Siyasetin gündemi ve halkın gerçekleri…

İnsan merak ediyor doğrusu acaba kaç ülkede halkın gerçekleriyle siyasetin gündemi birbirinden bu kadar kopuk olur! Nüfusun yüzde 93’ü kentlerde ve ilçe merkezlerinde yaşıyor, köyler boşalmış araziler peşkeş çekilmiş, çimento merakı hız kesmiyor, çarşı pazar ateş pahası, mutfakta yangın var, işsizlik diz boyu, ama ülke şahlanışa geçmiş! Son 19 yılda kaybettiğimiz fabrikalar, bankalar, limanlar, madenler, santrallere hiç girmiyorum! Ama batının kıskançlık krizleri geçirdiğine giriyor ve soruyorum! Hani atıp tutmanın da, hayali yaratıcılığın da, ben demenin de bir sınırı yok mu?

Yine merak ediyor insan! En masum soru karşısında bile yere bakan, tavana bakan, birbirine bakan, yetinmeyip saraya doğru bakan vekiller ya da bakanlar olup bitene bakınca acaba ne düşünüyor?

Yine her çeşit toplantıda sorulara yanıt vermeden kalkıp gidenlere sormak istiyor insan! Nasıl yani, niye yani, niçin yani, pardon yani, siz yetkilisiniz hayırdır yani, bu suskunluk niye…

Pahalılık sınır tanımıyor, çarşı yangın yeri, işsizlik halkın çilesi, eğitim çıkmazda, salgın hastalık önlenemiyor. Ama ülke büyümüş!

TBMM’de yemin dahi etmeden makama kurulan MEB’e; Ülkemizde eğitim kötü diyenlerin oranı yüzde 66,7’yi bulmuş, eğitimi çok iyi bulanların oranı yüzde 2.3’de kalmış ve esas önemlisi 4 AKP’liden biri eğitimden şikâyetçi imiş. Bu tablo karşısında yorumunuz nedir diye sormak istiyor insan…

Soruların cevabı için uzun süre ama sabırla bekleyeceğiz. Konu önemli susma hakkınızı lütfen bu kez kullanmayın!

Uçak inmeyen hava limanına enerji ihalesi yapılıyor, halkın parasıyla yapılan botanik park çöplüğe dönüşüyor, (ha sahi çaylı, kekli millet kıraathaneleri ne oldu?) aşı karşıtları ellerinde yazılar miting düzenliyor, aşı olana CB’nin kitabı hediye ediliyor. Bu arada yetkililer vakada ve ölümde Avrupa ikincisi olduğumuzu açıklıyor.

Tam da burada biz yine can acıtan ülke gerçekleriyle yazıyı sürdürürsek! İşsizlik, enflasyon, belirsizlik, zamlar, ötekileştiren dil ülke ekonomisinden rahatsızlık duyanların oranı yüzde 90’ı bulmuş. Ama ülke şana kalkmış.

Kupon arazilere çökmeler artmış, İstanbul’un en güzel yerlerine Katarlı dostlarımızın sapladığı hançerler iyice artmış. 1 ayda 506 bin kişi daha işini kaybetmiş. Ülkemiz işsizlikte Yunanistan ve İspanya’nın ardından Avrupa üçüncüsü olmuş. Temmuz ayında neredeyse her saat başı 708 kişi işsiz kalmış. Partili belediyeler aile çiftliğine dönmüş, oğul, gelin, damat kız, torun torba, baba, hala, kuzen, el ele hizmeti yürütüyorlarmış!

O halde bir kez daha bugünler de geçer elbet diyerek ozanlara, yazarlara, âşıklara, atasözlerine sığınacağız. Başka yolu yok.

Âşık Hüseyin diyor ki; “Buna dünya derler, hepisi geçer. Hangi günü gördün akşam olmamış!”

T. S. Elliot diyor ki; “Fazla fedakârlık, fazla vefasızlık getirir.”

“Ya cesaret, ya esaret!” diyor bir bilge…

Yorumsuz…