Tek sebep Gezi değil

Can bu iktidarın hiç sevmeyeceği bir profil. Çünkü bu iktidar kimsesizlerin kimsesi olanları sevmiyor. Mağdurlarla ilgilenilmesin, mağdur vatandaş iktidara mecbur kalsın istiyor. Kalsınlar ki Soma’da patronlar işlerini görmeye devam etsin.

Sanıyorum 2017 yılı Kasım sonu idi. Yani Aladağ Kız Yurdundaki katliam gibi yangının birinci yılıydı. Aladağlı ailelerin hem dava süreciyle ilgili hem de bir türlü çözülemeyen bazı sorunlarını anlatmaları için birlikte TBMM’ye geldik. 4 yıl vekillik yaptığım meclise bu kez Sosyal Haklar Derneği Genel Başkanı olarak yürütme kurulundaki arkadaşlarımla geldim. Zira Aladağ yangınının ilk gününden itibaren aileleri yalnız bırakmayan Sosyal Haklar Derneği Adana ve İskenderun temsilcilikleri ile aralarında Can Atalay’ın da bulunduğu sosyal hukuk avukatları ailelerin ferdi gibi olmuşlardı. Hayatlarını kolaylaştırmak için var gücümüzle çalışıyorduk o günlerde. Ailelere sosyal destek, davalarında avukatlık, çocuklar için yaz okulu derken gerçekten de dernek üyeleri ile Aladağlılar koca bir aileye dönüşmüştü.

Aileler tüm partilerin grupları ile görüşmek istedi. Ben de elimden geldiğince grup sekreteryalarına meclise geleceğimizi ve ailelerin tüm siyasi partilerin grup başkan vekillerinden uygun olan kimse, onunla görüşmek istediklerini belirttim. Görüşme talebimize CHP ve HDP’den yanıt gelmiş, AKP ve MHP’den gelmemişti ama biz yine de kapıdan uğrayacaktık. Sonuçta milletin meclisiydi ve siyasi partiler Aladağlı ailelere kapılarını kapatamazlardı. MHP’ye de uğradık ve grup başkan vekillerinden biri ağırladı. Aileler AKP grubu ile de görüşmek istediler haklı olarak.

ALADAĞLI BABANIN MANEVRASI

Milletvekili olduğum dönemde de TBMM’ye gelmek isteyen tüm vatandaşlar için bütün parti gruplarını arar ve randevu almaya çalışırdım. “İktidar partisiyle işim olmaz” demedim hiç. Bu kez de AKP grubuna gidip ailelerin mecliste olduklarını, grup başkan vekillerinden biriyle görüşmek istediklerini ilettim. Olumlu yanıt alamadım, hiçbirinin müsait olmadığı, programlarının önceden belirlendiği vb. bahanelerle kabul edilmemiştik. Aileler de bu duruma tanıktı. Ama Aladağlı bir baba “İktidar partisiyle görüşemedikten sonra biz hangi sorunu çözeceğiz, o zaman kalkın saraya yürüyelim, oraya gidelim” dedi. Bu “saraya yürüme” sözü AKP grubunda etkisini gösterdi. Kısa bir paniğin ardından hızlı telefon görüşmeleri ile apar topar bir vekil çağrıldı. Gelen Leyla Şahin Usta idi.

Büyük bir salonda ağırlandık. Durumu izah ettim. Usta, Sosyal Haklar Derneği olarak orada bulunmamızdan pek hoşlanmamıştı. Bunu da tavırlarıyla ifade etti. Bizi konuşmalara karıştırmamaya çalıştı. Ancak aileler için maksat hasıl olmuştu. İktidar tarafından verilmiş ancak tutulmamış bazı sözleri hatırlatarak yapılmasını sağladılar. Toplantı sonrası Can’la dışarıda Aladağlı babanın manevrasına konuşuyor ve ailelerin ne kadar doğru bir tavır aldığından söz ediyorduk.

CAN DEFALARCA MECLİS’E GELDİ

Bugün “terörist” denen Can, Gezi direnişinden sonraki yıllarda defalarca TBMM’ye gerek Somalı gerek Aladağlı aileler için geldi. Terörist olsa kapıda sakıncası olurdu. Terörist olsa milletvekili adayı olamaz seçilemezdi. Can’ı terörist diye yaftaladıkları davanın iddianamesi Fetullahçı yargı döneminde hazırlanmış, paraleli olan AKP yargısı döneminde ise tam adıyla “değerlendirilmişti”.

Can bu iktidarın hiç sevmeyeceği bir profil. Çünkü bu iktidar kimsesizlerin kimsesi olanları sevmiyor. Mağdurlarla ilgilenilmesin, mağdur vatandaş iktidara mecbur kalsın istiyor. Kalsınlar ki Soma’da patronlar işlerini görmeye devam etsin. Somalı madencilere düşen fıtratın parası neyse ödensin konu kapansın isteniyor. Aladağ’daki cemaat işini görmeye devam etsin, eğitim bürokrasisine dokunulmasın, çocuklar kamusal ve laik bir eğitim sitemi yerine cemaat karanlıklarında sorgulamadan biat eden vatandaşlara dönüşsün isteniyor. Çorlu’da ağır ihlaller ulaştırma bürokrasisi yerine, birkaç alt düzey memura yapıştırılarak konu kapatılsın isteniyor. Bunların benzeri onlarca örnek vermek mümkün.

AKP İÇİN SAKINCALI VATANDAŞ

AKP cenahı kendilerinden olmayanların kimsesiz kalmış insanları sahiplenmesinden, onların haklarını savunmalarından hoşlanmıyor. Zira bu mağdur vatandaşlar boyun eğsin isteniyor. Oysa Can ve onun gibilerin desteği ile karşıya güvenle bakabiliyorlar. Bu yüzden Can Atalay AKP için sakıncalı vatandaş. Can bugün ülkenin bir ucunda birine haksızlık edildiğini duysa İstanbul’dan yola çıkar. İşte budur onu terörist yapan iktidar gözünde.

Bu nedenle bu iktidarla mücadele etmenin en doğru yolu safları sıklaştırmak, mağdur edilmiş vatandaşı iktidarın insafına bırakmamak, sosyal haklarını güçlendirmek, hukukunu savunmaktır. Sosyal belediyeciliği yaygınlaştırmaktır. İBB’nin topu topu 5 yıllık performansı bile 30 yıllık AKP belediyeciliğinin - en azından söylemde – zeminini kaydırmıştır.