Arabistanlı Lawrence ve Akabe'si

Fotoğraf çekerken dikkat etmek gerek, zira Ürdün Kralı II. Abdullah'ın ailesine ait bir yazlık saray ve etrafında sadece kraliyet ailesine ait kişilerin satın alabilecekleri konutlardan oluşan bir özel sahil var. Deniz polisi kimse fotoğraf çekmesin diye bekliyor. Saraylılar böyle oluyor işte...

Arabistanlı Lawrence'ı nasıl bilirsiniz? Casus? Düşman? Kışkırtıcı? Seyyah? Maceraperest? Oryantalist? Arap dostu? Asker? Belki hepsi, ama biz Türkler tarafından kabul görmese de İngilizlerin ve Arapların kahramanı. Arkeolog, diplomat, yazar olarak da sıfatları var. Türkiye tarihi açısından ise, Birinci Dünya Savaşı esnasında Osmanlı Devleti'ne karşı Arap Ayaklanmalarının kışkırtıcısı ve yöneticisi. Bugün burada kendisinden söz etmemin nedeni ise geçtiğimiz 5 haftadır tarihiyle, turizmiyle, edebiyatıyla, sanatıyla, efsanesiyle, popüler kültürüyle topraklarında gezindiğimiz Ürdün coğrafyasının evladı sayılması.

Ürdün sınırları içerisinde son günümüz. Geçen hafta bıraktığımız Wadi Rum'dan, Akabe'ye yola çıkacağız. Yol üzerinde de tarihi Hicaz demiryoluna uğrayacağız.

Geçen hafta Wadi Rum'u anlatırken bölgenin dünyada tanınmasında, 1962 yılı yapımı 7 Oscar ödüllü Arabistanlı Lawrence filminin çok etkili olduğunu söylemiştim. 227 dakikalık bu tarihi biyografik film, Arabistanlı Lawrence adıyla bilinen İngiliz Subayı Thomas Edward Lawrence'ın hayatını ve tabii Arap Ayaklanmasını, İngiltere ve Fransa'nın Ortadoğu coğrafyasını paylaşma anlaşmaları, yani Sykes-Picot gizli anlaşması gibi tarihi dönemleri anlatıyor. Filmin en çarpıcı bölümlerinden biri ise Akabe'nin Osmanlı'dan alınışı.

Bedevi gibi bir İngiliz

Arabistanlı Lawrence biz göre bir düşman ama, İngiltere için en yüksek derecede nişan almış bir kahraman, Araplar için ise bir dost ve özgürlüklerini alma yolunda yanlarında savaşmış bir komutan. Lawrence, Arap yarımadasında özellikle de bugünkü Ürdün topraklarındaki çöllerde bedevi gibi yaşayarak, bedeviler gibi giyinip, yiyip içerek, Wadi Rum çöllerinde develerle gezerek hayatının bir dönemini geçiriyor. Gerçekten de buradaki Arap kabileler arasında büyük saygı görüyor. Wadi Rum'da kaldığı çadır yeri, gezdiği yerler bugün bölgeye gelen turistlere gösteriliyor. O günlerde Arap kabileleri arasındaki çatışmalara, Birinci Dünya Savaşı esnasında savaşlara meydan olan bu çöller bugün doğa sporları için dünyadan turistleri ağırlıyor.

Arabistanlı Lawrence ve Akabe'si - Resim : 1

(Wadi Rum)

Lawrence, Kahire'de görev yaparken 1916'da Arap milliyetçilik faaliyetlerini rapor etmesi için çöle gönderiliyor. Bölgeden Osmanlıyı çıkarmak ve bu toprakları Araplara teslim etmek için Arap Kabileleri örgütleyerek düzensiz bir ordu oluşmasını sağlıyor. Mekke Şerifi Hüseyin bin Ali'nin oğlu Emir Faysal ile dost olarak, onun komutasındaki düzensiz birliklerle birlikte Osmanlı Ordusu'na karşı gerilla mücadelesi veriyor.

Arabistanlı Lawrence ve Akabe'si - Resim : 2

(Thomas Edward Lawrence)

Arabistanlı Lawrence ve Akabe'si - Resim : 3

Hicaz Demiryolu

Bu mücadelede özellikle Hicaz Demiryolundan geçen trenler hedef alınıyor. Hicaz Demiryolu, ya da diğer adıyla Hamidiye Hicaz Demiryolu, II. Abdülhamid tarafından 1900-1908 yılları arası, Şam ile Medine arasında inşa ettirilen 1322 km uzunluğundaki demiryolu hattı. İstanbul ile Kutsal Topraklar arasındaki ulaşımı kolaylaştırmak, hacca gidişi daha güvenli hale getirmek, Osmanlı İmparatorluğu'nun bu topraklardaki fiili hakimiyetini güçlendirmek amaçlanıyor. Ancak bedevi kabilelerin saldırılarına uğrayan trenler, özellikle Lawrence'ın gerilla savaşı stratejisinin öncelikli hedefi haline geliyor.

Arabistanlı Lawrence ve Akabe'si - Resim : 4

Arabistanlı Lawrence ve Akabe'si - Resim : 5

Bugüne dönelim. Hicaz Demiryolu hala mevcut, hala kullanılıyor, ancak yolcu taşıma için değil, bölgenin en önemli doğal kaynağı olan fosfatın taşımasında kullanılıyor. Türk turistlerin daha çok ilgisini çekmekle beraber, Wadi Rum'dan Akabe'ye giden yolu üzerinde olduğu için pek çok yabancı turistin de uğrak yeri. Demiryolunun Akabe istasyonunda, eski trenlerden sembolik olarak tutuyorlar. Bir vagonun üzerinde de Türk Bayrağı var.

Arabistanlı Lawrence ve Akabe'si - Resim : 6

Arabistanlı Lawrence ve Akabe'si - Resim : 7

Yalnız tarihi önemi olan bu hattaki, turistlerin uğrayıp fotoğraf çektiği bu istasyon bana biraz bakımsız geldi. Türkiye Turizm ve Kültür Bakanlığı bu istasyonun daha kültürel bir değerlendirmesini yapabilir sanki. Belki küçük bir müze oluşturabilir, fotobloklar konabilir. Bir hayli yıpranmış olan Türk Bayrağı'nın ise değiştirilmeye ihtiyacı vardı biz gittiğimizde. Yani 20 Kasım 2022 tarihi itibarıyla. Zira burası kum fırtınası ve çöl rüzgarlarının yaşamı bir hayli yıprattığı bir coğrafya. Benden söylemesi.

Akabe'nin düşüşü

Filmde de konu edildiği üzere, körfezdeki Akabe'yi almak çok zordu. Zira Osmanlı topraklarını koruyan tabur, bütün silahlarını, toplarını deniz yönüne çevirmişti. O güne dek Akabe'nin karadan alınamayacağı düşünülüyordu, çünkü zorlu çölü geçebilecek bir ordu yoktu ve buna kimse cesaret edemiyordu. Ancak Lawrence sıradan bir asker değildi, bilinen kurallara uymuyordu. Aynı filminde resmedildiği gibi dağınık üniforması, askeri protokole uyumsuzluğu ile ilginç bir tipti. Arap kabilelerini Türklerle savaşmaya ikna ederek dayanıklı çöl savaşçılarından bir ordu kuracaktı.

Bunlardan en istekli olanı Huveytat Kabilesi idi. İslam Ansiklopedisindeki bilgilere göre özellikle siyasî istikrarın bozulduğu dönemlerde Osmanlı yetkilileri bu bedevîlere para, elbise ve yiyecek vererek hac yolunun emniyetini sağlamaya çalışırdı. Osmanlı Devleti Hicaz demiryolunun yapımı sırasında da Huveytat kabilesiyle çatıştı. Yabancı kaynaklara dayandırılarak, Lawrence'in Akabe saldırısı için anlaştığı kabile reisi Avde Ebu Tayih'in ise modern çağların en çok korkulan yağmacı bedevîsi diye biliniyor. Bu çöle dayanıklı reis Avde ve onun Huveytat savaşçılarıyla Faysal'ın orduları, karadan yani arkadan şehre saldırarak 6 Temmuz 1917'de Akabe'yi aldı.

Lawrence "overrated" mıydı?

Filmde Lawrence benzerliği dikkat çeken Peter O'Toole'un yanı sıra, Prens Faysal rolünde Alec Guiness, Huveytat Kabilesi'ni başındaki çöl savaşcısı Avde Ebu Tayih rolünde Anthony Quinn; Mekke Şerifi Hüseyin Bin Ali rolünde ise ünlü Mısırlı aktör Ömer Şerif oynuyor. Bir de ünlü Porto Rikolu aktör Jose Ferrer'in oynadığı kişi vardır ki, işte bu rol muhtemelen filmin Türkiye'de yasaklanma nedeniydi. O da Dera Valisi Hacim Bey rolüdür. Lawrence İngiltere'ye döndükten sonra yazdığı anılarında üstü kapalı olarak bir "taciz iması" vermişti. Zaten filmde de yalnızca ima var. Ancak Hacim Bey'in ailesi tarafından yapılan araştırmalar ve daha sonra tarihçilerin tespit ettikleri zaman ve mekan uyumsuzlukları ile ortaya çıkan tutarsızlıklar bunun şaibeli bir iddia olduğunu ortaya koydu.

Zaten Lawrence'ın şimdiki dille "overrated" yani abartılmış bir kişilik olduğuna dair de yabancı tarihçiler arasında çok sayıda görüş vardır. Lawrence, dönemin savaş muhabiri ABD'li Lowell Thomas'ın ilgisini çekmiş ve muhabir Hicaz Demiryolu saldırılarında ve Akabe'nin alışında Lawrence'a eşlik etmişti. Dünyaya kahraman bir şekilde tanıtılma nedeni de buydu. Kimilerine göre hayal gücü fazla geniş ve yaşadıklarını abartan biriydi.

Öyleydi, böyleydi ama tarihte yerini almış bir kişi oldu. Ülkesine döndükten sonra 36 yaşında geçirdiği motosiklet kazasında hayatını kaybeden Lawrence'ın filminin senaryosunun girişinde, bu farklı görüşler, cenazeye katılanlar tarafından ifade edilmiş. Lawrence'ın Şam'da görüştüğü rivayet edilen kişinin Mustafa Kemal olduğu yönündeki İngiliz kaynaklarına dayanan iddiaların da zaman ve mekan tutarsızlığı bulunuyor.

Kızıldeniz'in İncisi Akabe

Tarihe burada nokta koyup Akabe'yi tanıyalım. Akabe'yi benim için ilginç kılan en önemli özelliği Ürdün topraklarından İsrail'i, Mısır'ı ve biraz siluet gibi de olsa Suudi Arabistan'ı görebiliyor olmanız. Zira zafer işareti yaparmışçasına Sina yarımadasını kavrayan Kızıldeniz'in orta parmağına sırayla dizilen Mısır, İsrail, Ürdün ve Suudi Arabistan bu körfezin kıyılarını paylaşıyor. Akabe Ürdün'ün sayfiye şehri. Ayrıca eski yapılarıyla, kalesiyle, müzesiyle tarihini de koruyor.

Arabistanlı Lawrence ve Akabe'si - Resim : 8

Arabistanlı Lawrence ve Akabe'si - Resim : 9

Dalmayı sevenlerin Kızıldeniz florasını, faunasını ve batıklarını görmek için geldikleri yerlerden biri Akabe. Şeffaf tabanlı teknelerle gezerken rengarenk mercanlar, balıklar, süngerleri tutabilecek gibi hissediyorsunuz. Ancak fotoğraf çekerken dikkat etmek gerek, zira Ürdün Kralı II. Abdullah'ın ailesine ait bir yazlık saray ve etrafında sadece kraliyet ailesine ait kişilerin satın alabilecekleri konutlardan oluşan bir özel sahil var. Deniz polisi kimse fotoğraf çekmesin diye bekliyor. Saraylılar böyle oluyor işte...

Arabistanlı Lawrence ve Akabe'si - Resim : 10

Arabistanlı Lawrence ve Akabe'si - Resim : 11

Son olarak Akabe'nin bir serbest ticaret bölgesi olduğunu, turist kafilelerinin, vergisiz cep telefon, tablet, alkollü içki dükkanlarının poşetleriyle ülkeden ayrıldıklarını da belirtelim.

Haftaya yeni yılda görüşmek üzere...

Etiketler
Melda Onur Saray ABD Konut