'Yanlış anlamak için tetikte bekleyene doğruyu anlatamazsın!'

Ezcümle! Bazen uzun söze gerek kalmıyor. Duyduğunuz ya da okuduğunuz anda “işte budur!” deyip noktayı koyuyorsunuz ya! İşte böyle bir şey...

Başlıktaki sözü kim demiş, ne zaman demiş, kime demiş, niye demiş? Bilmiyorum! Bildiğim o ki 12’den vuran çok etkili bir söz söylemiş…

Siyasetin yükselen yıldızlarını görünce, yıllardır oturup kalkılan her zaman baş tacı olan, önemli görevlerde tutulanlara bakınca! Onların ideolojik bagajlarını merak ediyor insan…

Bazı köşe yazarlarına göre sayısız eserleriyle ülkemize çok şey katan, ülkemizin onlara çok şey borçlu olduğu yöneticiler!

Yüzlerce fabrikayı üç otuz paraya satıp milyonlarca metrekare araziyi peşkeş çekerek üretim krizi yaşatanlar!

Fişek fabrikasından şeker fabrikasına, dokuma fabrikasından çimento fabrikasına, şişe camdan süt fabrikasına, demir çelikten çimentoya her alanda yapılanları yok sayanlar!

Para yutan köprülere giremeyen yurttaşın yarınlarını gözetmeyen, veresiye defteri kabaran esnafı göz ardı eden, yandaşlarını her daim yüce makamlara atayanlar!

Şehir hastanesi, millet bahçesi, millet kıraathanesi derken millet kütüphanesi açmaya kalkanlar! (Yıllarca il halk kütüphanelerinde, devlet kütüphanelerinde yöneticilik yapan biri olarak demeliyim ki böyle şaşaa ve debdebeyi hayal bile edemezdik!) Kızgın, kırgın, işsiz, mutsuz, umutsuz kitlelerin oluşmasında pay sahibi değiller mi?

Ya da demirden şekere, tekstilden çimentoya sanayinin her dalında üretim merkezleri, fabrikalar açarak her alanda dışa bağımlılığı bitiren ülkelerden ders alınmaz mı?

Soruları sürdürürsek!

İnsanların yön ve yol haritalarında var olan, yer alan muhtaç olmamak, mahcup olmamak, ele güne karşı dik durmak gibi davranış kalıplarından en çok da yöneticiler sorumlu değiller mi? Gülmenin, gülümsemenin, güldürmenin bazen ilaç gibi geldiğini, derman sayıldığını bilmezler mi? (Bilirler bilmesine de! İşlerine gelmez!)

Dostluk ve dayanışmanın emekle kazanıldığını, günümüzde ittifaktan çok ihtilafın olduğunu, her acının, her anının, her hikâyenin tarihe düşülen notlar olduğundan haberdar değiller mi? Değiller...

Ha şu da var: Ülkenin kaderinde söz sahibi olanların ve olacakların yaşarken neye yatırım yaptığını, neye değer verdiğini, dünyadan giderken yanında ne götürüp, geride ne bırakabileceği konusu önemli midir? Bilinmez. Bilinen o ki megafon diplomasisiyle, prompter destekli mikrofonla kitleler etkileniyor! Her konuda konuşan ama hiç bir konuda anlaşamayanlar bu yolu tercih ediyor, işin uzmanları bu önemli konuya ne diyor? Ya da diyorlar mı? O pek bilinmiyor. Bilinen o ki bazı dosyalar hiç kapanmıyor…

Misal olarak! Bir dönemi anlatan, bir vizyon meselesi olarak görülen, dünya çapındaki bir proje olan Atatürk Orman Çiftliğine AOÇ’a bakalım. Sonra da Ankara halkına ve bütçeye ihanetin simgesi sayılan, belediye başkanının düzeyinin kanıtı olan Ankapark’a bakalım.

Plastik timsahlara yatırım yapmak, 801 milyon 288 bin doları toprağa gömmek acaba ne meselesidir? Devlet bütçesine bunca zarar verenlerin, Ankara halkının vergilerini boş işlere harcayanların yanlarına kâr mı kalacaktır? Toplumun kılcal damarlarına kadar giren, ben yaptım oldu mantığıyla hayata geçirilen, duracağı yeri bilmeyenlerin, özür dilemeyi asla düşünmeyenlerin pişmanlık sergilememelerini anlamak zor.

Tam da burada her zaman olduğu gibi bir bilge sözü Hızır gibi yetişip noktayı koysun! Ne diyor Cemal Süreya? “Elveda demiyoruz. Elvefa diyoruz. Çünkü vefası olanın vedası olmaz. Vefalı insan, birçok zararınızı da görse, bir iyiliği unutmaz. Nankör insan, bir tek zararınızı görse, bütün iyiliklerinizi unutur.”

Ezcümle! Bazen uzun söze gerek kalmıyor. Duyduğunuz ya da okuduğunuz anda “işte budur!” deyip noktayı koyuyorsunuz ya! İşte böyle bir şey...

Kutlama notu: Bunca iç karartan haberden sonra içimizi açan bir nokta koyalım. Kars Dikme Köyü Ortaokulu Kız Voleybol Takımının Altın Kızları tüm rakiplerini tek tek yenerek bölge birincisi olup, Türkiye yarı finaline girmeye hak kazandılar. Kupalarıyla köylerine dönen ve büyük coşkuyla karşılanan Altın Kızları, benim umut veren, yüz güldüren sevgili hemşerilerimi kutlarım…