Öğretmenler fikir insanlarıdır

Öğretmenler ülkemizde yaşanan siyasi gelişmelerin takipçisi ve yeri geldiğinde yanlış uygulamalara karşı uyarı görevi bulunan kişilerdir. Öğretmenler laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin koruyucularıdır.

Antalya’da özel bir okulda çalışan Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni Emine Karakaş, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı etkinliğinde yaptığı konuşmada, “Cumhuriyetin bütün nimetlerinden faydalanıp onu yok etmeye çalışıyorlar. Bir yanda yüz yıl önce anayasaya Cumhuriyet yazdırmak için ömrünü feda edenler bir yanda bugün onu yok etmeye çalışan Türkiye Yüzyılı masalına herkesi inandırmaya çalışanlar” ifadelerini kullanmıştı.

Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Karakaş hakkında, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” suçlamasıyla adli işlem başlatılmış ve Karakaş gözaltına alınmıştı.

Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Müdürlüğü ilgili okula yazı göndererek, Karakaş’ın iş akdinin sonlandırılmasını istedi. Ve Emine öğretmenin görevine son verildi.

Emine öğretmen aslında topluma öğretmenlerin Cumhuriyeti koruma ve kollama görevi olduğunu hatırlattı. Konuşmasında suç unsuru olup olmadığına elbette mahkemeler karar verecek.

Tüm bu yaşananlardan sonra Vasıf Çınar’ın 1924 yılında Meclis kürsüsünden yaptığı bir konuşmayı hatırlatmak bizim de görevimiz oldu.

Vasıf Çınar, Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci Milli Eğitim Bakanı.

Cumhuriyet devrimlerine ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın uygulamalarına destek toplantısı yapan öğretmenler siyaset yapmakla suçlanır. Hüseyin Vasıf Bey, Meclis kürsüsünden şu konuşmayı yapar…

''Genç muallimler, fikir adamlarıdır. Memleketin ve Cumhuriyetin kutsi esaslarını bütün aşklarıyla, heyecanlarıyla kabul etmiş ve bu umdelere karşı azimle yürümeye karar vermiş münevver bir kitledir... Genç muallimler, memleket müdafaası ve inkılâbı karşısında herhangi bir müzmin bir fikir izhar ve ihsas edildiği zaman her şeyi feda eder...

Memlekette milli ve vatani tezahürat siyaset demek değildir. Memleketin siyaseti ile herkes alakadardır. Muallimler de bu siyaseti takip etmek vazifesiyle mükelleftir ve bu milli ve vatani siyasete karşı fikirleri vardır, imanları vardır. Ve bu kanaatler, imanlar, fikirler haricinde herhangi bir meselede, icabında canlarını, hayatlarını feda edecekler, fakat bu inkılâba karşı gelen zihniyetleri yıkacaklardır….

Muhterem Efendiler! Dediler ki niçin sendika teşkilâtına müsaade ediyorsun. Feridun Bey! Muallimler Birliği, Muallimler Derneği üç seneden beri, dört seneden beri devam eden mükemmel ve şuurlu bir teşkilâttır. Muallimler bu teşkilâtı yapmakla bazı şahsi ve Siyasi makasıtı istihdaf etmemektedirler. Bütün siyasi memleketlerde olduğu gibi kendi mesleklerinin tealisi için çalışmak vazifesini deruhte ederek yapmışlardır. Ve bunların hakkıdır, ve hakkı sarihidir, ve memleketin dahilinde bulunan genç muallimler teşkilâtı şuurlu hareket etmektedirler. En kuvvetli bir teşkilâtla bir aşk ve iman ile inkılaba doğru koşarken ve inkılaba doğru yürürlerken bu teşkilât, daima bu gençlerin elinde kuvvetli bir vasıtadır ve bununla iftihar edebiliriz.”

Hüseyin Vasıf Bey, öğretmenlerin görevinin sadece öğretmenlik olmadığını, toplumu aydınlatmak ve Cumhuriyet’i koruyup kollamak olduğunu bu konuşması ile tüm haziruna hatırlatır.

Hüseyin Vasıf Bey, Tevhid-i Tedrisat Kanunu için 50 arkadaşı ile birlikte önerge veren ekibin başındadır. 3 Mart 1924’te teklifin kabul edilmesinden 3 gün sonra Millî Eğitim Bakanı olarak atanır. Sekiz aylık bakanlığı sırasında Tevhid-i Tedrisat’ı uygulamaya geçirir. Medreseleri kapatır, okulları laikleştirir, öğretmen okullarının sayısını artırır, yabancı uzmanlar getirtip eğitimin planlanması konusunu ele alır. Başka bir ifade ile laik, çağdaş eğitimin temellerini oluşturur.

Öğretmenlerin Anayasa’nın başlangıç maddesinde belirtilen temel ilkeler doğrultusunda demokratik, laik, sosyal hukuk devletini her Türk Vatandaşı gibi koruma ve geliştirme görevi bulunuyor.

Öğretmenler ülkemizde yaşanan siyasi gelişmelerin takipçisi ve yeri geldiğinde yanlış uygulamalara karşı uyarı görevi bulunan kişilerdir. Öğretmenler laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin koruyucularıdır.

Özellikle son yıllarda Öğretim Birliği Kanununa aykırı uygulamalar yaşanıyor. Kanuna aykırı sözde eğitim kurumları açılıyor. Medreseler, eğitim merkezleri olarak sözde faaliyetler yapıyor. Sıbyan Mektepleri açılıyor. Öğretmenlerin kılık kıyafetlerine müdahale ediliyor. Milli Eğitim Bakanı karma eğitimi tartışmaya açıyor. “Şeriatı övecek kadar bilgim olsaydı” diyor. Karaman istismarcısının arkadaşı il milli eğitim müdürü olarak atanıyor. Öğretim programlarına aykırı bir şekilde eğitim-öğretim faaliyetleri yapılıyor. Takke, cübbe ile derslere giriliyor. Bunların hiçbiri suç olmuyor. Bu uygulamalara Milli Eğitim Bakanlığı müdahale bile etmiyor. Ancak Emine öğretmen suçlanıyor…

“Şeriatı övecek kadar bilgim olsaydı” diyen Milli Eğitim Bakanı da, Cumhuriyeti koruyup kollayan, öğrencileri için her türlü fedakarlığı göze alan öğretmenler de hepimizin vicdanında yerini alıyor…