Kentsel gıda direnci-3: Kamusal gıda lojistik sistemi kurmak

Bunu gerçekleştirebilecek, gerçekleştirilmesini sağlayabilecek olan kişilerse kenti yönetenler. “Koltuk mu, yurttaş mı?” sorusuna bir kez daha geri dönelim o zaman.

En önemli noktaysa burası. Gıda tedarik zincirleri özel sermayenin elinde. Kamu kurumları sadece mevcut yolları biliyor. Yolların mevcut işlevindense haberleri yok. Önümüzde iki tane zorluk var. Birisi, gıda tedarik zincirini kısaltmak. Diğeri, herhangi bir afet durumunda gıda tedariğinin devam etmesini sağlamak. Kamu kurumları, bu iki durumu da başarabilecek bilgi ve yetkinliğe sahip değil.

Gıda Üretim Tesisleri Neden En Çok Hasar Alacak Bölgelerde?

İstanbul birkaç haftadır deprem korkusuyla yaşıyor. 11 kentimiz hemen hemen bir yıl önce çok büyük 2 deprem geçirdi. İzmir yakın bir zamanda bir deprem geçirdi. Maraş depreminde gördük ki afetlerde gıda tedariğini sağlayamıyoruz. Üzerinden aylar geçmesine rağmen hala Hatay’ın temel ihtiyaçlarını karşılayamıyoruz. Deprem ve takip eden en kritik ilk 36 saat öyle etrafa bakınılarak geçirildi.

Çünkü gıda lojistik ağı artık çok karmaşık ve uzun bir halde, kentler kendi kendilerine yetemiyor ve gıda üretimi belirli kentlere sıkıştırılmış durumda. Sıkıştırılan kentlerden biri de çok büyük bir deprem beklenen İstanbul. İstanbul’un içinde de gıda sanayisi kendi içerisinde sıkıştırılmış halde. Ya Silivri-Çatalca-Çorlu bölgesinde ya da Gebze-Tuzla bölgesinde. Depremden en çok etkilenecek iki bölge burası.

Afetlerde Yurttaşa Gıda Nasıl Ulaştırılacak?

Bir afet yaşandı. İstanbul’daki gıda üretim tesisleri zaten çalışamayacak duruma düşecek. Gıda lojistik ağı çökecek. Yurttaş en kritik ilk 36 saat içerisinde güvenilir gıdaya nasıl ulaşacak? İstanbul ulaşamadığı gibi Türkiye’nin geri kalanı da ulaşamayacak. Gıda üretim tesislerinin Anadolu’nun geneline dağıtılması gerekiyor artık. Sadece tesisleri taşımak da yeterli değil, merkez ofislerini de.

Kenti yönetenlerin bu stratejik planları hazırlaması, yoğunluğu ve altyapıyı kaldırabilecek kentlerin kent planlarını düzenlemesi ve olağanüstü yoğunluk yaşayan kentlerin de yeni planlamalarla bu yoğunluğu hazır olan kentlere yönlendirmesi gerekiyor. Tabii ki bütün kent yöneticilerinin ve kamu kurumlarının da birbiriyle uyum içerisinde bu alanda çalışması en önemli kriter. Çalışmamalarının, atışmalarının, sürtüşmelerinin temel nedeni de bu alan hakkında hiçbir bilgiye ve kabiliyete sahip olmamaları.

Acil Yardım ve Gıda Öncelikli Lojistik Ağı Oluşturulmalı

Kentsel gıda direncinin ilk kısmına dönecek olursak, kent bütün paydaşlarıyla bilimsel veriye dayanılarak ortak akılla planlanmalı. İkinci kısımdaki veriler dikkate alınarak gıda üretim bölgeleri belirlenmeli. Bu aşamada da artık kendini doyurabilecek, yurttaşın güvenilir gıdaya erişimi artırabilecek bir gıda lojistik ağı oluşturulmalı.

Ancak öyle bir ağ tasarlanmalı ki öncelikle acil yardım ve güvenilir gıdaya erişim konusunda hızlıca cevap vermeli. Gıda üretim bölgelerine, acil yardım merkezlerine doğrudan en kısa rotadan bağlanmalı ve işlev/kabiliyetiyle ilgili verilere de kamu kurumları hâkim olmalı. Bunu gerçekleştirebilecek, gerçekleştirilmesini sağlayabilecek olan kişilerse kenti yönetenler. “Koltuk mu, yurttaş mı?” sorusuna bir kez daha geri dönelim o zaman.