Anayurt Oteli

Bir cennet midir Anavatan yoksa cehennem mi ? Belki de hem cennettir hem cehennem. Belki de bir davettir !

Anayurt Oteli - Resim : 1

Film 4.duvar ihlali ile başlar.
Kadın bize bakarak konuşur.
Zebercet biziz!...
Zebercet de aslında bir otel insanı gibidir, yalnız ve iletişimsiz.
Konuşmasıyla, Albert Camus’un “Yabancı” romanının kahramanı Meursault’u hatırlatıyor gibi.
Meursault gibi az konuşan, tek kelimeyle soru soran ve sorulara tek kelimelik cevaplar veren biridir Zebercet.
Kadın Ankara’dan gelir. Nereye gelir, hangi şehre gelir adı hiç zikredilmez
Kadın olağan şekilde “nüfus kağıdım yok” demiştir. İsmi yoktur, boş gösterendir.
Zebercet’i caddenin tam ortasında ,akan trafiği ayıran beyaz çizginin üstünden yürürken görürüz.
Araf’ta Zebercet...
Küçük ayrıntıların tekdüze şaşmazlığında nerdeyse takıntılarla sürüklenen bir yaşamın büyük öfkesi ve büyük çaresizliğini yaşar Zebercet.
Araf’ta kalmış bir adamdır.
Araf’ta kalmış bir ülkedir.
Saplantılı bir biçimde günlük yaşamına devam eder.
Ama Araf’taki bu yürüyüşte yolun ne tarafına düşse sonu ölüm olacaktır.

Anayurt Oteli - Resim : 2

Bir sahnede bize arkası dönük , çırılçıplak ve karanlıkta kırılgan bir Zebercet görürüz.
Ve kamera geniş açıya yavaş yavaş açıldıkça, onu bizden ayıran şeyin cam değil de bir ayna olduğunu farkederiz.
Bizi birbirimizden ayıran ama birleştiren bir şeydir cam.
Ayna ise bizi kendimizle buluşturur.
Ömer Kavur bu cam, ayna geçişmesiyle dahiyane bir şey yapar.
Zebercet aynaya bakmaktan tamamen vazgeçmiştir. Sağlıklı bir ego geliştirememiştir. Bir özyıkıma, ölüme sürüklenmiştir.
Bize gelince , bu pis, paslı aynada kendimizi değil Zebercet’i görürüz.
Hem kendine hem de bize sırt dönmüş Zebercet’i..
Biz Zebercet’iz.
Hem de kendisine sırtını dönmüş, kendisinden kopmuş . kendisine yabancılaşmış Zebercetleriz.

Filmin finalinde kamera bizi dönüp dolaşıp bir eşiğe getirir.
Bir Araf olan Anayurt’tan bir belirsizliğe bakarız.
Bizi bekleyen bir cennet midir, cehennem mi?
Bir cennet midir Anavatan yoksa cehennem mi?
Belki de hem cennettir hem cehennem.
Belki de bir davettir !
Nazım Hikmet’in Davet’i gibi

Anayurt Oteli - Resim : 3

DAVET :

Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim....

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...