Üç Acı Deprem, Auschwitz, Netflix

KAYDA GEÇSİN Elazığ Depreminde o korku , acı , çaresizlik içinde Jandarmanın ‘Buradayız , geliyoruz, Kurtaracağız . Tamam geliyoruz, ışığı ,beni görüyor...

KAYDA GEÇSİN

Elazığ Depreminde o korku , acı , çaresizlik içinde Jandarmanın ‘Buradayız , geliyoruz, Kurtaracağız . Tamam geliyoruz, ışığı ,beni görüyor musun ? Tamam geleceğiz , çocuğun yanında mı , tamam geleceğiz ‘ sözleri , bir başka görevli genç kadının yerin altındakilere konuşarak güç , umut vermesi, doğumhanede elinde yeni doğmuş bebek genç doktor kadının soğuk kanlılıkla duruma hakim olması işini doğru yapan insanların henüz bu ülkeyi terk etmediğini gösterdi , bir felaketten teselli çıkartacak kadar sevgi sözlerine muhtaçmışız , kaybettiğimiz duygular ve gururumuzu hatırlattı bu depremden insan manzaraları .

Hepsinden Allah Razı olsun , onlar Cumhuriyetin gururları .

Medyamıza gelince , ekranlardaki sunuculara göre ; dayanışıyormuşuz, her gece onlardan aferin alıyoruz !

Gazeteci ve medyacıların görevi halka aferin vermek herhalde ,

Onlardan iyi bilecek değil halk , ayrıca kim iyi aktör, kim en iyi doktor , kim bilim adamı , kim değil de onlar bilirler !

‘tartışmasız en başarılı ‘ filan diye tartışmaya son noktayı koyup sonra demokraside ‘tartışılmaz olmaz ‘ derler, kendileri ile çelişirler ama olsun iyi insanlar saçmalıyorlar bu aralar istisnalar elbette var ama çok az ,

Velhasıl depremde dayanıştığımız için aferin aldık, halk medya karşısında sınavı verdi , halkın medya karşısında son ateşten gömleği deprem oldu , bilmem başka arzuları var mı , emirleri olur.

Depreme hacet kalmadan durup dururken çöken binaların yanında deprem neticede tabii afet , aklıbaşında bilim insanları depreme tedbirlerin başında oturduğumuz yerlerin sağlam olması gerektiğini bunun ekonomik bir mesele olduğunu ‘deprem bilinci’ ile alakası olmadığını anlatmaya çalışıyorlar ama nato kafalar anlamıyor hala kurban arıyor ve ‘ deprem bilinci ‘ ne takmış vaziyetteler ve günah keçisi müteahhid aranıyor sonra oldu da bitti Maaşallah.

Sabahtan akşama kadar Deprem paraları ne oldu diye soruyorlar güzel , Siyasetçi sorar ve varsa şüphelerini soruşturur ve açıklar ,

Gazeteci ise röportajda soru sorar , ama böyle soru sormaz, gider araştırır bulur ve açıklar , bunlar iyice pusulayı şaşırdılar.

Deprem’e nasıl eklemleneceğini şaşıran medya ünlülerinden biri yardım paketi hazırlayan eşine teşekkür ediyor , hanımının reklamını yapıyor çüş.

Bir başkası torbaya ne tıktığını resimlemiş ona da çüş hatrı kalmasın, derken bir tanesi paylaşım yapmadığı için suçlayanlar karşısında mağdura geçti , onun yardımını da ay, hay Allah ondan habersiz birisi açıklamasın mı , bu hazımsız , görgüsüzlerin savunulacak yanı mı kaldı , bu iktidarda önce semirip sonra son 6 ayda muhalefete geçme , şimdi mağdur pozu bayağı medyada destek görüyor ama ayıp oluyor .

Deprem acısından geçmişin bir acısına geçelim .

Auschwitz Kampındakilerin özgürlüklerine kavuşmalarının 75. Yıl Anma Töreninde Polonyalı Gazeteci ve kamptan sağ kurtulan Marian Turski çok etkili bir konuşma yaptı . Ve kendisiyle birlikte çalışan bir arkadaşının açıkladığı 11. Emir’i hatırlattı , emir ; ‘ kayıtsız kalma’

….tarihi eğip bükmelerine müsaade etme, demokrasilerde çoğunluğun seçtiği yönetir ama azınlık halkları korunur.

Turkski Martin Luther King’in o ünlü yürüyüşüne destek vermiş , katılmış bir gazeteci , meseleye ve söylediklerine azınlık imtiyazı değil insan hakları bağlamında bakalım .

Lafı uzatmadan kendi ilgi alanıma geleyim ,

Tarihi politik konjenktüre göre don lastiğinden taş atan sapan haline getirmek , veya beynimizi yıkadıkları şekliyle tekrarlamak sanat dünyasında günlük siyasete uygun hale getirmek günümüzün sinemasında çok geride kaldı .

Müthiş diziler, filimler yapılıyor .

Netflix insanların yaşamına değişik kültürlerin işlerine bir kapı açtığı için girdi.

İzleyenleri olduğu kadar sektörde üretenleri de özgürleştirdi .

Değişik kültürlerin kaliteli içerikleri dünya dolaşımında ne filim ne dizi olarak yer alamazken Netflix bu işi çözdü .

Israel, Nordisk, Güney Amerika filim, dizileriyle tanıştık .

Farklı kültürlerin fark yaratan işleri çoğu kez dağıtım kurbanı olur, durdukları yerden kımıldayamazlarken uluslararası bir açılıma vesile oldu Netflix , ve bu işlerin dolaşımda olan baskın kültür işlerinden kimi zaman fazlası var eksiği yok olduğunu gördük .

Hatta kalite açısından işin acımasız rekabetinin farkında olduklarından çok daha fazla asılıyorlar ve iyiler .

Kalite ve orijinalite 2 önemli kriterdi Netflix’de.

House of Cards , Fauda , Shtizel , Hostages, The Spy, The Angel , Mechanismo ilk aklıma gelen yapımlar . ‘Tyrant’ , ‘Homeland’ gibi vay be dedirten ortak yapımlar, hele 4 sezon sürükleyen Bron/Broen sayesinde ufak ufak İsveç’çe Dan’ca teşekkür etmeyi öğrendim.

Şimdi de Nordisk’ten başarılı işlerin yapımcısı Danimarkalı Kim Magnusson’u Netflix’e transfer etmişler , local language (Yerel dil ) , hikayeler için Kuzey ülkelerini harekete geçirmek üzere çalışmalara başlamış bile .

Kuzey sineması Ejdarha dövmeli kızın üstüne çıkılabilir mi derken öyle işler çıkarıyor ki , en son Rita adlı komedi dizisini izledim , çok iyi , Kim Magnusson zaten Lilyhammer dizisinin yaratcısıymış , üzerine dizi tanımam .

Netflix 2019 tarihi itibariyle küresel abone sayısı 139 milyona ulaşan bir mecra ,onun için filim gösterimdeyken 2. Haftasında Netflix gösterirse ne olur denemelerini uyanıklığın şanından görürüm .

Netflix 2013’te House of Cards adlı diziyle başladığı içerik üretiminde O günden bu yana film ve televizyon dizisi üretimlerini hızla arttırarak 2016’da 126 orijinal dizi ve film yayımlamış .

Bu rakam, ücretli Amerikan televizyon kanallarının tümünden daha fazlaymış .

Netflix’in bir müşterisi olarak pazarlama stratejileri için bir lafım olmaz vardır bir bildikleri ve deneyimleri , lakin Türkiye iştirakleri ne yazık ki Netflix’in şanına yakışmayan kalite ve orijinalite açısından dünyadaki diğer işlerin altında işler , bu görünen köy . Bu çok şaşırtıcı nerede ise Netflix in bu işleri isteyerek seçmemiş olduğunu düşüneceğim .

Eğer Türk izleyicisinin ortalamasının bu olduğunu düşünüyorlarsa bu yanılgıyı da yakıştırmam.

Büyük iddialarla gösterime giren Rise Of Empires, Ottoman ‘dan sonra hangi ‘Empire’lar gelecek bilmiyorum herhalde devamı var ki seri ismi konulmuş .

Ne var ki Rise of Empires Ottoman , Fall of Netflix Empire olmuş , ciddiye alınacak gibi değil .

Türkçe düşünüp İngilizce yazıp , ‘O İngilizce’ yi konuşmaya çalışıp sonra Türkçe altyazı yapmışlar , çok karışık bir ruh hali ve olmamış.

Sağda solda ekran promosyon programlarında kendi aralarında ‘ çalışırken mutluyduk, ata binme , kılıç dersleri aldım muhabbeti ise işe bir fayda sağlamıyor , ata bineceksen bineceksin kılıç kullanacaksan kullanacaksın fedakarlık yapıyormuş gibi aktörlük mü olur . Yapamıyorsan zaten o rolü kabul etmezsin , nedir bu ‘ama çok yoruldum , çalıştım ‘ manasızlığı .

Ayrıca bu temsil sanatı neyse uzatmıyayım bu kafaların anlamaları zor.

Kimseye de kabahat bulmayalım , Bizans surlarına bakıp ‘Baba ben bunları yıkacam’ diyen tutturuk çocuk olmayı Fatih hak etmezken oyunculara, yönetmene , yazılamamış, çatışması kurulamamış teziyle önermeyen bir işte gençlere kabahat bulmak haksızlık olur.

Netfliz’in bu işi şımarık çocukların ç saldım çayıra mevlam kayıra işi olmuş.

Çok dil bilen Fatih Sultan Mehmet , Mara ile Sırpça , Bizansta Rumca konuşabilirdi ama İngilizce tercih etmiş.

Bu arada işin bilimselliğini Prof . Şengör’e borçlu bir docu-drama olunca vallahi herhalde İstanbul’un fethinde bir dinazor boku çıkacak diye bekledim .

Şengör bütün şirinliğiyle , büyük bir coşkuyla kahkahalar atarak ve Fatih’i yakın tanıyan biri olarak kişiliğiyle ilgili teşhisler koyarak ve adeta ‘ Nassıl...Fatih nasıl aldı ‘ keyfini çıkara çıkara ‘Kahpe Bizans’ konseptinde eski Türk filimlerini aratmadı .

İşin içinde Osmanlı olunca mutlaka hamam sahnesi şart, birde badi badi yürüyen hadım , eh çıplak Mara’yı da sırtttan gösterince bu duruma herhalde o sahnede Mara bile güldü , yoksa niye gülsün durup dururken .

Oyuncuların içinde bulundukları projelere saygısı , desteği anlaşılır bir şey , ancak sanatkar yanları denetimi kaybederse iş mahalle takımı dayanışmasına döner , bu işin neresi ile gurur duydular anlamadım .

Pek yakında Kazak Yönetmen Akan Satayev’in, M.Ö. 6. yüzyılda yaşayan Türk kadın savaşçı , İskit Türklerinin Başbuğu Tomris Hatun'un hayatı ve mücadelelerinin anlatıldığı bir filim gösterime girecek .

Dövüş , kılıç, at ve hiç kuşkusuz arkasında Sovyet sinemasının birikimiyle Satayev şimdiden fragmanıyla ilgi çeken bir filim yapmış görünüyor , Netflix gösterecek mi bilmiyorum , lakin filimde oynayanlar ata binmeyi filimde öğrenmişe benzemiyorlar , oyunculuğu da .

Netflix seçiciliğini mi kaybetti, refüze etmeye yüzü mü tutmadı anlamadım ama yakışmadı .

Osmanlı tarihinin en bahtsız iki Padişahından biri oldu koskoca Fatih . Bir diğer bahtsız Abdülhamid , tarihi siyasi konjenktüre göre kurcalayıp dizi , belgesel yapmaya kalkınca böyle oluyor herhalde . Durumu saygıyla kayda geçiriyoruz.

Etiketler
Netflix