Samet Uslu yazdı: Erdoğan, Esad'dan istediğini alabilecek mi? “Erdoğan’a beleş hediye yok”

"Esad’ın başkan olmadan önce de yakın dostu olan Abdorabbo “Erdoğan’a beleş hediye yok” başlıklı yazıda daha önce Beşşar Esad’a sorulan “Erdoğan’la görüşür müsünüz?” sorusuna “Halkımın çıkarları gerektirirse görüşürüm” dediğini hatırlatıyor ve kritik bir soruyu gündeme getiriyor."

20 Kasım’da Katar’da Dünya Kupası açılış töreninde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah El Sisi ile el sıkışmasının Türkiye gündemine nasıl oturduğunu hepimiz izledik. Sonradan basit bir el sıkışma ile yetinilmediği 45 dakikalık bir görüşme gerçekletirildiğini de Erdoğan’ın ağzından öğrendik. İktidarın dış politikada düşman ilan ettikleri ile bugün el sıkıştığına ilk defa şahit olmuyoruz. Örneklerini anlatmak yazının boyutunu fazlasıyla aşar. O günden beri ise herkesin kafasında aynı soru var; Erdoğan, Esad ile de barışacak mı?

Bu sorunun cevabını diğer barışma hikayelerinde aramak doğru olur. Malum, AKP iktidarı Suriye’deki macerasına, daha sonra 15 Temmuz’un arkasında olduğunu iddia ettiği Birleşik Arap Emirlikleri’yle, Cemal Kaşıkçı suikastından sonra hakaretler ettiği Suudi Arabistan’la beraber yola çıkmıştı. Daha sonra, Müslüman Kardeşler’e verilen desteğin kesilmesi için Katar’a baskı yapan bu eski dostlarla Katar’ın ve Müslüman Kardeşler’in yanında duran AKP’nin arası bozulmuş ve yenemedikleri Esad ile tek tek barışırlarken Türkiye inatla oradaki politikalarına devam etmişti. Bugün gelinen noktada, sınırda bir Kürt yönetimi bölgesi ve cihatçı ufak devletçiklerle baş başa kalan, içeride ise sayıları göç idaresinin resmi rakamlarına göre 3 milyon 650 bin ama birçok kaynağın aktardığına göre 7 milyonu bulan Suriyeli göçmenlerle ve bunlara yönelen tepki ile baş etmeye çalışan iktidar için Esad ile görüşme özellikle seçim öncesi hayati bir mesele haline geldi.

Sadece bu kadar da değil. Özellikle 13 Kasım günü Beyoğlu’nda gerçekleşen saldırının ardından tekrar Suriye’nin kuzeyine operasyon konuşulmaya başlandı. Hava harekatının ardından Erdoğan kara harekatını da birkaç defa dillendirdi ama o noktaya Rusya ve Amerika’nın onayını almadan müdahale etmenin zor olduğunu yapılan açıklamalar göstermiş oldu. 22 Kasım’da ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada Ankara’nın Suriye’ye düzenlediği operasyonla ilgili endişelerin Türk yetkililerle görüşüldüğü belirtildi. Aynı açıklamada bu tür bir askeri operasyonun IŞİD ile mücadele hedefine zarar vereceği de söylendi.

Aynı gün Rusya’nın Suriye büyükelçisi Alexander Lavrentyev; Türkiye Suriye’de aşırı güç kullanmaktan çekinmeli ve Kürt sorunu için barışçıl bir çözüm aramalı açıklaması yaptı. Yani Erdoğan beklediği yeşil ışığı alamadı. Rusya'nın operasyona ancak Şam’ın da onayı ile izin vereceği konuşulurken içeride Esad ile barışmanın fikri alt yapısı hazırlanmaya çalışılıyordu. Yine 22 Kasım’da Devlet Bahçeli grup toplantısında Sisi ile el sıkışmayı övdü ve “Bununla da kalınmamalı Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Beşşar Esad ile de görüşme ortamı açılmalı terör örgütlerine karşı ortak bir irade oluşturulmalıdır” dedi.

Peki bu küslük Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri ile bittiği gibi bitecek miydi­? Sahi o ülkelerle küslük nasıl bitmişti? Onlar zaten dünya liderinin yüzünü onlara dönmesi ve ellerini sıkması için heyecanla bekliyorlar mıydı? Tabi ki hayır! Türkiye’nin Cemal Kaşıkcı dosyasını Suudi Arabistan’a iade etmesi, yıllardır beslediği Müslüman Kardeşler ile arasına mesafe koyması, hareketlerini kısıtlaması, uydu kanalları Mukameleen TV’yi taşımalarına kadar varan baskılar ve hatta 31 Ekim’de Müslüman Kardeşlerin önde gelen 34 üyesinin gözaltına alınması bizim görebildiğimiz tavizler. Peki Suriye ile barışmak için ne verecektik?

O ELİ SIKMAYA MECBUR

İktidarın seçim öncesi hem Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri haline gelen Suriyeli mülteciler konusunda tepkileri dindirip bu sorunu biz çözeriz mesajı vermek hem de sandığa Suriye’nin kuzeyindeki YPG güçlerine operasyon düzenleyerek daha önce de denediği ve başarılı olduğu savaş gölgesinde seçim atmosferini yaratmak için Şam ile görüşmeye ihtiyacı olduğu görülüyor. Ayrıca hem Türkiye hem de Suriye tarafından Rusya’dan bu konuda aracı olmasını istediği de dile getirilmektedir. Ama aynı şekilde uzun süredir Suriye tarafından resmi bir görüşme veya talep olmadığı Beşşar Esad’ın bu hamlelerin Türkiye iç siyasetine yönelik olduğunu gördüğü ve seçim öncesi herhangi bir görüşme yapmak istemediği söylendi.

Rusya Dışişleri Bakanı Mihail Bogdanov’un görüşmelerle ilgili olarak “Şam’ı zorlamadık” demesi hem Türkiye’nin Rusya aracılığında Şam’la temas kurmak istediğinin hem de Suriye yönetimin bu görüşmeye mesafeli durduğunun kanıtı. Daha sonra Beşşar Esad’ın gazetecilerle gerçekleştirdiği toplantıda “laf değil somut eylem bekliyoruz” demesi de bunu açık gösteriyor. Bu gelişmeler üzerine Erdoğan, Türkmenistan dönüşü uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada; “Suriye, Türkiye, Rusya üçlü olarak bir adım atalım istiyoruz. Önce istihbarat örgütlerimiz, ardından savunma bakanlarımız daha sonra dışişleri bakanlarımız bir araya gelsin. Sonra da biz liderler olarak bir araya gelelim” diyerek ısrarını sürdürdü.

“ERDOĞAN’A BELEŞ HEDİYE YOK”

Suriye’nin yarı resmi medya organı sayılan El Vatan gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Vaddah Abdorabbo’nun 14 Aralık günü kendi imzasıyla yayınladığı başyazı Şam’ın bu konudaki tavrını ortaya koyuyor. Beşşar Esad’ın başkan olmadan önce de yakın dostu olan Abdorabbo “Erdoğan’a beleş hediye yok” başlıklı yazıda daha önce Beşşar Esad’a sorulan “Erdoğan’la görüşür müsünüz?” sorusuna “Halkımın çıkarları gerektirirse görüşürüm” dediğini hatırlatıyor ve soruyor; “Şu an yapılacak bir görüşme ne gibi bir çıkar sağlayacak?”

Görüşmenin Erdoğan’ın amaçlarına hizmet edeceği ama Suriye’ye hiçbir fayda sağlamayacağı belirtilen yazıda Suriye halkının Türkiye ile görüşmeden talepleri de sıralanıyor. Bunlar toprak bütünlüğü, terörün bitmesi, güvenin sağlanması ve ekonomik yaptırımların kalkması. Suriyelilerin Erdoğan’a seçim hediyesi olacak bir zirvede yarar görmedikleri de belirtilen yazıda AKP iktidarının hep yön değiştirdiği, sözlerinde durmadığı da vurgulanıyor. Dünya Kupası’ndan etkilenmiş olacak ki Abdorabbo şu ifadeleri kullanıyor: “Top Erdoğan’ın sahasında. Eğer gerçekten Başkan Esad ile görüşmek istiyorsa ilk önce Şam’ın şartlarını karşılaması ardından iki komşu ülkenin, iki halkın ilişkilerinin normalleştirilmesi gerekiyor.”

PEKİ ŞİMDİ NE OLACAK?

Emevi Camii’nde namaz hayaliyle çıkılan yolun hezimete vardığını herkes görüyor. Şimdi iç siyasette kendini kurtarmak isteyen iktidarın Esad’a ne tavizler vereceği merak konusu sadece. Ama iki ülke halkı için de yaşanan yıkımın dökülen kanın telafi edilmesi mümkün değil. Türkiye içindeki mültecilerin, sınırlarda biriken dünyanın dört bir yanından gelen cihatçıların akıbeti ise büyük sorunlar yaratmaya devam edecek. Erdoğan’ın bir gecede cihatçılara sırtını dönmesi öyle kolay değil. Evet Suriye ile iktidar değişse de değişmese de barışacağız ama bu barışmanın iki ülke halkının özellikle de bizlerin yararına olup olmayacağı da bu seçimde belirlenecek gibi duruyor.

Etiketler
Beşar Esad Recep Tayyip Erdoğan Suriye ABD