ABD'nin NATO kayıpları

Geçtiğimiz hafta yapılan NATO zirvesinin ardından ABD medyasının olanları nasıl yorumladığını takip ettim. Tüm medya neredeyse NATO zirvesinden ziyade Biden...

Geçtiğimiz hafta yapılan NATO zirvesinin ardından ABD medyasının olanları nasıl yorumladığını takip ettim. Tüm medya neredeyse NATO zirvesinden ziyade Biden Putin görüşmesine odaklanmıştı. Orada da tüm ilgilendikleri Biden’ın Putin’e göre vücut dilinin nasıl olacağıydı. Her zaman aşina olduğumuz gibi Putin’in “özgüvensiz” fotoğraflarını yakalamak için yarışa tutuşmuştu muhabirler.

Görüşmeler öncesi ABD medyasının en büyük beklentisi Biden’ın Trump döneminde hasar gören NATO’yu tekrar birleştirmesi ve Rusya’ya gözdağı vermesiydi. Ancak benim izlenimlerim bunun pek de gerçekleşmediği yönünde oldu.

NATO eski günlerine döner mi?

ABD’nin Türkiye ile olan varoluşsal sorunları diyaloğun kurulmasıyla biraz hafiflemiş olsa da NATO’nun büyük sorunlarından biri olarak masada duruyor. Ancak Türkiye, ABD’nin Rusya’yla iş yaptığı için kızdığı tek ülke değil. Uzun bir süredir Almanya’nın Ruslar ile Kuzey Akımı 2 projesinde olması ABD’lileri rahatsız ediyordu. Rusya’dan Avrupa’ya doğalgaz taşıyacak bu proje yüzünden ABD’nin Almanya’ya yaptırımları bile söz konusuydu! Ancak Biden hükümeti bundan geri adım attı. Uzmanların görüşüne göre Biden hükümeti Almanların bundan yaptırım olsa bile geri adım atmayacağından emin. Bu nedenle önemli bir müttefiki gereksiz yere kızdırmak istemiyorlar.

Bu olay NATO zirvesinden çok önce kararlaştırılmıştı tabii. Ancak Biden’ın Putin ile görüşmesinden önce verdiği tavizlerden sadece biriydi. Bunlardan en önemlisi belki de Ukrayna meselesiydi. Geçtiğimiz aylarda Rusya’nın Ukrayna sınırına yaptığı yığınak işgal hazırlığı olarak algılanmış, ABD’nin gemilerini Karadeniz’e yollamasıyla sular epey ısınmıştı. Ancak ABD’nin gemileri çekmesiyle ortam yeniden sakinleşmişti.

Biden’ın Putin ile görüşmesi sonrası ABD Ukrayna’ya yapacağı 100 milyon dolarlık silah yardımından vazgeçti. ABD’li yetkililer bunu Rusya’nın bölgedeki askeri varlığını azaltmasından ötürü yaptıklarını açıkladılar. Bir şeyin altını çizeyim, Ukrayna’nın olası NATO üyeliği Rusya’nın kırmızı çizgisidir. Bunu önlemek için askeri opsiyon da dahil olmak üzere ellerinden geleni yapacaklardır. Sınıra yığınak yaptıkları dönemde Ukrayna’nın üyeliği gündeme gelmiş, NATO sitesine Ukrayna dili bile eklenmişti!

Putin’in bu haftaları kendileri için nispeten verimli geçirdiğini söylemek mümkün. Hem Ukrayna’nın NATO üyeliği şimdilik belirsizlik içinde hem de Kuzey Akımı 2 projesi daha da güvenceye alınmış oldu. Bu sırada ABD’nin yanı başındaki Afganistan’dan çıkması da cabası.

Biden’ın ABD medyasıyla imtihanı

Medyanın Trump’a karşı saldırgan tutumu bilmediğimiz bir şey değildi. Neredeyse her basın toplantısı sorudan ziyade gazetecinin “Twitter’da gururla paylaşabileceği” söz düellolarıyla doluydu. Eski başkana ne kadar ağır laf edebilirlerse sırtları o kadar sıvazlanacaktı. Bu gazetecilikle pek bağdaşmayan tavırlarla Biden hükümeti şu ana kadar tanışmamıştı. Daha geçtiğimiz haftalarda CNN’de çalışan Brian Stelter Beyaz Saray sözcüsü Jen Psaki’ye “biz gazeteciler olarak neleri yanlış yapıyoruz, bize önerileriniz var mı?” gibi utanç verici bir soru sormuş ve ciddi tepki toplamıştı. Ancak bu Putin görüşmesinde işler Biden için de tersine dönmüş oldu.

Biden’a soru soran CNN muhabiri “Putin’in verdiği sözlere nasıl güveneceksiniz?” deyince Biden sinirlendi ve “sen yanlış mesleği yapıyorsun” dedi. Biden sonradan özür dilese de bana kalırsa haklıydı. ABD liberal medyasının Putin nefreti anlaşılan Biden sevgisinin önüne geçmiş gözüküyor.

NATO’nun adı zikredilmeyen asıl düşmanı

Bütün NATO zirvesi genellikle Rusya’nın agresif politikaları ve siber saldırıları üzerine yoğunlaşmıştı. Rusya düşman olarak tanınmış, onunla aktif mücadele için yol haritaları belirlenmişti. Ancak Çin’in adı doğru düzgün geçmedi bile! Yetkililer bunu “Çin şu an için düşmanımız değil” diyerek açıklasa da işin gerçeğinin böyle olmadığını biliyoruz.

Güney Amerika’dan Afrika’ya nüfuz alanını sürekli genişleten, Asya Pasifik’te ABD ile yakın olan ülkelere karşı agresif politikalar sergileyen, Hong Kong üzerinde baskısını arttıran ve Tayvan’ı her an işgal edebilecek durumda olan Çin’in düşman olmadığını düşünmek biraz gülünç değil mi? ABD’nin ve NATO’nun Çin için yapabileceği pek bir şey yok. Çünkü kendi şirketleri de dahil olmak üzere Çin’in hepsinin ekonomik açıdan canını yakma şansı var. Bu yüzden düşmanlarına açıkça düşman bile diyemiyorlar.

Durumun ciddiyetini sadece emekli askerler ve istihbaratçılar söylüyor. Hepsinin ağzında “Rusya’dan çok daha büyük tehlike” lafı var. Asıl verilen mücadelenin Çin’e karşı olduğunu söylüyorlar. Fakat ABD’nin geri döndüğünü açıklamaya çalıştığı NATO zirvesinde daha düşmanlarını bile tanımlayamadılar. Biden hükümeti için henüz erken, ancak ABD’nin küresel rakipleri eskisi gibi kolay lokma olmadıklarını çoktan gösterdiler bile. Haftaya başka bir yazıda görüşmek dileğiyle, iyi hafta sonları efendim.

Etiketler
NATO