Suni denge 31 Mart’ta bozuldu

Muzaffer Ayhan Kara, Gerçek Gündem için yazdı: Suni denge 31 Mart’ta bozuldu

Türkiye’de 2011 seçimlerinden birkaç yıl sonra adeta bir “suni denge” oluştu. Bu denge, siyasi olarak ifade etmek gerekirse bir “Erdoğan-Kılıçdaroğlu” dengesiydi. Şimdi aradan geçen yıllardan sonra ve hele CHP’deki değişimin ardından gelen 31 Mart 2024 yerel seçimlerden sonra iyice anlaşıldı ki “Erdoğanizm”, Kılıçdaroğlu CHP’si sayesinde ayakta kalmış, ömrü uzamış. CHP’yi 13 yılda yüzde 22 oy tuzağına düşüren ve sonunda yüzde 60-40 muhalefet lehine olan bir dengede cumhurbaşkanlığına adaylığını dayatarak Erdoğanizme bir beş yıl daha veren Kılıçdaroğlu’nun, Erdoğan’ın adeta ‘gıdası’ olduğu yaşanarak görüldü.

Peki neden? Şunun için: Kılıçdaroğlu, CHP’yi CHP olmaktan adım adım çıkardı. Partiyi ülkenin deseninden uzaklaştırdı ve bir tür kastlaştırdı. Üye, örgüt yönetimleri ve aday listeleri büyük ölçüde darlaştı, çeşitlendirilmedi. Bütün milletin olan partiyi neredeyse bir zümrenin dominant olduğu hale getirdi. Bu da Erdoğan için biçilmiş kaftandı! Ve o yüzden Erdoğan istedi ki karşısında hep Kılıçdaroğlu olsun. Oluşan suni denge bozulmasın.

Düşünün; 2015 Haziran’da AK Parti’nin oyu dokuz puan birden düşmüş, tek başına iktidar olamamış ve hükümet kuramamış… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görevi ikinci parti genel başkanı olarak Kılıçdaroğlu’na vermesi gerekiyor. Fakat vermiyor! Kılıçdaroğlu’nu ‘uyutuyor’; istikşafi koalisyon görüşmeleri numarasıyla süreyi geçirip Anayasal hükümetle ülkeyi tekrar seçime götürüyor!

CHP’DEKİ DEĞİŞİMLE BAŞLAYAN SÜREÇ

İşte 31 Mart 2024 yerel seçimlerinin sonucu söz konusu suni dengeyi bozdu. CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’ndaki genel başkan ve kadro değişikliğiyle birlikte gelen siyasi anlayış ve yaklaşım değişikliği; yeni bir siyaset dili ve üslubu; adaylarda genç ve kadın sıçraması; büyük ölçüde kayırma yerine nesnel ölçütlerin devreye girmesiyle elde edilen net seçim başarısı Erdoğan-Kılıçdaroğlu arasındaki suni dengeyi, bir anlamda öğrenilmiş çaresizliği ve 14-28 Mayıs seçimlerinin derin hayal kırıklığını bertaraf etti.

ERDOĞAN-ÖZEL GÖRÜŞMESİ MAYIS BAŞLARINDA OLUR

Gelinen noktada CHP artık Türkiye’nin birinci partisiydi ve Özel bunun gereğinden hareketle Erdoğan’la da görüşülebileceğini belirtti. Nitekim gelişmeler oraya doğru evrildi kısa zamanda. Önce bayram telefonlaşması… Sonra Erdoğan’ın Irak’tan dönüşte kurduğu cümleler ve nihayet TBMM’nin 104. Kuruluş Yıldönümü dolayısıyla düzenlenen resepsiyondaki çay davetindeki diyalog… Öyle anlaşılıyor ki Erdoğan-Özel görüşmesi önümüzdeki perşembeden önce yapılamaz. Çünkü pazartesi haftanın ilk günü ve üstelik o gün CHP MYK’sı var. Salı, grup toplantıları günü Çarşamba ise 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı. Demek ki iki lider 2 Mayıs’tan önce bir araya gelemeyecek. 2-3 Mayıs olabilir. Ancak iki tarafın da hazırlık ve çalışma süresi göz önüne alınırsa buluşmanın Mayıs’ın ikinci haftasının ilk günlerinde gerçekleşmesi olasılığını daha güçlü görüyorum. Fakat daha önceki yazımda ve televizyonda da altını çizdiğim gibi bu görüşmeye çok büyük şeyler atfetmemek, büyük beklentilere girmemek gerekiyor. Yoksa hayal kırıklığı olur. Görüşmenin içeriğine ilişkin henüz iki liderden hiçbir açıklama gelmemişken Gerçek Gündem’de sekiz maddelik bir içerik not etmiştim ki, açıklamalar üç aşağı beş yukarı onları doğruluyor.

KILIÇDAROĞLU NE YAPMAK İSTİYOR?

Bu yazıda “suni denge” meselesi ile birlikte o suni dengenin bir tarafı olan Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan-Özel görüşmesini kastederek önceki gün (X) hesabından yaptığı paylaşıma dikkat çekmek istiyorum. Hakikaten iyice anlıyorum ki o paylaşımdan sonra Kılıçdaroğlu genel başkanlıktan düşmesini hala hazmedebilmiş değil! Bir ümidi vardı belki açığa vurmadığı; “31 Mart’ta yeni yönetim başarısız olur, olağanüstü kurultayda yeniden partinin başına geçerim ve bir zamanlar Baykal’ın Öymen’in yerine yeniden koltuğa oturduğu gibi ben de otururum” diye düşünmüş olduğuna kaniyim. Nitekim kurultayın hemen ardından dört başı mamur bir ofis kurdu ve adeta “gölge genel başkan” gibi hareket etmeye başladı.

Sayın Kılıçdaroğlu; Tanrı aşkına çevrenizde CHP’nin yeni yönetiminin girdiği ilk seçimde yüzde 38 oy alarak partiyi yüzde 22 oy tuzağından çıkardığını ve birinci parti olduğunu; yeni genel başkanının çok uzun yıllardır alınamayan Manisa’yı bile ezici bir zaferle aldığını; sizin artık Sayın Karayalçın, Sayın Çetin, Sayın Öymen gibi hareket tarzını benimsemeniz gerektiğini söyleyecek kimse yok mu? Belki de mesele çok yakın çevrenizden bir dostumun dediği gibi, çevrenizde kraldan çok kralcıların olması…

Kılıçdaroğlu’nun iki lider arasındaki buluşmaya ilişkin şu paylaşımını ibret-i âlem olsun diye buraya alıyorum:

“Milyonlarca çocuğumuzun beslenme ve eğitim sıkıntısı çektiği,

Milyonlarca gencimizin, bırakın gençliğini yaşamayı, henüz ülkesinde deniz yüzü bile göremediği,

Milyonlarca anne, babanın geçim sıkıntısı içerisinde depresyona girdiği,

Milyonlarca emeklimizin ay sonunu getiremediği, torunlarına bile mahcup olduğu,

Milyonlarca sığınmacının ülkemizin demografik yapısını bozacak şekilde tehlike teşkil ettiği,

Doların 30 liranın üstünde olduğu, bir kuru ekmeğin 10 lira olduğu,

İcra dosyalarını istifleyebilmek için ek binaların kiralandığı bir ülkede;

Bu düzenin kurucusu sarayla müzakere edilmez, mücadele edilir!..

Sayın Adnan Yücel'in şiirinde de dediği gibi;

‘Saraylar saltanatlar çöker

Kan susar bir gün

Zulüm biter.

Menekşeler de açılır üstümüzde

Leylaklar da güler.

Bugünlerden geriye,

Bir yarına gidenler kalır

Bir de yarınlar için direnenler...’ "

CHP’DEN KILIÇDAROĞLU’NA TEPKİ GECİKMEDİ

Kılıçdaroğlu’nun paylaşımı CHP yönetiminin de canını artık sıkmış olmalı ki bir gazetecinin sorusu üzerine önce CHP Grup Başkan Vekili Gökhan Günaydın yanıt verdi Kılıçdaroğlu’na. Günaydın’ın paylaşımı şöyle:

"Biriyle oturup toplantı yapmak, onu bir görüşmeye davet etmek ya da onun görüşmesine icabet etmek, onunla mücadele etmemek anlamına gelmiyor. CHP sıkılı yumruklarla değil akılla ve rahat bir yürekle önündeki döneme bakıyor. Türkiye'yi temsil eden tüm siyasal partilerle görüşürüz ancak Cumhuriyet'in ilke ve devrimlerinden bir milim sapmayız. Herkes lütfen bu tavrımızı çok iyi bilsin.”

“ÖZEL” TEPKİ

Ertesi gün ise bizzat CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kılıçdaroğlu’na tepkisini Denizli’deki konuşmasında şu sözlerle ortaya koydu kamuoyu önünde:

"Şunu bilin CHP’nin Genel Başkanıyım. Yapacağım her görüşmede, kuracağım her temasta, çıkacağım her kürsüde milletin sesi olacağım. Halkın sesi olacağım. Sizin sesiniz olacağım. Bize inandınız, güvendiniz. Bize sorumluluk verdiniz. Bundan sonra bir büyük mücadele başlıyor. Sizlere güç veren, sizlerden güç alan, sokaktan korkmayan, meydandan çekinmeyen, müzakere de eden mücadele de eden yepyeni, dinamik, sonuç alan bir siyaset için yola çıktık”

Özel, 7. Genel Başkan ile hiç polemiğe girmek istemez. Kılıçdaroğlu böyle giderse benim tanıdığım Özel, nezaketini de hiç bozmaz, olsa olsa diyalogunu sınırlar, o kadar.

CHP DOĞRU YOLDA

Evet, birinci parti olmanın sorumluluğu yanında yeni bir dil, yeni bir anlayış ve yaklaşım, üslup var CHP yönetiminde. Çünkü Erdoğan’la girişilen kayıkçı kavgası bırakın AK Partili seçmenin hiç olmazsa bir kısmını ikna etmeyi, tam tersine hepsini Erdoğan etrafında kenetliyordu. CHP’deki değişimin sonucu olarak seçim sonrasındaki anketler ortaya koydu ki AK Partili seçmenin yüzde 10 kadarı CHP’ye oy vermiş. Demek istediğim şu: Seçmenin yarısı Cumhur İttifakı’na oy veriyorsa ve kutuplaşmaya katkıda bulunuyorsanız siyaset diliniz ve üslubunuzla, nasıl olacak da seçmeni ikna edip yanınıza çekecek, siyaset bilimi terimiyle ifade edersek oy transformasyonunu gerçekleştireceksiniz? CHP’nin çıkışı bu bağlamda haklı, yerinde.

Bitirirken tekrar edeceğim üzerine basa basa; demiyorum ki Kılıçdaroğlu torunlarını sevsin… Sadece şunu diyorum; gölge genel başkan gibi davranmasın… 38. Olağan Kurultay ile 31 Mart 2024 yerel seçim sonuçlarını hazmetmeye çalışsın ve hayattaki diğer genel başkanların ne yaptığına, nasıl yaptığına baksın…