtığım her “Word” sayfası safsatalarla doldu durdu. İçime sinmeyen bu yazıyı silip silip baştan yazdım. Çünkü mevzu ağır hanım ablalar, bey abiler. Bu derin mevzu “Yeşilçam”ın en renkli karakterleri gibi dursa da hayatın içinde, aslında tarihin en ikircikli meselesi. Hem zorbalığın hem yardımseverliğin ta kendisi. Mevzumuz kabadayılar.

Bu “Adamın Gazhanesi’nden girip Şişhanesi’nden çıkan” ağır abilerin hikâyesi esasında Orta Çağ’a kadar dayanıyor. Ancak biz yine konuyu en özet haliyle ele alalım, geç Osmanlı dönemine bir bakalım ama öncelikle “nedir bu kabadayılık?” onu anlayalım.

Kahraman mı? Zorba mı? İstanbul'un belalı abileri: Kabadayılar - Resim : 1

Kendilerine has adetleri, kanunları olan bir çeşit şehir şövalyesi olan kabadayıların ekseriyetle baş gösterdikleri yer İstanbul. Zayıf ve güçsüzü korumayı, mahallenin “namusu”ndan sorumlu olmayı kendine görev bilen beli kuşaklı cengaverler mecbur kalmadıkça kavga etmez, silah kullanmaz ve cana kıymazlar. Kimi kaynaklara göre zaman zaman şehrin yönetiminde de etkili olan fesi başından ceketi omzundan düşmeyen beylerimizin varlıklarının Osmanlı’da baş gösterdiği tarih III. Selim dönemine dayanır. Yeniçeri Ocağı’ndaki düzensizliklerin sonucunda ortaya Yeniçeri kabadayıları çıkar ve tüm düzeni haraç üzerinden kurarlar. (Tulumbacılar ve külhanbeyleri bir başka yazının konusudur.) Bu düzen Cumhuriyet sonrasında da böyle devam eder. Esnaf haraca kesilir, fakir halk doyurulur. “Hak yerini bulurken” kabadayım nargilesini tüttürür. Bu sırada kent bölge bölge işaretlidir. Bir başka kabadayının diğerinin semtinde borusu ötmez. Biri meydan okumaya görsün bıçaklar çıkar ortaya. Civanlar gösterirken marifetlerini sağ kalan alır mahalleyi. Bu kavgaların kimisi “hak, adalet” için kimisi haraç için kimisi de bir güzel için.

ZORBA MI? KAHRAMAN MI?

Kadınlar; kar kış bağrı beyaz gömleğin içinden fırlayan bu delikanlıların hayatlarında başrolde. Hepsinin en az bir sevdalısı var. Eğer Selda Alkor’un mendil attığı Kartal Tibet değilse bu abiler, tercihleri nikahsız, çok eşli yaşamaktan yana. Elbette kimisi de evli ve çok eşli kutucuğunu işaretleyenlerden. İşte bu kimsesizin kimsesi, fakir fukaranın, yetimin, yaşlının koruyucusu, mahallenin namus bekçisi, zorbalara kök söktüren “yiğitlerimiz”in kadınlara karşı yaklaşımıysa pek şüpheli.

Geç Osmanlı dönemindeki kabadayılara baktığımızda ekseriyetle Rus sevgilileri olduğunu görüyoruz ve çoğunun birden fazla sevgilisi olduğunu… Aldatma, şiddet dönemin şartlarında “abilerimizin” elinin kiri. Yeşilçam da renkli görüntüleriyle karikatürize ederek epeyce temize çektikten sonra kendilerini “anasını kesen, babasını doğrayan, kardeşini şişleyen…” Kadırgalılar, Galatalılar elbette salt bir kahraman olacaktı gözümüzde. Ailesinin geçmişinde iki kabadayı olan birisi olarak bu hikayede pek övünecek bir yanını bulamadım zat-ı muhteremlerin. Ancak bugünden geçmişi yargılamak doğru değildir biliriz. Velhasıl kelam “Kahraman mı? Zorba mı?” bu soru ancak okuyucuda yanıt bulacak.

Kahraman mı? Zorba mı? İstanbul'un belalı abileri: Kabadayılar - Resim : 2

KABADAYILIK HİKAYESİ BİTTİ

Zamanla İstanbul’la özdeşleşen kabadayılar 80’li yıllara kadar yumurta topuklarının üzerinde hüküm sürerler. Başlangıçta bulundukları bölgenin halkı tarafından sevilen, sayılan kabadayılar 20’inci yüzyıl itibariyle değişim gösterir. Zaman geçtikçe, kent büyüdükçe çıkar kavgaları da büyür ve kabadayılar “halka yardımcı” olmaktan çok parazit bir unsur haline gelmeye başlar. 21’inci yüzyılda ise artık mafyalaşmış, eski kabadayılık kültüründen geriye baki kalan “racon kesmek” olmuş.

Güzel Rum oğlanı Bıçakçı Petri’den Şık Manol’e, Odesalı Kosti’den Solak Ligor’a nice kabadayılar birer birer namlarını yitirirken ortalık artık İtalyancadan bozma mafyalara kalır. Artık bu sistemde hak-adalet arayışı şöyle dursun herkes pastadan en büyük payı almanın derdindedir. En büyük müttefiki de siyasettir. Halka kalan ise korku, yolsuzluk, şiddet ve fakirlik…

İşte sevgili okuyucu benim bir türlü karar veremediğim bu yazı nihayetinde senindir. Bugünün düzen bozucularını unutup geçmişin kabadayılarına bakarsan nostalji rüzgarında bir İstanbul yiğidi de olabilir senin için basit bir eşkıya da… Karar senin.

Kaynak

İstanbul Ansiklopedisi

Ergün Hiçyılmaz- İstanbul’da Muhabbet

İlhan Berk- Galata

Yeşilçam- Son Osmanlı Kabadayısı

Yeşilçam- Şabanoğlu Şaban

Yeşilçam- Şekerpare