Bugünkılıçdaroğlu.com: Bir demokratik laik CHP hikayesi

CHP’yi muvazzaf CHP’lilere bırakırsak yandık. Hakikaten yıkmak ve tekrar yapmak gerekiyor çünkü. Bunu CHP’nin içindekilerin yapamayacağı açık. CHP seçmeninin CHP’yi işgal etmesi gerekiyor. Başka kurtuluş yok.

CHP’nin başından Baykal adlı hepimize kötülük yapmış birey gitmiş, yerine hepimize yeni kötülükler yapmak üzere Kılıçdaroğlu gelmişti. Bunlar aslında iyi insanlardı. Köpekleri seviyor, trafikte yayaya yol veriyorlardı. Üstelik haram yemiyorlardı. Gençliğimizi yiyorlardı. Bir şey yapıyor gibi yapıyor; konuşmayı şehvetle seviyorlardı. Beceriksizlerdi. Ha, bir de yapıştırıcıyla geziyorlardı. Koltuğa yapıştırıcı.

Baykal’ın poposu da Kılıçdaroğlu’nunki gibi koltuğa yapışıktı. Bu yüzden ‘normal yollarla’ gitmemişti. Normal yollarla gitmezdi. Belaltı ve alçak bir operasyonla gitmişti. Gidiş şekli saygın değildi. Lakin kalış şekli de saygın değildi.

CHP o zaman da tıpkı bugün gibi işlerini saygınlık, liyakat, matematik, ilke üzerinden değil; ezber, yapışkanlık, hırs, rant üzerinden yapıyordu.

Bir de gelen gideni aratıyor iyi mi? Baykal o kadar irrasyonel yollara girmişti ki kalsaydı ağır çuvallayacaktı. Muhtemelen gidişi böyle alengirli değil tükenerek, foyaları hepten görünerek, görkemli olacaktı. Ve belki birisi onu götürecekti. Ve o birisi hakkımızda hayırlı bir lider olabilirdi. Ama böyle olmadı. Kılıçdaroğlu geldi, üç beş ulusalcı yollayıp bir iki helalleşme dört beş tatlı laf filan bir kısmımızı oyaladı. Baykal yapamazdı.

Neyse. Kılıçdaroğlu geldi ve mizah malzemesi oldu. Çoğumuzun 14-15 yaşlarında terk ettiği hınzır tebessüm haricinde akılda kalıcı bir özelliği yoktu. Becerikli birisi de sayılmazdı. Nitekim kendine oy veremediği bile oldu.

Adam CHP’nin başındayken dosyalar mosyalar dişe dokunur laflar edebiliyordu. Başa geçti “Sayın halkım yarın 19.00’da bir şey açıklayacağım şapkanız uçacak. Ağrı dağı ikiye yarılacak. Jelibon madenleri volkan olacak taşacak.” Sürekli bir şeyler açıklayacağım dedi. Açıkladığı şeyler 15 dakika akılda kaldı. Kılıçdaroğlu ne yaptı? Hınzır gülümsedi.

Dağıldım. Ben o gün de yine bugünkü gibi karamsardım. Baykal’ın gidişine sevinememiştim. Kılıçdaroğlu’nu bir Nejat Uygur-Levent Kırca karışımı bir vasatlık olarak komik bile bulamıyordum. Ne yapabilirim ben? Yazabilirim. Yazdım.

Bush of the day diye çok eğlenceli bir site vardı. Ondan yola çıkarak Bugünkılıçdaroğlu.com diye bir site yaptım. Timur Manisalı diye uydurma bir isimle de her gün yazmaya başladım.

Saat gibi sabah 8’de CHP kurumsal sitesini ve Anadolu Ajansı’nı açıyordum, Kılıçdaroğlu’nun bir önceki gününü değerlendiriyor, o günüyle ilgili de akıl veriyordum. Elbette sarkastik bir dil vardı. Fakat asla hakaret yoktu. Ve bana sorarsanız müthiş bir hizmetti. Kılıçdaroğlu o siteden nefret edeceğine takip etseydi, ders çıkarsaydı kazançlı çıkardı. Bedava iletişim danışmanlığı veriyordum. Hem de günlük olarak.

Site kısa zamanda patladı. Yazarken çok eğleniyordum. Okurken çok eğlendiler. Facebook ve forward günleri. Harıl harıl paylaşılıyordu.

Fakat tabii benim de bir canım var. Ben bir hafta on güne sıkıldım bu işten. Üç kuruş telif veren olsa devam edeceğim. Ama amme hizmeti bir yere kadar. Ben tam kara kara düşünürken bir sabah baktım site kapanmış. CHP, yüce Türk adaletine kapattırmış. Evet ortamlarda sosyal, çarpık demokrat, organik laik CHP kapattırmış. Benim sitemi.

Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Hemen sivil direniş baltalarımı masanın üzerine çıkardım, bilemeye başladım…

Hayır. Maalesef böyle yapmadım. Sessizce bilgisayarımı kapattım. Önce bir gülümsedim. Sonra zaten güzel bir tura çıkacaktım, ona çıktım. Kılıçdaroğlu’nu hınzır gülümsemesi, sıkıcı kurmayları, bunaltıcı delegeleri ve zavallı seçmenleriyle Türkiye’de bıraktım kendimi gezdirmeye gittim.

İki hafta sonra filan döndüm. Memlekete maalesef bir şey olmamıştı. Merak ettim tabii açtım Timur Manisalı’nın e-posta kutusunu. O da ne? Yüzlerce e-posta gelmiş. Ciddi bir kısmı hukukçulardan. Tamamı öfkeli insanlardan. Bir yığın avukat bedava temsil edebileceğini söylüyor… Kendi başına başvuranlar olmuş. Mahçup oldum. Ama kendimi daha fazla hırpalayasım yoktu.

Fakat aralarında bir tanesi aşırı cool idi. Prof. Yaman Akdeniz isimli bir birey, kendinden emin bir şekilde yazmış, benden telefon bekliyordu. Hani bir özgüven tonu vardır ya; küstahlık etmez, emir vermez, kabalık etmez; ama baskı altında hissedersin.

“Bu ne lan?” dedim kendi kendime. Hemen biraz stalk’ladım beyefendiyi, sicili hoşuma gitti. En azından arkadaş oluruz dedim, telefon ettim. O zaman kendisi (ve ortağı Kerem Altıparmak) bugünkü kadar meşhur bir beyefendi değildi sanırım. Sonra ABD’nin ihtiyar ergeni Biden ile filan kanka oldu.

Velhasıl (artık ön adıyla hitap edebiliyorum) Yaman’a teşekkürlerimi ilettim. Dedim ben çok mutluyum böyle. Boşverin kapalı kalsın. CHP’ye bir de buradan vurmayayım dedim.

“Metin bey biz sizin sitenizi açtıralım siz yine yazmayın” filan dedi Yaman. Sonra benim darlandığımı anlayıp zekice bir hareketle “Bakın önümde Richard Dawkins’in klasörü duruyor. Hemen yanına sizinkini koyacağım. Yan yana çok güzel duracaklar.”

Hey Allahım. Beni böyle tatlı sözlerle kandırabilir miydi? Elbette kandırabilirdi. Bir keresinde de Avea’dan bir jüriye çağırmışlardı. Demiştim ki boşverin beni. AVEA’daki yönetici arkadaşım şöyle demiş arkamdan: “Hayko Cepkin de jüride deyin, kabul eder”.

Neyse gördüğünüz gibi satın alınması kolay birisiyim. Velhasıl Yaman Akdeniz vekaleti aldı, mahkemeye gitti, siteyi kısa zamanda açtırdı.

Söylediğine göre benim klasörümü Dawkins’inkinin yanına koydu. Bir fotoğraf olsun göndermedi ayrı mesele.

Ben ne yaptım? CHP’nin üzerine gitmeyeyim dedim. Bu konuyu hiç konuşmadım. Sosyal medyada bile paylaşmadım.

Yıllardır CHP eleştiririm. Ama hep bir noktada tutarım kendimi. Güvenli sular diye. Eleştirecek o mu kaldı memlekette diye. 3 kere AKP’ye vurmuyorsan 1 kere bile CHP’ye vurmak ayıptır diye.

Artık böyle düşünmüyorum.

Aklım baliğ olduğundan beri Türkiye’nin kurtuluşunu CHP’nin vefatına bağladım. Bu fikrimi sosyal medya hesaplarımın dışına pek çıkarmadım. Artık CHP’ye vurmanın ayıp olmadığını düşünüyorum.

Bir gazeteci arkadaşım hatırlattı. CHP tarihinde genel başkanla yarışıp seçimle kazanabilmiş kimse olmamış. Bu cümledeki arabesk tonun farkında mısınız? Bu şu demek, CHP’de genel başkan koltuğu fabrikadan yapıştırıcıyla çıkıyor. O partiden hayır gelir mi?

CHP’yi muvazzaf CHP’lilere bırakırsak yandık. Hakikaten yıkmak ve tekrar yapmak gerekiyor çünkü. Bunu CHP’nin içindekilerin yapamayacağı açık. CHP seçmeninin CHP’yi işgal etmesi gerekiyor. Başka kurtuluş yok.