Kılıçdaroğlu, Dickens, Kamu ve İlhan Kesici

Kılıçdaroğlu’nun bütçe görüşmelerindeki konuşmasının yankıları sürüyor, iktidarı estepeta bırakan adaylık ile ilgili sözleri biz sıradan...

Kılıçdaroğlu’nun bütçe görüşmelerindeki konuşmasının yankıları sürüyor, iktidarı estepeta bırakan adaylık ile ilgili sözleri biz sıradan insanların kalplerınde yerini buldu , Ekmelettin Bey kaybetti, Muharrem İnce kaybetti ortak noktaları hepsinin yolunu Kemal beyin açmış olmasaydı , Muharrem Bey’e haksızlık etmeyelim CHP’liydi, diğer aday ise sonradan iktidarda yerini buldu !

Bu hesap ne ise tutmadı ve sanırım Kemal Bey artık siyasi kibarlıktan , ‘Siz Buyrun’ demekten vaz geçer.

Konuşması kendisiyle de hesaplaşan bir konuşmaydı .

Konuşmada eleştirecek yan olarak Can Ataklı’dan ‘Kamu’ kelimesi yerine gasp edilenlerin geri alınması sözlerinin kulanılması önerisini doğru bulmuyorum , tam aksi Kemal Beyin vurguladığı ‘Kamu’ ‘Kamu Yararı’ sözleri Kamu Yayıncılığı ve Medyanın maalesef en başta ve sonra ülke yönetiminin Kamu yararı görevlerinin hiçe sayıldığı uzun bir dönem büyük yaralar aldı .

Birbirlerine müteselsilen kefil oldular şimdi aralarından tramola atanlar olsa da beraberlik özde devam etmekte .

Ataklı bu durumu saptamamış olamaz, zeki ve tecrübeli bir adamdır .

‘Kamu ‘ ciddi , bilinçli, planlı bir şekilde yaralanmıştır bu kelime tam aksine hiç bir şeyle değiştirilmemeli gündemde tutulmalı diye düşünüyorum .

Efkarı Umumiye biziz , yani; kamu , kamuoyu . Kamulaştırmak demek zaten bu durumda , varsa gasp iadesi demek değil mi ?

Sosyolog geçinen sosyopatların elinde ne hallere geldi medya da , kamu da …. Ataklı bilir ki ; Kamu onların hiç umurları olmadı ve olanları dışladılar , kendisi başta.

Ya sanat, edebiyat , dizi, ve her lafın başı kullanılan ‘Hikayesi’ vardı , yoktu mavraları arasında kamuyu düşünen hangi hikayeyi duyduk ?

Charles Dickens eserlerinde endüstri işçilerinin sorunlarına odaklanmış , sanayi devriminin yoksullara kentsel yaşamda işçi olarak getirdiği yeni yaşam koşulları tespitleriyle edebi eserlere imza atmış önemli bir yazar .

Endüstri devrimiyle kentselleşen yoksulluğun dramını edebi bir dille anlatmak büyük marifet. Kamu ne halde adamın umuru olmuş.

Burada , Dickens ‘den bir zaman sonra Köy Enstitülerinden yetişen yazarlarımızı rahmetle analım,

ne varsa elimizden dünden bu güne ayna tutan onlardan kalan .

Malum şimdi baskın yazar grubu Yıldız sarayından dışarı çıkamıyor , bir kısımda psikolojik terapi seanslarını gözetlemekten kendini alamıyor. Ha birde peruk , gözlük grotesk mizah jürileri var babadan kalan miras olarak mezunen bulunanlar ve Koreperestler var.

Charles Dickens ; Nehirler ve göllerin pislikte yeşil renge dönüşümü , fabrika bacalarından yayılan zehirli dumanlar ve bu olumsuz koşullarda ‘endüstrinin eli ‘ olarak yorumlanan işçilerin yoksulluk , hastalık , umursamazlıkla boğuşurken heba olan hayatlarını sanayileşmenin bir parçası olarak anlatır .

Çocuk işçiler, sokaklarda yalın ayak başı kabak yaşam savaşı veren çocuklardan biridir mesela kahramanı Oliver Twist .

Oliver yetimhanede doğmuş kimsesiz bir çocuktur , kötü muamele, açlık onu yaşam savaşında hırsız yapar.

Organize hırsızlık çetelerinin yemek ve yatacak yer karşılığı eline düşmüş çocukların hikayesidir.

Xmas Carol adlı eseri de yine bu toplumsal trajedilere odaklıdır .

Dickens 1843 yılında ziyaret ettiği yoksul çocuklar için açılmış bir okulun perişanlığı karşısında etkilenir , ve bu eseri yazar, maksadı bu koşulların değişmesine , reformlara katkıda bulunmaktır .

İçinde yaşadığı zamanın yoksul insanlarının , çocuklarının hikayeleridir halen devam eden haklı şöhretinin nedeni ve evrenseldir.

1760-1850 yılları arasında tekstil endüstrisindeki icatlar, endüstriel değişimler, ve izdüşümleri kitaplarındadır.

Babasının iflası , hapise düşmesi, gençlik yıllarında fabrika işçiliği yapmış olması velhasıl bütün bu deneyimleri onu endüstri devrimine eleştirel bakabilen bir edebiyatçı olmasını etkiler.

Zor zamanların eleştirel bakabilen , yoksul endüstri işçilerinin yaşamlarını yazabilen cesur bir yazardır.

Hayali kent isimlerinde gerçekleri yazar.

Gerçek diye yutturmacalara tenezzül etmez .

Bölmek , yönetmek, insanlara potansiyal aptal , sapık, ahlaksız gibi aşağılayıcı teşhisler koymak , delikanlı özentisi pazarcılardan kahraman yapmak , karı koca kıskançlıklarından çocukları bile öldürmeye dayanan cinayetler önermek gibi bir derdi olmamış.

Sosyolojik değişimlerin yansıttığı değişim öncesi trajedilerden bihaber , görgüsüzlüğünü markalarla örtmeye çalışan zavallı bir köşe yazarı değildir Dickens sosyolojinin arş-ı alasındadır , seçimi yiyip içmek değil tarihe geçmek olmuştur ve başarmıştır.

Çok yüksek kalibreli , kaliteli bir mizahı vardır. Satirler, kelime oyunları en ağır konuları betimlemede kullanır. 1., 2., 3. Sınıf diye ayrıştırılan insanve yaşamlarının üstüne edebiyala ışık tutmuştur , yazmak böyle bir şey ucuzcu tereyağlar.

Buharın daha büyük daha hızlı makinalar geliştiren endüstri devrimindeki gücü karşısında durmadan çoğalan işçi faktörü karşısında kalemi , haksızlığa uğramış yoksullardan yana olmuştur .

Nazım’ı ağzından düşürmeyenler ; Şairin ‘Trum Tiki Tak Makinalaşmak İstiyorum Makinalaşmak’ derken ne demek istediğini anliyor musunuz , yoksa anlamazlıktan mı gelip yazıyorsunuz ?

Hangisi Tereyağ’lar ?

Dickens’in Xmas Carol eseri se vicdan muhasebesi yapan sevgisiz paradan başka şey düşünmeyen bir zengininin ruhlarla hesaplaşmasıdır.

Hesaplaşma önemlidir.

Bir özel tiyatromuz maalesef başarısız olduğu için , kurumsallaşamamış ki binası belediye’ye satıldı . Üzülen var mı yok , bir sevinç bir sevinç. Özelleşme bu hale nasıl geldi , devlet, belediyeye bağımlı sanat hoş bir şey mi , artık bunlarla hesaplaşma zamanı gelmedi mi ?

Gerçeklerle yüzleşebilen zekalarla bu işlerin içinden çıkmak elbette mümkün , toplumun dertlerini umursamayan durmadan başladığı noktaya dönen sadaka sever sabah akşam devletten sadakayı mübah sayanlarla değil, o da bir nevi kamunun malını gasptır.

Kendilerine ödül dağıtmaya devam eden yeteneksizler arasındaki kavga ise eğlendirici ama faydalı değil.

Kemal Kılıçdaroğlu partiler , siyaset üstü bir konuşma yaptı bütçe görüşmelerinde ,

Zihin açan bir konuşmaydı , partiler , ideolojiler, siyasi entrikalar, inkarlar velhasıl içinde bulunduğumuz rezaletlerden bizi sıyıracak aydınlıklara çıkaracak adımlara dönüşür İnşaallah .

Şimdi İlhan Kesici veya kalibresinde bir adamdan ekonomide kötü günlerden nasıl çıkılacağına dair bilgilendirmeli bir konuşmayı bekliyoruz , siyasetin üstünde bir konuşma , anlayabileceğimiz dilin ustası bir mühendis elimizdekilerle herşeyi yeniden nasıl başlatabileceğimizi anlatsın ki , moralimiz düzelsin .

Evet sadece ekonomist değil düzeltmeye mühendis lazım kırık dökük elde kalan parçaları birleştirip yola nasıl devam edeceğimizi öğrenmek istiyoruz .

Yoksa ekonomi dersi dinlemek anlamsız , tıpkı Özlem Zengin’in hukuk dersleri , yersiz coşku ve öfkesi gibi, bunlar artık kimsenin gönlünde yer bulamıyor , hele bilmişlik tavrı .

Kemal Bey şiddete uğradığında bile şiddete başvurmamış soğukkanlılığını korumuş bir lider nitekim son konuşması içeriğiyle etkiliydi , bağırıp çağırıp ders verdiği için değil , gerektiği yerde yumruğu vurdu , yumruk vurmak için değil.