Varsa yoksa seçim

Dikkat ederseniz ortada ne ekonomik büyüme, ne işsizliğin ağır yükü ile reel ücretlerdeki erime ve ne de kalkınmaya özgü bir şey kaldı. Kimse bahsetmiyor...

Dikkat ederseniz ortada ne ekonomik büyüme, ne işsizliğin ağır yükü ile reel ücretlerdeki erime ve ne de kalkınmaya özgü bir şey kaldı.

Kimse bahsetmiyor bunlardan.

Karar vericiler gelecek yılın ortalarında yapılması gereken cumhurbaşkanı ve milletvekilliği seçimlerine odaklanmış, acaba yeniden seçilmek için şimdiden nasıl güzellemeler yaparım derdinde…

Faizlerin enflasyonla eşleşmemesi onların umurunda değil.

İşsizliğin hacmi ve oranı ile kaliteye bağlı işsizliğin arşı ulaşması sorunu kafalarında şekillenmiyor bile. Ülke sınırları içine hapsolmuş tüketici, araştırıcı ve diğer grup insanların yaşadıkları sıkıntı hiç yokmuşçasına her alanda güzelleme yapıyor, basit örneği ile ülkeye gelen turist sayısı ile övünüyorlar.

Şu kadar turist gelmiş de bu kadar döviz bırakmış ülkemize tarzı yaklaşımları baz alarak akılsızca bir böbürlenme var kafalarında…

Bunlar varsa yoksa “her şey bize” fikrinde, ülke çıkarlarını milliyetçilik oyununa bağlamış garip huylu insan öbekleridir. Şu günlerde öğrencilerin özellikle üç büyük şehirde yaşadığı barınma sorununa kulak bile asmazlar. Dar çevrelerinde bugün kendilerine ve içinde bulundukları grup adına neler yapıp yapmayacakları planıyla meşgul olan bir tavır vardır onlarda.

Grubun çıkarı ülke çıkarlarının çok üzerinde konumlanmış ve düşünce kıtlığı en üst seviyeye çıkmıştır.

Asgari ücretlinin yaşam koşulları ile ortalama ücretin 400 dolar eşdeğerinde bile olmadığını hem bilmezler hem de bilmek istemezler.

Tarihin çöplüğünde bile bir yer vermeye değmez bir topluluktur bunlar.

Öyle olsa bile, gelecek dönemlerde bukalemun özelliğine sahip olanlara dikkat etmek gerekecektir.

BARINMA SORUNU

Üniversitelerin teker teker öğrenim dönemlerinin başladığı bu günlerde yine yurt ve ev arzında sıkıntılar baş göstermeye başladı. Yine diyoruz çünkü geçen dönemlere göre artarak devam eden bir yer ve kapasite sorunun yanında, özellikle iki-üç yıldan bu yana kiralarda ve yurt ücretlerindeki enflasyon etkisi en can yakıcı faktör olarak karşımızda apaçık gözükmektedir.

Özellikle yükseköğrenime giriş sınavlarında taban puanının ortadan kaldırılması ile ek binlerce öğrencinin üniversitelere yerleşmesi arz ile talep arasındaki dengesizliği daha da artırmış dolayısıyla kira ve fiyat artışları toplumsal yükü de oldukça yukarılara çıkmıştır.

Bu konuda bizi yönetenler bu sürede ne yaptı peki?

Hiçbir şey… Birkaç öğrenci yurdu açılışı, odalarda tur atarken çekilen renklendirilmiş fotoğraflar ve bolca iletişim tekniğinin kullanılması dışında yani makyajdan başka bir şey olmadı.

Durun bir dakika oldu, oldu… İstanbul Üniversitesi ana binasında ilgili bakan ile rektörler geçtiğimiz aylarda bir günlük çalıştay ile bu süreci tartıştılar, çay ve kahve içerek bu sürecin siyasetini yaptılar.

Orada ortalama aile geliri ile fiyatların uyuşumu sorunu konuşulmadı. Enflasyonun yıkıcı etkisi bir kenara bırakıldı. Sonunda yurt sorununa odada kalan öğrenci sayısının artırılması yöntemi ile bir çözüm bulundu.

Esasında çözüm toplantılarla değil de orta ve uzun vadede yurt inşa edilmekle olurken, karar vericiler yine kafalarını kuma gömerek toplantılarla zaman kaybetmişler, süsleme sanatı ile soruna çözüm bulma arayışına girmişler.

Gelir getiren inşaatların 1-2 ayda inanılmaz şekilde yükseldiği ülkemizde yurt yapmanın o kadar da zor olmadığını ve zaman almadığını bilmek için uzman olmaya gerek yoktur. Sorunun temelinde tercih ama ranta bağlı tercih olduğunu da vurgulamak gerekmektedir.

İşte bu tercihi de yapanlar yukarıda tanımladığımız sıfatların tanımladığı kişilerdir.

Onlardır tüm sorunların kaynağı…

Süpürmenin zamanı geldi de geçiyor.

Etiketler
Seçim