İstiklal’e bomba: Korktuğumuz şey mi oluyor?

Akşam 16.15 sıralarıydı. Evde dijital medyadan gündemi takip ediyordum. Muhalefetin ‘cumhurbaşkanı adayı’ olarak ismi en çok konuşulan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Sarıyer’de bir etkinliğe katılmışlardı.

Bu iki isim de Elazığ’da “Aday Net, Karar Belli” mitinginde konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açık ya da örtük hedefleriydi. Bekir Bozdağ liderliğindeki AKP heyetinin HDP ziyaretinde sorun görmeyen Bahçeli, CHP’yi yine çok sert eleştirirken HDP’nin kapatılması yönündeki görüşünü yineliyordu. Bahçeli’yi dinlerken Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun dün sabah Sözcü gazetesinden Saygı Öztürk’ün satırlarını konu olan “Türk siyasetinde bir genel başkanın başka bir parti üzerinde böyle bir vesayet uyguladığı ikinci bir dönem yoktur. Koalisyon dönemlerinde bile koalisyon liderleri diğer ortağının iç işlerine karışmazdı. Şimdi AK Parti de kimin bakanlığı koruyacağı, kimin bakanlıktan alınacağı, kimin grup başkan vekili olacağı, olamayacağı Sayın Bahçeli’nin iznine tabi” sözleri geldi aklıma.

Derken Barış Tahmaz’ın bir retweet’i önüme düştü. Kalabalık yürürken birkaç yüz metre önlerinde önce bir alev yükseliyor, ardından güçlü bir ses duyuluyordu. Yer İstiklal Caddesi’ydi. Hafta içi bazı günler birkaç defa arşınladığım İstiklal Caddesi. Videodan Ağa Camii ile İmam Adnan sokak arasında bir nokta olduğunu kestirdim. Önce Twitter’ı kurcaladım, sonra birkaç telefon. Görüntüler yeni, patlama doğruydu. İstiklal Caddesi’ne onlarca ambulans sevk edilmişti.

Zaten yaklaşık bir saat içinde durumun vahametini gösteren en az beş video düştü Twitter’a. İlk “son dakika”larda “İstiklal’de patlama:11 yaralı” bilgisi geçiyordu. Ama patlamanın bombalı saldırı olduğu açıktı. Yalnız Pazar günleri değil hafta içi bile birine çarpmadan yürümenin neredeyse imkansız olduğu caddede yaralı sayısının çok daha fazla olması çok mümkündü. Görüntülerden can kaybı olduğu da anlaşılıyordu. İstanbul Valisi Ali Yerlikaya çok geçmeden can kaybı bulunduğunu doğruladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Endonezya’ya gitmeden can kaybını altı olarak teyit etti. Erdoğan’ın 53 olarak duyurduğu yaralı sayısı sabaha karşı 81 olarak güncellendi. Ağır yaralılardan ikisinin durumu ciddiyetini koruyor.

Sabaha karşı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bombayı koyan kişin gözaltına alındığını söyledi. Soylu, talimatın Kobani’den geldiği, gözaltına alınan kişinin Afrin’den girdiği değerlendirmesinin yapıldığını söylerken, saldırı ile ilgili Amerika’yı işaret etti. İçişleri Bakanı, “Bu eylemi gerçekleştirenlerin bize ne mesaj vermek istediklerini biliyoruz. Biz bu mesajı aldık. Hiç merak etmesinler, karşılığını daha ağır vereceğiz. Bugün Amerika tarafından yapılan taziye mesajını da katilin olay yerine ilk gelenlerden birisi olduğu gibi değerlendirmenin esas olduğunu ben düşünüyorum ve bu mesajın da karşılığı çok net bir şekilde ortaya çıkacaktır” derken bunun kendi değerlendirmesi olduğunu da vurguladı.

İçişleri Bakanı, Mersin’deki terör saldırısı sonrası, Giresun’da yaptığı konuşmada da saldırganların motorlu paraşütle Münbiç’ten 12-13 saatlik bir yolculukla Türkiye’ye geldiklerini söylemiş ve “Bu eylem Amerika merkezli bir eylem” demişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan da birkaç gün önce Fethullah Gülen’i kast ederek, “bu adamı Amerika saklıyor. Kim saklıyor? Biden saklıyor. Kendilerine Pensilvanya’da devasa bir kâşâne verdiler, orada bu adam yaşıyor. Bana terörün merkezi neresi diye sorarsanız; işte ben size şu anda bunu söylerim” demişti. Türkiye bir yandan F-16 alımı ve modernizasyonu konusunu görüştüğü NATO müttefiki ABD’yi son dönemde iyiden iyiye hedefe koymuş durumda.

Yüksek siyaset bir yana, bu son saldırı memlekette hemen herkesin moralini bozdu. Nasıl bozmasın ki? Bomba yalnız İstanbul’un değil Türkiye’nin de merkezi yerlerinden birinde en kalabalık saatte patlıyor. Bu seçime doğru giderken yeniden güvenlikçi politikaların ağırlık kazanmasına yol açacak. 7 Haziran-1 Kasım süreci herkesin hafızasında taze. Ama terör saldırıları yalnız 2015’te değil 2016’da darbe girişimi sonrası da devam etmişti. Yanılmıyorsam 1 Ocak 2017’de Reina’ya yönelik saldırıdan sonra şehir merkezlerinde saldırı olmadı ve Türkiye 17 Nisan 2017’de cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adı verilen ‘çok çok güçlü’ başkanlık düzenine geçmiş oldu.

Son 50 yıllık siyasi tarihimizde baktığımızda 2018 Seçimleri nispeten sakin bir ortamda gerçekleşmişti. Eskiler “hissi kabl’el vuku” derler, içine doğmak da diye de tanımlayabiliriz. Son aylarda kiminle konuşsam “gelecek altı yedi ay hiç de kolay geçmeyecek” diyordu. Ben de aynı fikirdeydim. Dünkü terör eylemi maalesef bu duyguyu/öngörüyü daha da kuvvetlendirdi. Seçime kadar olağanüstü bir dönemden geçeceğimiz artık sır değil. Bu zor zamanlarda güçlü siyasetlere ve güvenilir iş birliklerine ihtiyaç duyuluyor. Bir an evvel iyi işleyen demokratik bir sisteme geri dönmemiz şart. Gün savrulma değil birlik olma günü.!

Etiketler
Hilmi Hacaloğlu Sarıyer Ordu İstanbul