Sonuç yerine: Piyasalaşan siyaset

Piyasalaşan siyaset ve kampanya öğelerinin mecra değiştirmesi yeni birtakım mecraları da kendiliğinden getirecek. Seçimlerde örgütlü kalabalıkların az, ajansların çok yer tutacağı bir dönemin başındayız.

Uzun erimli saldırıları hafif sıyrıklarla atlatmak pek kolay olmuyor. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 21 yıl süren etkili iktidarının yaralarını muhtemelen 14 Mayıs’tan sonra teşhis edebileceğiz. Epey uzun soluklu bir tedavi sürecine de ihtiyacımız olacak. Bu yüzden kategorilere ayrılmış pek çok yeni teşhise ihtiyaç var. Elimizde gözlemlenebilir bir devlet yok henüz. Siyaseti iğdiş edelim.

AKP BAYRAKLARINA DEMİR HALATLAR

2002 seçimlerinde AKP iletişim çalışmalarıyla siyasete yeni bir soluk getirmişti. Olabildiğince somut vaatlerin anlatısının yanında teşkilatlar broşür, afiş ve bayrak asma gibi çalışmalara olabildiğince az eşlik ettiler. Merkezi kampanya özellikle büyükşehir merkezlerinde açık hava reklamlarında profesyonel firmalarla çalıştılar. Pankart ve bayraklar ücret karşılığında asılıyordu. Bayrak şeritlerinde ise kesilmemeleri için demir halat kullanılıyordu.

KENT DÖNÜŞÜYOR

Kesilemeyen AKP bayrakları dört bir yanı donattı. Kentler bir bir açık hava reklamcılığı ağına dahil oldular. AKP’nin merkezi kampanyalarına karşılık sadece iki seçim öncesine kadar CHP dahil olmak üzere bütün partiler olabildiğince örgüt/teşkilatı sürece dahil ederek yetişmiş insan gücünü sahaya sürmeye çalıştılar. Kısa süre içinde kent estetiği kaygısıyla bayraklama ve afişler yasaklandı. Aynı dönemde AKP ve MHP güçlü olduğu bölgelerde bir özel alan olan balkonlara pankart asmaya başladı.

Bu dönüşüm tamamlanana kadar AKP’nin sokaktaki tahakkümü sürdü. Ulusal bayramlar ve 1 Mayıs gündemi dışında açık hava işlerine yaklaşan olmadı. Zaten açık hava reklamcılığının pastasını da AKP’nin kadroları yiyordu. O kadar ki Ankara’da Mansur Yavaş’ın görevi Melih Gökçek’ten teslim aldığı Mart 2019 tarihinden bugüne kadar kentin açık hava reklamlarını işleten firma Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne olan borcunun tek kuruşunu bile ödemedi. Bu, kurulan çarkın nasıl bozulduğunun net bir ifadesiydi.

GÜÇLÜ MERKEZİ KAMPANYALAR

Bu seçim döneminde ise siyaset iyiden iyiye piyasa aygıtının eline geçmiş oldu. Örgütlü kalabalıklarla yapılan siyasi pratikler kenara kondu. Özellikle büyük partiler mitingler dışında örgütlerini/teşkilatlarını pek hatırlamadılar. Az broşür dağıtıldı, çok az afiş asıldı. Merkezi kampanyalar billboard, totem ve raketleri aylar öncesinden rezerve ettiler. Bina cephelerinin sözleşmeleri yapıldı. Televizyon, gazete reklamları ayarlandı; radyo spotları tek elden çıktı. Bu seçim dönemi önceliklerden farklı olarak kampanyaların değil medya planlamanın para kazandırdığı bir dönem oldu. Bu yüzden büyük partilerin kampanyalarının sıklıkla faz değiştirdiğini gördük. Zaten hali hazıra kiralanan yüzeylere birkaç defa uygulama yapıldı. Bu sayede mecraya, dolayısıyla ajansa ödenen paraların miktarı da arttı.

HAZIRLIĞI OLMAYANLAR

Seçim dönemini ikiye bölen deprem ve bayram gündemleri bazı partilerin kampanyalarının sosyal medyadan çıkamamasına da neden oldu. Selahattin Demirtaş’ın tweetiyle başlayan YSP kampanyası zaten HDP’den bir bakiye aldığı için görece eli rahat bir kampanyaydı. Ancak Emek ve Özgürlük İttifakı partileri içerik çalışmalarında kendi logolarıyla YSP’nin işlerini boğdular. Partinin güçlü bir merkezi kampanyası olmadığı için kendini toparlamakta çok zorlandı. Saadet Partisi, CHP ve İyi Parti’ye destek olarak gönülleri feth etmeye çalıştı. Videolarla desteklenen dijital kampanya bunu büyük ölçüde başardı da. Demokrat Parti’ye tarihten getirdiği “yeter söz milletin” sloganı yetti. Gelecek Partisi ise hiçbir varlık sergilemedi.

Piyasalaşan siyaset ve kampanya öğelerinin mecra değiştirmesi yeni birtakım mecraları da kendiliğinden getirecek. Seçimlerde örgütlü kalabalıkların az, ajansların çok yer tutacağı bir dönemin başındayız.

Etiketler
Seçim