Bu Yaz İstanbul'daysanız Ve İtalyan Esintisi İstiyorsanız Bu 2 Mekan Tam Sizlik!
Yaz ayları geldiğinde mutfaklar da hafifler. Tencereler yerini tabaklara bırakır, uzun pişirme süreleri yerini taze dokunuşlara… Akdeniz mutfağı tam da bu mevsimin ruhunu taşır. Zeytinyağının berraklığı, domatesin güneşle buluşmuş tadı, fesleğenin ferahlatıcı kokusu… İtalyan mutfağı bu unsurları bir araya getirerek sofraya sadece yemek değil, bir yaşam biçimi sunar.
İstanbul’da bu yaz, iki farklı yorumla karşılaştım: biri Boğaz’ın zarif kıyısında, diğeri şehrin kalbinde yükselen bir terasa konumlanmış.
Olea Bosphorus ve Terrazza Italia, İtalyan mutfağını yazın hafifliğiyle yeniden yorumlamış.
Her ikisi de kendi karakterini korurken, mevsimin ritmine ayak uydurmuş.
BOĞAZ’DA İTALYAN ZARAFETİ
İstanbul Boğazı’nın büyüleyici atmosferinde konumlanan Olea Bosphorus & The Bar’ın limon sarısı ve zeytin yeşili tonlarındaki dekorasyonu, daha ilk adımda yazın sıcaklığını hissettiriyor.

Menüdeki seçimler ise bu atmosferi tamamlıyor.
Karides carpaccio, tazeliğiyle öne çıkıyor; sade ama etkileyici.
Dana kuyruğu ragulu rigatoni ise alışılmışın dışında bir yaz yemeği tercihi.
Ağır gibi görünse de, dengeli pişirme tekniğiyle hafifletilmiş.

Izgara levrek, semizotu salatasıyla servis ediliyor.
Bu tabakta hem deniz hem toprak bir araya geliyor.
Sunum sade, lezzet net. Olea’nın yaklaşımı, klasik tarifleri modern bir çizgiyle sunmak.
Her tabakta bir denge arayışı var; ne fazla gösterişli ne de sıradan.
TERASTA AKDENİZ ESİNTİSİ
Terrazza Italia’da ise Şef Claudio Chinali’nin dokunuşları hissediliyor.
Menüdeki her tabak, İtalyan mutfağının temel taşlarını taşıyor ama Türk mutfağından aldığı ilhamla farklılaşıyor.
Çıtır enginar “Giudia”, sade ama karakterli bir başlangıç.

Bruschetta Pastrami ise alışılmış bruschettalardan ayrılıyor; fermente soğan ve kapari tozu gibi detaylarla zenginleşiyor.
Minestrone çorbası, mevsim sebzeleri ve pesto sosla yazın hafifliğini taşıyor.
Ana yemeklerden Saltimbocca, adaçayı ve köz biber salatasıyla servis ediliyor; klasik bir İtalyan yemeği, yerel dokunuşlarla yeniden yorumlanmış.
Domates salatası ve pizzetta gibi tabaklar ise yazın en çok aranan lezzetlerini sade ama etkili biçimde sunuyor.
Spaghetti di Gragnano, beş farklı domates çeşidiyle hazırlanmış.
Bu detay, menünün domatese verdiği önemi gösteriyor.

Calamarata ve levrek gibi deniz ürünleri ise yaz menüsünün ferahlatıcı tarafını temsil ediyor.
Tatlıda ise Ballı Panna Cotta, kayısı sorbe ve arı poleniyle tamamlanıyor; hafif, aromatik ve dengeli.
Her iki mekânda da dikkatimi çeken ortak nokta, yaz mevsiminin ruhuna uygun tabaklar sunmaları.
Hafiflik, tazelik ve sadelik ön planda.
Sunumlar özenli ama gösterişten uzak.
Lezzetler dengeli, malzeme seçimleri mevsime uygun.
Menülerin genelinde bir bütünlük var; her tabak bir diğerini tamamlıyor.
Bu yaz, İtalyan mutfağının İstanbul’daki iki farklı yorumunu deneyimlemek, mevsimin ritmini sofrada hissetmek açısından keyifli bir yolculuk oldu.
Her iki mekân da kendi tarzında yazı karşılamış; biri Boğaz’ın zarafetiyle, diğeri terasın ferahlığıyla…