Soğuk savaş çok yorar birader bir Mustafa Oğuz öyküsü

KAYDA GEÇSİN Doğan Egmont Yayıncılık Türkiye’ de ki Soğuk Savaş Kültürünün yansımalarını araştıranlar için referans olacak nefis bir kitap basmış...

KAYDA GEÇSİN

Doğan Egmont Yayıncılık Türkiye’ de ki Soğuk Savaş Kültürünün yansımalarını araştıranlar için referans olacak nefis bir kitap basmış, Kültür alanında soğuk savaşın bizdeki iz düşümünü sorgulamanın tam da zamanıdır .

Basılış maksadının bu olduğunu hiç sanmam ama ülkemizin ‘ Kime niyet, kime kısmet’ halleri malumdur , ve ‘Kainatta tesadüf yok tevafuk vardır’ sözündeki kerameti bir kere daha hatırayalım tesadüfi olma ihtimali olmayan ve ilahi bir kasıt ve iradenin varlığı hissedilen denk gelmelere tevafuk denir ya, Mustafa Oğuz’un hayatıda böyle bir şey .

Kitabı yaşadıkları özelinde anlatan Mustafa Oğuz ‘nehir söyleşi’ yi yöneten Selin Ongun , kitabın adı : ‘Yorma Birader ‘ .

İlk sahifelerde Mustafa Oğuz bir an ‘ Benim adım Sacit , babamın Fahrettin ‘ diyecek gibi geldi, Sacit’in Kovadaki Balıklar kitabından benzer sahnelerle açmışlar kitabı bayağı şeref duydum , Selinciğim bizzat beni arayarak formatı çok beğendiğini söylemişti zaten .

‘Yorma Birader ‘ kitabında ‘O sırada bir Türkiye ‘ diyor Selin Olgun çok doğru ama eksiği var , satır araları yanlız ‘O günler ‘ le sınırlı değil günümüze uzanan ilişkilerde yaşayan bir Türkiye’ nin şifrelerini veriyor , kitap bu bakımdan çok cesur .

Adam daha ne anlatsın , eğer bir kahramanlık öyküsü ise yazılmak istenen kahramanlık Mustafa Oğuz’un bu cesaretinde .

Araştırmacılar , ülkeyi yönetmek isteyen ama bir türlü yönetemeyenlere rehber bir kitap .

Mustafa Oğuz’un teşriki mesai ettiklerini koruma refleksleri bir emprezaryonun mesleki ahlakı açısından takdire şayan olmakla birlikte ipe sapa gelmez hareketlerine mazeret olmaz zırvalar tevil götürmez, hele bu zamanda.

‘O günler’ i ‘Neşeli Günler’ olarak tanımlamak ise ev sahibi , anlatanla yani Mustafa Oğuz ile ters düşüyor neden öyle tanımladı ki Selin , halbuki ne diyor Mustafa Oğuz 144 ve 145. Sahifelerde :

‘…kendimden hiç ama hiç memnun olmuyorum ‘

‘…O dönemlerde pek çok konu bu kişilerin iki dudağı arasından çıkan bir sözle çözülebiliyordu . Bu gün bir fark yok orası ayrı bir konu , O yıllar benim mesleki olarak hayatı yırtma yaşlarıma denk geldi , ve bende bu çözümleri sağlayarak durumdan istifade ettim . Bu hal bu gün beni çok rahatsız ediyor ..’

‘…Tüm bunlar bir travma oldu bende . Bu yaşlarda geçmişime dönüp bakıyorum sorguluyorum .’

‘…neyi neden yaptığının önemi olmuyor sonuca bakıyorsun ve orada kendini asa asa bitiremiyorsun ..’

‘Neşeli Günler’ o günlerin yaratıcısı olduğunu iddia edenin kendini her gün asa asa bitiremediği bir neşe mi , yoksa genç bir adamın kendini asa asa biteremediği ve sonunda fark ettiği , hesaplaşmak istediği acılar mı ?

Ailenin 1929 da ABD Wall Street Borsasının çökmesiyle İstanbul’daki bakkal dükkanlarını kapatıp Erzincan Eğin’e taşınma sebepleri de biraz zorlama olmuş .

Tekrar dönüşleri ise muhteşem olmuş , Fahrettin Beyin Maksim’deki odasındaki müdavimler misali Mustafa Oğuz’un Tüccar Terzi babası Zeki Oğuz ve ortağı Muzaffer Önal Beyin odasında da müdavimler var .

Fahrettin Aslan’ın odasıyla aralarındaki fark Zeki Beyin odasında Erol Simavi yok, hoş ilginçtir koskoca kitapta da Allah Rahmet eylesin Erol Bey yok, ama var ettikleri var !

Kitapta Mustafa Oğuz’un ana baba gününe döndürdüğü hayatında ise kimler yok ,

Sezen Aksu , MFÖ, Egemen Bostancı ki kitabın beni duygulandıran sahifeleridir Mustafa Oğuz’un Egemen Bostancı’nın ölümünü anlatması , öldüğünde henüz 46 yaşında ve içinde olduğu kalabalıktan çok farklı bir adamdı , Emel Sayın , Şener Şen , TRT , Bayhan , Çataylar , Yücel Yener , ihtilal generalleri , Evren, Evren’in Doktoru, Baransel ,Özal, Semra Hanım, Enka’da 3 nesille çalışmaya devam eden kardeşi Metin Oğuz , Mehmet Altan , Hadi Uluengin , Kalamış Lisesi ve elbette Kahraman Bapçum, Yaşar, Mehmet , Yavuz Turgul, Şevket Altuğ Nükhet Duru, Tansu Çiller , Rumeli Hisarı Savaşlarında ise bir mimarı Müslühiddin eksik ki öbür tarafta ‘ ulan ben bu hisarı Mustafa konser yapsın diye mi yapmıştım hatırlamıyorum’ diyor olabilir ,

Harbiye Açık Hava, Boğaziçi Üniversitesinin stilize (ne demekse ) Rumeli Hisarı olmuş otoparkı , İzmir Fuarı , Uzan’lar, Yeşim Salkım , Cahide Sonku anektod ve Muhsin Ertuğrul’dan bir ders kıssadan hisse olarak , St. Joseph , Erkan Özerman, Eurovision , Bülent Varol, Orhan Olcay, Üstün Ergüder, İstemihan Talay , Johnny Logan ki sen TRT’ye kız Logan’ı kazandır , Mehmet Ağar tanımasa az kalsın içeri girmeler , Ahmet San , derken Türker İnanoğlu ortaklığı , Star, ATV, Fatih Edipoğlu , Vahit Alpata, Zafer Mutlu , Ece Aksoy , Meral Okay , Lisa Tuna, Timur Savcı , Vargı’lar , Onno Tunç, Adile Naşit , Nevra serezli , 50 bin saatin üzerinde televizyon dizisine sahiplik, 1600 saatin üzerinde reklam almaca , Doğu sorununu çözen ve bizi Güney Amerika’da en güzel şekilde temsil eden ‘Sıla ‘ …ilk hatırladıklarım .

Mustafa Oğuz’un hayatında herkes var ihtilaller dahil ve hatta oğluna Bar Bitzvah hevesi bile var , Huber köşkü , köşkün tenis kortu adamın hayatında Türkiye eliti , kamu hatta tarihi mekanları eksiksiz mezunen ve mebzulen bulunuyor.

Cüneyt Özdemir, Fatih altaylı, Mehmet Yakup, Zafer Mutlu Greenwich’deki evi Hudson yuruyüşleri , İngiltere viski elçiliği, derken dizilerin yurtdışına satılmasını bir güzel izah etmiş ki sormayın , yapımcı para almıyor anlaşılan sadece TV’ler alıyor büyük kar, ama onlarda batıyorlar sadece başrol oyuncuları kazanıyorlar !

Güney Amerika olmasa çok fena , Mısır, Ortadoğu dizilerimizden vaz geçmiş. Velhasıl tuhaf hesapların yazılı olduğu hesapsız kalpten konuşmaların pek çok şeye ışık tutacağı bir kitap olmuş . Bravo Mustafa Oğuz .

Öyle bir adam ki Mustafa Oğuz hani bir şehir efsanesidir dolaşır ‘Sen Neymişsin be abi ‘ şarkısı yok tiyatrocu ukala için yazılmış, derken bu yıl Ayhan Sicimoğlu ilave edildi ihtimallere iddia olarak adam ben değilim diye yalanladı .

Bu kitaba göre Mustafa Oğuz ‘Sen Neymişsin be abi’ nin ta kendisi .

İyi çocuğu gladyönün başı bu diye içeri atmadılar.

Evet kitapta olmayan yok , ama Erol Simavi yok , Hürriyet diyince Ergil Tezerdi’i ile sınır belirlenmiş.

Bu başlıbaşına bir tez konusu , makas nasıl değişti ki Erol Simavi’nin ismi bile geçmiyor , yok sayılıyor ya da rahmetli yasak mı koydu benim adımı ağzınıza almayacaksınız diye bu da başlıbaşına bir araştırma konusu .,

Haa birde Üsküdar Amerikan Kız Lisesinden maalesef Üsküdar Amerikan Koleji olarak bahsetmiş o ‘Kolej’ Türk filimlerinde olur .

Kitapta bir diğer ilginç satırlar ise 180. Sahifede yer alan Star’ın kuruluş yılı Mehmet Turan Akköprülü, Ekrem Çatay, Adem Gürses , Cem Uzan Mustafa’dan her konuda desteğini beklediklerini ifade ediyorlar , nedense hangi konular Selinciğim açmamış , sonrası Mustafa’nın ifadesiyle ‘Yanıma Adem Gürses’i aldım Almanya ve Hollandayı dolaşarak video klip topladık ‘ , Adem Gürses’i Mustafa’nın yanına alması çok ilginç , genellikle Adem yanına alır ama demek bir kere daha anladım ki içinde olduğum TV hayatımda ilişkiler bağlamında hiç bir şey bilmemişim .

Kitabın başına dönecek olursak , Mustafa’nın ‘Çin Bambu’ su metaforu çok yerinde kökler var ama birden boy verecek sanatı hala bekliyoruz asıl travma nedeni bu olmalı , sadece kökler, kök salmış ilişkiler ama bir türlü boy vermeyen bambunun acıklı öyküsü.

Selin Olgun’un Mustafa’dan illa kendince bir kahraman yaratma çabalarına bizzat Mustafa son veriyor ve kitap eğlence dünyasının gazino sonrasına projektör tutmak ne kelime soğuk savaşın eğlence, oyalama bağlamında bize yansımasının ne olduğunu bir anlatıyor pir anlatıyor.

Bu tabii özel sektörde , Turgut aktel’in bir türlü yayınlanamayan Devlet Tiyatroları ile ilgili ciltleri yakında internet ortamında olacakmış , araştırmacılara çok iş düşüyor.

Sanatçıların gölgesi popülaritesi hatta çok nadir değerleri bile soğuk savaşın kültür facialarını artık dünyada gölgeleyemezken bizde de artık sorgulanma zamanıdır bu bakımdan Mustafa oğuz’u bu kitapta kayda geçirdikleri , cesareti için kutlarım.

Bilhassa kültür sanat işlerine bulaşmaya pek meraklı belediyelerin yeni akım yönetimlerinin kitabı okumalarını , belediye başkanlarının ise bizzat okumalarını dilerim.

Ne var ki daha artistik olabilir bence Mustafa Oğuz cesaretinin hakettiği kahramanlığa oturtulabilirdi .

Paralel kurgu soğuk savaş kültürü yansımasında genç hırslı bir adamın kök salan bambunun başında boy atması için boşuna bir ömür vermesi ve beklemesiydi.

Kökler derinleştikçe derinleşti ama bambo boy atamadı , atamazdı .

Başarısızlıkların başarı ilan edildiği bir ülkede geriye tek gerçek başarı cesaret kalıyor, cesaret bu değişim sürecinde en fazla ihtiyaç duyduğumuz gerçeklere giden yol .

Kitabı hararetle tavsiye ederim. Saygıyla Kayda Geçsin necefugurlu@gmail.com