Gıda politikalarında Ortaçağ’a Hoş geldiniz

"Çok büyük bir açmazın içine itildik. Gıda politikalarında Ortaçağ’a hoş geldiniz."

2010, 2011, 2012, …, 2023. Avrupa Komisyonu gıda politikalarında uyarmaktan sıkıldı artık. Raporun gıda politikaları faslı yıllardır şöyle bitiyor; “Komisyon'un geçen yılki tavsiyeleri yerine getirilmemiştir ve bu nedenle geçerliliğini korumaktadır. Önümüzdeki yıl, Türkiye özellikle şunları yapmalıdır.” Bu tavsiyeler umursanmadığı gibi hızla Ortaçağ’a itiliyoruz gıda politikalarında.

Gıdada AB Standartları Derken

Gıda politikalarıyla ilgili fasıl 2010 yılında açıldı. Tarama raporu 2006 yılında tamamlandı. Yaklaşık 20 yıldır bu alanda neler yapması gerektiğini biliyor AKP hükümeti. Temelde 4 alan var; hayvansal kökenli gıdaların güvenliği, tohumların kalitesi, zararlı organizmalara karşı koruma, bitki koruma. Bu alanların bazılarında göstermelik, bazılarında kısmen çalışılıyor, bazılarındaysa hiç çalışılmıyor.

Kayda değer bir ilerleme olmadığı gibi üstüne bir de yepyeni sorunlar ekliyor AKP hükümeti. Sahada Bakanlık mühendislerinin olmaması, yerel üreticilere sürekli eğitim verilmemesi, tarımın lobilere teslim edilmesinin sonucunda Avrupa’ya ithal ettiğimiz meyve ve sebzelerdeki pestisit kalıntılarına ilişkin gıda ve yem hızlı uyarı sistemi durmadan uyarı veriyor. Bu uyarıları 2020’den bugüne durmadan artırmayı başarıyorsunuz yazmışlar kibarca. Bir diğer uyarı da başta çiğ süt olmak üzere gıda işletmeleri hakkında.

Gıda Güvenliğinde Avrupa’dan Hızla Uzaklaşıyoruz

“Gıda güvenliği konusunda, gıda işletmelerini henüz AB standartlarına uygun hale getirmemiştir.” Türkiye’de gıda işletmelerinin yaklaşık yüzde 85’ini küçük ve orta birimdeki işletmeler oluşturuyor. Gıda sanayisinin istihdam içerisindeki payı da yüzde 22 civarında. Türkiye’nin belkemiği denilebilecek bir noktada duruyor. Tabii bunlar kayıt altında olan gıda işletmelerine göre yapılan hesaplar.

Bir de kayıt dışı gıda işletmeleri ve kayıt dışı işçi çalıştıran gıda işletmeleri var. AKP hükümeti bu alana bir dokunsa işsizlik artacak, gıda işletmeleri kapanacak, ciddi bir kriz yaşanacak. Niye kendi kuyusunu kazsın ki yurttaş dururken. Feda edilecek alan gıda politikaları ve gıda güvenliği olacak tabii. Denetimlerin niteliğinin olmamasının, gıda mühendisi zorunluluğunun bulunmayışının temel nedeni bu.

Sahada Bakanlık Yok

Yerel üretici ne yapacak bilimi? Ekonomik hareket için para lazım. Zirai ilaç, ithal tohum satılsın, hastaneler bir hareketlensin ki şöyle bir para dönsün ortada. Kırsalda mühendis görevlendireceksin, yerel üreticiyi eğitecek. Maaşı, masrafı falan derken dünya para bunlar. Yetişiyor bir şekilde. AKP mantığı tam olarak bu şekilde işliyor.

Hızlı uyarı sistemiymiş falan hikâye. Avrupa almazsa Ortadoğu alır. Zaten o tarafa doğru koşmuyor muyuz? Bir ulus devletin en temel gelişmişlik göstergesi gıda politikaları. Her birimizin temel insan haklarından biri bir fiil ihlal ediliyor yıllardır bile isteye. Çok büyük bir açmazın içine itildik. Gıda politikalarında Ortaçağ’a hoş geldiniz.