Hasretini çektiğimiz ne çok şey var…

Ülkemizde kişi başına düşen kredi borcu 54 bin TL’yi aşmış. İcra dosyaları koridorlara taşıyor. Aklınıza gelen gelmeyen her kalemde artış var. Yanlış ve yanlı politikalar yüzünden sağlık hizmetleri çökmüş durumda, zorunlu taramalar, takipler bile yapılamıyor.

Tahlil etmeye çalışarak, satır aralarını iyi okumaya gayret ederek başlarsak! Bilgili, bilinçli, iz ve ışık bırakan, hayatın dayattığı gerçeklere ilgisiz kalmayan, geleceği iyi okuyan, bizi anlayan, onu anladığımız, kapalı kapılar ardında görüşmeler yapılırken; cebimize gireni, girmesi umulanı, cebimizden çıkanları saklamayan yöneticilere hazır ve razıyız…

Ancak 5 maaşlı bürokratların, 410 bin TL maaşlı bakan yardımcılarının bulunduğu ülkemizde açlıkla, yoksullukla boğuşanların içler acısı halini gözetmeyenlere, artan maliyetleri, daralan istihdamı, alım gücündeki erimeyi, tavan yapan icra dosyalarını, öngörülemeyen döviz kurunu göz ardı edenlere, tarihi zaferleri yok sayanlara ne hazırız, ne de razı…

Bu koşullarda neye mi ihtiyaç duyuyoruz? Husumet mi, muhabbet mi, kulak çekme mi, dışlama mı, zemin yoklama mı anlamakta zorlandığımız yöneticilerin bu huylarından vazgeçmelerine ihtiyaç duyuyoruz…

Nelere mi iç çekiyoruz? Zalim olan zaman mı? Onu zorlayan, ona zulmeden zalimler mi? Sorusuna yanıt bulmaya çalışırken keşke bunları düşündürmeyen bir dönem olsaydı diye iç çekiyoruz…

Neyi mi özlüyoruz? Ele aldığı her konuyu çözen, değindiği her konuya değer katan tabanını değil halkı gözeten yöneticileri özlüyoruz…

Neyi mi arıyoruz? Çeyrek karpuz alırken yere bakan, 100 gram kıymayla yetinirken yutkunan, taneyle aldığı meyveyi çocuklarına verip kendisi her daim tok olanların (!) halinden anlayan ve onların sorunlarına çözüm arayan, konuların üstünü kapatmayan, görünür kılan, problemlere sahip çıkanları arıyoruz…

Neyi mi istemiyoruz? Doğayı kirleten, denizi dolduran, ormanı talan eden, inşaatta projeden, malzemeden, kaliteden, işçilikten kısanları yok sayan, iklim değişikliğinin yaratacağı sorunları önemsemeyen, taşkını, heyelanı, su- sel baskınlarını hiçe sayanlarla aynı havayı solumak istemiyoruz. Ama maalesef bizleri geren, yoran, mutsuz edenlerle hem aynı havayı soluyor, hem aynı yolları yıllardır yürüyor, geriye dönüp baktığımızda bize ne mi kaldı, payımıza ne mi düştü sorusuna ise bol hayal kırıklığı ve umutsuz bir yaşam diye yanıt veriyoruz...

Kısaca; Her daim kükreyen kalbiyle, yüreklere ve arşivlere kazınan kitaplarıyla, öğretileriyle, yürekli demeçleriyle, bugünleri gören öngörüsüyle, uyarılarıyla, direnciyle ve ona duyduğumuz hasret ve özlemle var olmayı sürdüren Büyük Atatürk’ü özlüyoruz!

GELELİM EĞİTİM SORUNUNA…

Ülkemiz 1924 yılında karma eğitime geçmiş. 1973 yılında karma eğitim Türk milli eğitiminin temel ilkesi olmuş. 2000-2001 öğretim yılında ise tüm okullarda karma eğitim zorunlu hale getirilmiş. Yıl 2023! İlgili bakan kız çocukları için kız okulları açılacağını, söylerken, bir partinin genel başkanı kadın üniversitelerini, kadın hastanelerini tartışmaya açıyor. Hayırdır? Siyasi ideoloji çıkışları mı? Yavaş yavaş, alıştıra alıştıra, adım adım hayata geçirilecek kısıtlamalar mı? Hepsi mi?

Karma eğitime darbe vuracak düzenlemeler, karma eğitimi yok etme çabalarına yönelik ısınma turları, kız ve erkek çocuklar arasına duvarlar örmek, bariyerler oluşturmak, çocuk yaşta evlilikleri ve çocuk işçiliği artırmayacak mı?

MEB’in verilerine göre şu anda ülkemizde 139 adet Kız meslek lisesi mevcut. Bunları düzenleyerek, orta bölüm açmak akla gelmiyor mu? Yoksa amaç tüm sıkıntıları, hayat pahalılığını, yoksulluğu, işsizliği gündemden düşürme gayreti mi?

Ülkemizde kişi başına düşen kredi borcu 54 bin TL’yi aşmış. İcra dosyaları koridorlara taşıyor. Aklınıza gelen gelmeyen her kalemde artış var. Yanlış ve yanlı politikalar yüzünden sağlık hizmetleri çökmüş durumda, zorunlu taramalar, takipler bile yapılamıyor, koruyucu sağlık hizmetlerine ulaşılamıyor. Aile hekimi başına 3 bin 306 kişi düşüyor. Kamu hastanelerinde randevu almak hayal, hekim göçünden ötürü doktor bulunamıyor. Kadın cinayetleri dur durak bilmiyor.

Önemli not: Toplumun büyük bir kısmına hâkim olan sosyal, ekonomik, politik problemler zaten şiddeti körüklüyor, kadın cinayetlerini artırıyor. Buna bir de suça mazeret teşkil edip, cinayete zemin hazırlayan iyi hal indirimini eklerseniz. Ört ki ölem yani…

Açıklama Notu: Artan maliyetlere, alım gücündeki erimeye, ortalarda dolaşan iftira, ima, iddialara baka kalıp, şaşa kalıp, dona kalınırken, başka ne yazalım? Ne yazılır?