Acilen Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu oluşturulmalı

Türkiye’nin Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu kurmadan, kuruma bu yetkileri devretmeden, gerekli yasal düzenlemeleri sağlamadan ilerleme şansı yok.

Amerika, Dünya’da etkisini artırmaya Marshall Yardımları’yla başladı. Etkileyemediği ülkelere de demokrasi satma vaadiyle girdi. Türkiye, Amerika’nın öncülük ettiği 3. Gıda Rejimi’ne Marshall Yardımları’yla dahil oldu. Amerika’nın sokaklarında gezen ne görüyorsa Türkiye’de de görmeye başladı.

Amerikan rüyasının peşinde koşarken, sadece Amerika’da yaşayanlar bu rüyayı yaşayabildi. Çünkü Amerika’yı yönetenler politik eksenin merkezinde gıdanın olduğunun farkındaydı. Kapitalizmin ana hedefi ülkelerin gıda sistemleri oldu. Türkiye’nin gıda sistemi çöktü.

Kurumda Çalışması Zorunlu Personel Kadrosu Yaratılmalı

Elimizde artık çökmüş bir gıda sisteminin yanı sıra, çökmüş bir politik taban var. Enflasyonu düşürebilmenin, gelir adaletsizliğini azaltabilmenin, ülkeyi ileriye taşıyabilmenin yolu sürdürülebilir bir gıda sistemi kurmaktan geçiyor. Bunun için ilk yapmamız gereken şeylerden birisi Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu oluşturmak.

Avrupa Birliği yasalarına uyum çerçevesinde gıda alanında çalıştırılması zorunlu personel tanımıyla tanıştık. Gıda işletmelerinde, alanında teknik unvana ve bilgiye sahip bir personel Tarım ve Orman Bakanlığı’na karşı yetkili olarak atanıyor çalıştığı işletme tarafından. Bakanlık bu personeli yasal süreçlerde muhatap olarak alıyor, süreçleri kendisiyle yürütüyor.

Türkiye’de AKP’nin yozlaştırdığı politik eksen gibi çalıştırılması zorunlu personel tanımı ve yetkileri de törpülendi. Bir gıda işletmesinde 10 personelden az personel veya 30 beygir motor gücünden az motor gücü varsa bu işletme çalıştırılması zorunlu personel bulundurmak zorunda değil. İşletmede bulunan çalıştırılması zorunlu personelin görev tanımı da bir yerden sonra illegali legale çevirmeye dönüyor. İtiraz edersen artık bir işin de olmuyor.

Bunu aşmanın tek bir yolu var Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu oluşturulduğunda çalıştırılması zorunlu personel kadrosunu kurum bünyesinde almak ve devlet tarafından gıda işletmelerine rastgele atama yapmak. Personelin haklarını da gıda işletmelerinden tahsil edip havuzda toplayarak, devlet güvencesiyle personele ödemek. Bunu sağlayamadıktan sonra gıda sisteminde pek bir şey değişmez.

Gıda Denetimi Kuruma Devredilmeli

Bir diğer konu da gıda denetimleri. Gıda denetimleri siyasi baskıların altında gerçekleşiyor. AKP hükümeti, işsizlik patlamasın diye önce gıda işletmelerini faaliyetten menetmeyi kaldırdı. Hayati bir konu olmadığı sürece, ki bu hayati konu sosyal medya baskısı oluyor genelde, o zaman işletme kapatılıyor. Onun haricinde gıda işletmesine 3-6-9-12 ay gibi periyodlarda süreler verilerek eksiklerini düzeltmesi isteniyor.

Gıda kontrol görevlileri denetimlerde cezalar kestiğinde Ankara’dan aranıyor. Bu kadar ceza kesmemesi, görmezden gelmesi telkin ediliyor. Gıda işletmesi sahipleri de lobi oluşturarak gıda denetimlerinde kesilen cezalarla ilgili Tarım ve Orman Bakanlığı’na baskı kurabiliyor ve sonuç alabiliyor. Lahmacun, pide, böreklerde kullanılan harçlarda tek tırnaklı eti aranmaması konusunda emir verilmesi gibi.

Gıda denetiminin bu siyasi baskıdan kurtulması, gıda kontrol görevlisinin işini yapabilmesinin sağlanması gerekiyor. Bu sistemi düzeltmedikçe yüzbinlerce gıda mühendisi istihdam edilmesi gıda denetimlerini düzeltmeyecek. AKP hükümeti de gıda denetimleri düzelsin istemiyor zaten.

Taklit-Tağşiş Listesi ve Gıda Katkı Maddeleri Gibi Konular da Kuruma Verilmeli

AKP hükümeti Taklit-Tağşiş Listesi’ni canı istediği zaman yayınlıyor, canı istemediği zaman yayınlamıyor. Bir seçim döneminde bu listenin yayınlandığını da kimse görmedi henüz. Öte yandan gıda katkı maddeleri konusunda da Türkiye’nin bilimsel çalışmaları yok. Avrupa’nın kullanımına izin verdiği katkı maddelerini kullanıyoruz, kullanımını yasakladığı katkı maddelerini sistemden çıkartıyoruz.

Taklit-Tağşiş alanında analiz metodları geliştirebilecek, gıda katkı maddeleri tasarlayabilecek, gıda güvenliği yönetim sistemi oluşturabilecek altyapımız var. Ama binlerce gıda mühendisi meslektaşımız ya iş bulmakta zorlanıyor ya da çok ağır çalışma şartlarında, çok düşük ücretlerle çalışıyor. Türkiye’nin Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu kurmadan, kuruma bu yetkileri devretmeden, gerekli yasal düzenlemeleri sağlamadan ilerleme şansı yok.