AKP ne ara iktidar kurar?

Adalet ve Kalkınma Partisi, sadece oy alarak iktidar kuran bir parti değil. Yani seçmen ile arasında geçici ve pragmatik bir ilişki hiç olmadı. İlk günden...

Adalet ve Kalkınma Partisi, sadece oy alarak iktidar kuran bir parti değil. Yani seçmen ile arasında geçici ve pragmatik bir ilişki hiç olmadı.

İlk günden itibaren, AKP’nin aldığı oylar kutsal bir emanet gibi görüldü ve seçmenin AKP’den hükümet organlarını yönetmekten daha fazlasını talep ettiği düşünüldü. Dolayısıyla, ilk günden itibaren kimi zaman ülkenin iki asırlık demokratikleşme davasının bayraktarlığını yaptı AKP, kimi zaman mazlum Müslümanların vicdanı oldu kimi zaman da milli bekanın bekçisi.

Medyanın kontrol altında tutulması sonucu ağır sonuçlar doğuracak kararlar alkışlarla alındı

Bu durum bizim hayatlarımıza, AKP’nin ülkeyi yönetirken attığı adımların da rasyonellikten uzaklaşması şeklinde yansıdı. Yani, ekonomiyi ilgilendiren bir karar veya bir dış politika adımı kutsal bir davayı bize müjdeleyen başarı hikayeleri olmak zorundaydı.

Bu zorunluluk beraberinde iki talihsiz olguyu doğurdu.

Bunlardan birincisi, alınan kararların rasyonel analizi yapılmadan sadece iç politikada heyecan uyandırabilecek seçeneklere yönelme. İkincisi ise, bu heyecanı körüklemek ve alınan kararlara yapılacak rasyonel itirazları engellemek için etkin bir şekilde uygulanacak iletişim stratejisi. Daha sade ifade edersek, medyanın kontrol altında tutulması.

Bu sayede, hükümet orta ve uzun vadede ağır sonuçları olabilecek bir çok kararı alkışlarla, ala valalar arasında alabildi. “Roma alkışlarla yıkılıyor” tabiri aslında durumu açıklıyor.

Eğer sizi alkışlayacak insanlara verebilecek kadar paranız varsa ve geleneksel medyanın neredeyse tamamını kontrol edebiliyorsanız insanlar asla hatalı bir karar aldığınızı düşünmezler. Kararın sonuçları bile önemsizdir artık. Zira bu kararı almak bile başlı başına bir iradeyi gösterir ve alkışlanması gerekir.

Ergenekon iddianameleri, Suriye politikası, Soçi Anlaşması

Yakın tarihimize baktığımız zaman, hükümetin hararetle alkışlanan, daha doğrusu alkışlatılan birçok kararı olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Ergenekon iddianameleri, Suriye politikası, çözüm süreci, terörle mücadele dönemi, S-400 alımı, Soçi Anlaşması, Libya’ya müdahale, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri ile restleşme gibi birçok konuda canı gönülden desteklenen bir hükümet oldu.

Üstelik desteklenen kararların birbirleriyle çelişmesi de hiçbir anlam ifade etmedi. Her halükarda, kutsal bir amaca doğru dev bir adım atılmıştı.

Mamafih hayat biraz daha farklı akar.

Eylemler mutlaka bazı sonuçlar üretir ve eylemde bulunmanın amacı, onun sonucunu pek etkilemez. Yani AKP’nin geliştirdiği politikalar, partinin ve destekçilerinin umduğu sonuçları üretmek zorunda değildir. Zaten üretmedi de.

‘‘Çözüm süreci sonrası Kürt meselesi üzerinden katı bir otoriterlik inşa edildi’’

AKP döneminde atılan her adım, daha büyük maliyetler üreterek karşımıza çıktı.

Mesela S-400 alımı, F35 projesinden dışlanmamızla ve yaklaşık 12 milyar dolarlık bir kayıpla yüz yüze bıraktı bizi. Ya da Soçi Anlaşması, İdlib’te bir ay içinde yaklaşık 55 askerimizin şehit olmasıyla sonuçlandı. Çözüm süreci, muhatap olarak kabul edilen PKK’nın bölgedeki etkisini arttırırken, terörle mücadeleye geri dönüş Kürt meselesi üzerinden katı bir otoriterlik inşasına sebep oldu.

Yani AKP’nin attığı her adım, ilk aşamada alkışlansa da bir süre sonra olumsuz sonuçlarıyla birlikte hayatımızı etkilemeye başladı.

Sosyal ve siyasal dünyanın, doğadan farklı tarafı aslında biraz da budur. Etki ve tepki arasında bir süre geçmesi gerekir. Sizin yanan bir sobaya elinizi sürmeniz anında bir sonuç üretirken, aldığınız siyasal kararların sonuçları hemen ortaya çıkmaz.

Birçok aktörün ve gündemin içinden çıkarak kendisini belli etmesi biraz zaman alır. AKP etki ile tepki arasında geçen bu süre içinde iktidar kurar ve aldığı kararın ahlaki asasını bütün toplum üzerinde sallandırır.

İhanet, şeytanlaştırma, iktidar ve susturma

Bu öyle bir ara dönemdir ki, alınan kararın rasyonalitesini sorgulamak ahlaki bir ihanete dönüşür, bunu yapan şeytanlaştırılır. Mesela Ergenekon iddianamesinin mantığını eleştirmek sizi darbeci, çözüm sürecinin yöntemini eleştirmek kandan beslenen faşist, terörle mücadelenin söylemini reddetmek ise terörist yapar. İktidar mekanizmaları, medya ve sosyal medya trolleri tarafından hedefe konmayı göze alamayan, bununla uğraşmak istemeyen insanlar ise susmayı tercih eder.

Böylece AKP’nin iktidar kurması kolaylaşır ve bütün keyfi kararlar bu dönemde alınır zira muhalefeti susturma işi becerildikten sonra hükümet eylemleri üzerinden denetim mekanizması kalkar. Denetimsiz kalan hükümet ise devlet kurumsallığını bir yana bırakarak kamu kaynaklarını bir köy bakkalı gibi gönlünce idare etme serbestisine kavuşur.

Gerçek ortaya çıkana kadar, yani alınan kararın acı sonuçları gün yüzüne çıkana kadar, Erdoğan ise olmazı olduran, fanilerin anlayamayacağı meziyetlere sahip olağanüstü bir lider olarak kabul görür. İtiraz edenler, zihni batı paradigmasının esiri olmuş, kendi gölgesinden korkan ve siyasi irade nasıl ortaya konurmuş bilmeyen tipler olarak karikatürize edilir.

‘‘Yanlış kararın maliyeti vatandaşların boynuna asılırken AKP yeni maceralara yelken açmaya hazırdır’’

Acı reçete ortaya çıktığında ise yapılacak şey basittir.

Tarih yeniden yazılır. Erdoğan kandırılmış, ABD Patriot vermemiş, Libya’da ulusal çıkarların peşinden gidilmiş ama talihimiz yaver gitmemiş, Suriye’de başka bir politikayı seçmek mümkün olmamıştır. Böylece alınan yanlış kararın maliyeti vatandaşların boynuna asılırken AKP yeni maceralara yelken açmaya hazırdır.

AKP’nin ara dönemlerde, yani etki ile tepki arasında geçen zamanda, iktidar kurma alışkanlığı hala devam ediyor ancak bir farkla. Zaman geçtikçe, içeride ve dışarıdaki bütün siyasal aktörler artık nasıl bir siyasi yapıyla muhatap olduklarının farkındalar.

AKP’yi anlamak veya hamlelerinin mantığını çözmek ile daha az vakit kaybediyorlar. Böylece bahsettiğim ara dönemin kapsadığı zaman iyice daralıyor. Ekonomik kavramlarla konuşursak AKP için aldığı borcu geri ödeyeceği vade gittikçe kısalıyor. Politika başarısızlıkları artık birkaç senede değil birkaç ayda ortaya bütün çıplaklığıyla dökülüyor.

Umalım ki, AKP bu iyice daralan zaman aralığını seçimlere denk getirecek şekilde ve vatandaşlara orta vadede ağır yükler getirecek şekilde kullanmasın.