Pedagojik olarak okul öncesinde niye din eğitimi verilemez?

Milli eğitim sistemi için tavsiye kararları almak üzere 7 yıl aranın ardından toplanan 20. Milli Eğitim Şurası aldığı tartışmalı kararlarla sona erdi. Şura’da...

Milli eğitim sistemi için tavsiye kararları almak üzere 7 yıl aranın ardından toplanan 20. Milli Eğitim Şurası aldığı tartışmalı kararlarla sona erdi. Şura’da alınan kararları ilgili alanın eğitim bilimcileri ile mercek altına alacağımız önemli röportajların ilkini bugün yayınlıyoruz.

Şurada alınan kararlar arasında en tartışmalı olanı, "Okul öncesi öğretim programında çocuğun gelişim düzeyi dikkate alınarak din, ahlak ve değerler eğitimi yer almalıdır" tavsiye kararıydı. Bir taraftan yapılandırmacı bir öğretim programıyla eleştiren sorgulayan bireyler yetiştirmek isterken diğer taraftan okul öncesinde tamamen dogmatik bilgiye dayalı, sorgulamaya değil biat etmeye dayalı din eğitimi, üstelik okul öncesinden itibaren verilerek ne hedeflenmektedir?

Konunun tüm boyutlarını Lisans, Yüksek Lisansı okul öncesi eğitimi, Doktorası ise çocuk gelişimi ve eğitimi olan, Doçentliği Okul öncesi eğitimi alanında olan, İstanbul Kültür Üniversitesi Eğitim Fakültesi Temel Eğitimi Bölümü öğretim üyesi Doç.Dr. Mehmet Toran ile konuştuk.

“Eğer bir din eğitimi verilecekse, ki onun da çocuk haklarını gözetecek bir şekilde verilmesi gerekiyor, 12 yaşından sonra verilmeli. Çocuğun bu gelişimsel özellikleri dikkate alındığında 3-5 yaş aralığındaki çocuklara okul öncesi eğitimde “din” eğitiminin verilmesi uygun değildir. Okul öncesi dönem çocukları henüz kendileri ile ilgili üst düzey karar alma olgunluğuna sahip olmadıkları için din eğitiminin bu eğitim kademesinde verilmesi çocuğun karar alma hakkının da ihmali anlamına gelmektedir. Okul öncesi eğitimde din eğitiminin verilmesi bir anlamda çocukların dini sömürüye maruz kalmasına da yol açabilir.”

“Din eğitiminin bu yöntem üzerine kurgulanması çocuğun gelişimine de aykırıdır, sonuçları pasif, itaatkâr, sorgulamayan, neden-sonuç ilişkisi kuramayan bir bireye dönüştürecektir. Erken yaşta din eğitiminin çocuklarda korku, kaygı, güvensizlik, itaat, neden-sonuç ilişkisi kuramayan bireylerin yetişmesine neden olabileceği, en erken din eğitiminin çocuğun da rızası alınarak 12 yaşından itibaren verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca okul öncesi eğitimde din eğitiminin verilmesi sadece Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesinin 12. 14 ve 36. maddeleri ile değil Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 24. Maddesi ile de çelişmektedir.”

MEB Şurası Genel Kurulunda teklif edilen, oylanan ve oy çokluğu ile kabul edilen “Okul öncesi öğretim programında çocuğun gelişim düzeyi dikkate alınarak din, ahlak ve değerler eğitimi yer almalıdır.” maddesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle bu maddenin Şura’nın çalışma usullerine aykırı bir şekilde, komisyon raporlarında yer almamasına rağmen Şura’da oylanarak tavsiye kararına dönüştüğünü ifade etmeliyim. Bu tavsiye kararının Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ne kadar politikaya dönüştürüleceğini ileride göreceğiz. Okul öncesi öğretim programında çocuğun gelişim düzeyi dikkate alınarak din, ahlak ve değerler eğitimi yer almalı tavsiye kararı çocuğun iyi olma halini göz ardı eden bir karardır. Bu karar için referans gösterilen bir STK’ın raporu[1] var ve bu rapor referansları ve temel argümanları ile oldukça zayıftır. Yeterli veriye sahip olmayan bu rapor, genel kabullerin dışında kalmış bilimsel dayanakları zayıf kaynaklardan derlenmiştir.

Bu tavsiye kararı bağlamında değerlendirme yaptığınızda okul öncesi eğitimde din, ahlak ve değerler eğitimi olmalı mı?

Okul öncesi eğimde din, ahlak ve değerler kavramlarının hepsinin bir arada ele alınması mümkün değildir. Çünkü ahlak ve değer kavramları dinden bağımsız, evrensel ve normatiftir, ancak her dinin de kendi ahlaki ve değerler sistemi vardır. Burada öncelikle hangisinin verileceğini tartışmak gerekir. Kaldı ki Türkiye’de uygulanan okul öncesi eğitim programında ulusal ve evrensel değerleri kapsayan kazanımlar mevcut ve hali hazırda da uygulanmaktadır. Eğer bu madde ile asıl amaçlanan din eğitimi ise bunun çocuğun gelişimine uygun olmadığını, çocuk hakları bağlamında ihlallere yol açacağını, pedagojik olarak uygun olmayacağını aynı zamanda da psikolojik sonuçları olacağını söyleyebilirim.

Gelişime uygun olmamasını biraz açar mısınız?

Çocuk gelişimi ile ilgili birçok teori bulunmaktadır ve bu teorilerin büyük çoğunluğu bilimsel çalışmalarla da ispatlanmıştır. En yaygın ve kabul gören Piaget’in bilişsel gelişim kuramıdır. Bu kurama göre çocukların soyut kavramları edinmeleri, kavraması, anlamlandırmaları günlük yaşamında bunu kullanmaları ancak soyut işlemler dönemine bu da çocukların 12 yaş ve üzerine karşılık geliyor. Dolayısıyla eğer bir din eğitimi verilecekse, ki onun da çocuk haklarını gözetecek bir şekilde verilmesi gerekiyor, 12 yaşından sonra verilmeli, okul öncesi dönemde yani 3-5 yaş arasında verilmemelidir. Çünkü 3-5 yaş aralığındaki çocuklar gelişimsel olarak soyut düşünme olgunluğuna erişmemiş, somut ve tamamen duyuları aracılığı ile edindikleri deneyimler bağlamında akıl yürütmektedirler. Bu sebepledir ki gerek çocuk gelişimi kuramcıları gerekse de okul öncesi eğitim yaklaşımlarında duyulara önemli bir vurgu vardır. Burada biz yetişkinlerin sorumluluğu ve önceliği bilimsel referanslarla çocuğun gelişimini önceleyen bir yaklaşımı benimsemek ve çocuğun yüksek yararını gözetmektir. Çünkü 3-5 yaş aralığındaki çocuklar algılarını duyuları aracılığı ile inşa eden, akıl yürütme olgunluğu özelden özele olan, somut sınıflandırma ve ben merkezci düşünme becerisine sahip, dikkat süresi kısa olan çocuklardır. Bununla birlikte 3-5 yaş arasındaki çocuklar sosyal ve duygusal olarak da özerk bir yaşantıya sahip henüz tam anlamıyla bağımsızlığını kazanmamış, bir grubun üyesi olma yetkinliğini yeni yeni geliştirmiş, kuralları üretme ve izlemede tam anlamıyla olgunluğa erişememiş çocuklardır. Ayrıca dil gelişimi anlamında da sözcük dağarcığının yetişkine oranla zayıf, sözcüklerin anlamını bilme ve kavrama olgunluğu tam olarak gelişmemiştir. Çocuğun bu gelişimsel özellikleri dikkate alındığında 3-5 yaş aralığındaki çocuklara okul öncesi eğitimde “din” eğitiminin verilmesi uygun değildir.

Bu maddenin uygulanabilir bir politikaya dönüşmesi çocuk hakları bağlamında ne gibi ihlallere yol açar?

Çocuk hakları bağlamında temel referans kaynağımız Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler’in (BM) Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesidir. Bu sözleşme, çocukların doğuştan devredilemez haklara sahip olduğu ve çocuğun yüksek yararının taraf devletler tarafından gözetilmesi temel argümanına dayanmaktadır. MEB Şura’sında tavsiye edilen okul öncesi eğitimde din, ahlak ve değerler eğitimi verilmesi, sözleşmenin 12., 14. ve 36. maddelerinin de ihlal edilmesine yol açacaktır. Öncelikle 12. Madde çocuğun karar alma olgunluğuna geldikten sonra kendisi ile ilgili alınan kararlarda belirleyici olması gerektiğini vurgularken okul öncesi dönem çocukları henüz kendileri ile ilgili üst düzey karar alma olgunluğuna sahip olmadıkları için din eğitiminin bu eğitim kademesinde verilmesi çocuğun karar alma hakkının da ihmali anlamına gelmektedir. Bu madde bağlamında sadece okul öncesi eğitimde değil diğer eğitim kademelerinde de ideolojik, dini herhangi bir uygulama ve yaptırımda da çocuğun görüşünün alınması gerekmektedir. Ayrıca zaten 14. madde düşünce, vicdan ve din özgürlüklerine saygıyı temel almaktadır. Bu maddede taraf devletler ancak ve ancak çocuğun yeteneklerinin gelişmesiyle bağdaşır biçimde çocukların bu haklarının kullanılmasında anne-baba ya da çocukların yasal vasilerinin çocuğa yol gösterme konusundaki hak ve ödevlerine, saygı göstermelidir diyor. Dolayısıyla yukarıdan dayatmacı bir yaklaşımı kabul etmez. Okul öncesi eğitimde din eğitiminin verilmesi tavsiye kararı bu bağlamda değerlendirildiğinde çocuğun hangi yeteneklerinin gelişimini öncelemektedir? Ayrıca çocuğun anne-baba ya da yasal vasilerinden nasıl izin alınacaktır? sorularının da yanıtlanması gerekmektedir. Bunu, elbette bu tavsiye kararı politikaya dönüştüğünde göreceğiz. Son olarak 36. madde oldukça önemlidir. Bu maddede taraf devletler, çocuğun esenliğine herhangi bir biçimde zarar verebilecek başka her türlü sömürüye karşı çocuğu korumakla yükümlüdürler. Bu madde ile çocuk; ideolojik, dini, ekonomik, psikolojik ve benzeri her türlü sömürüye karşı korunmaktadır. Bu korumayı taraf devletler sağlamakla yükümlüdür. Okul öncesi eğitimde din eğitiminin verilmesi bir anlamda çocukların dini sömürüye maruz kalmasına da yol açabilir. Bunun sömürüye dönüşmemesi için nasıl bir yol izleneceğini elbette bu MEB Şura kararı uygulamaya dönüşürse görebileceğiz. Ayrıca okul öncesi eğitimde din eğitiminin verilmesi sadece Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesinin bu maddeleri ile değil Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 24. Maddesi ile de çelişmektedir.

Okul öncesi eğitimde din eğitimi uygulanabilir bir eğitim midir?

Okul öncesi eğitim kurumlarında din eğitiminin uygulanabilmesi için üç boyutlu bir değerlendirme yapmak gerekir. Bunun ilki eğitim ortamı ve materyaller, ikincisi öğretim yöntem-teknikleri ve üçüncüsü ise eğitimcinin yeterliliğidir. Okul öncesi dönem çocuklarına gelişimsel ihtiyaçlara uygun olarak somut uyaranların sunulduğu bir ortamda eğitim verilmesi gerekmektedir. Eğitim ortamının da bu şekilde düzenlenmesi gerekir. Din eğitimi ile somut araçların nasıl sağlayacağı belli değildir. Şimdiye kadar gerçekleşen uygulamalara baktığımızda özellikle Diyanet İşleri Başkanlığının 4-6 yaş Kur’an kurslarında çocuğun gelişimine uygun eğitim ortamlarının oluşturulamadığını, kâğıt-kalem temelli masa başı etkinliklerle din eğitimini vermeye çalıştıklarını söyleyebiliriz. Böyle bir eğitim ortamı çocuğun hem hareket ihtiyacını hem oyun ihtiyacını hem de farklı materyallerde deneyim edinmelerini engellemektedir.

Okul öncesi eğitimde programın etkili bir şekilde uygulanmasında çocukların duyularını aktif kullanabilecekleri keşfetme, yaratıcılık, proje, oyun, beyin fırtınası, problem çözme, gözlem, deney gibi öğretim yöntem ve tekniklerinin kullanılması önerilmektedir. Ancak okul öncesi eğitimde verilecek din eğitiminin bu yöntem ve tekniklerden hangisi ile verilebileceği sorunludur. Çünkü ön kabulleri olan dinde keşfetmeye, yaratıcılığa, beyin fırtınasına, problem çözmeye, gözlem yapmaya ve deney yapmaya yer verilemeyeceğini düşünüyorum. Daha çok anlatım yönteminin kullanılabileceği din eğitimi aynı zamanda çocuğu aktif bir öğrenen değil pasif bir alıcı haline getirecektir. Bir bütün olarak din eğitiminin bu yöntem üzerine kurgulanması çocuğun gelişimine de aykırıdır, sonuçları pasif, itaatkâr, sorgulamayan, neden-sonuç ilişkisi kuramayan bir bireye dönüştürecektir.

Okul öncesi eğitimde din eğitimini verecek eğitimcinin niteliğinin ne olacağı da tartışmalıdır. Hali hazırda okul öncesi eğitim programlarında din eğitimi ile ilgili bir öğretmen adaylarına yeterlik kazandıracak bir ders ya da modül bulunmamaktadır. Ancak Diyanet İşleri Başkanlığının (DİB) 4-6 yaş Kur’an kurslarında görevlendirilen İlahiyat mezunlarına gelişim ile ilgili kurslar verildiğini bu kursları tamamlayanların 4-6 yaş Kur’an kurslarına görev aldıklarını biliyoruz. Bu kurslarda görev alan eğiticiler ile ilgili 2019 yılında Teceli Karasu tarafından yapılan “Kur’an Kursu Öğreticilerine Göre Okul Öncesi Dönemde Din Eğitimi: Muş İli Örneği” başlıklı araştırmada okul öncesi öğretmeni ile birlikte sınıfta yer alan din eğitimi usta öğreticilerinin aldıkları kurslara rağmen çocukların gelişimlerini bilme ve buna göre uygulama yapma, yöntem-teknik kullanma, pedagojik-formasyon yeterliliği noktasında kendilerini yetersiz gördükleri belirlemiştir. Ayrıca DİB tarafından sunulan eğitim materyallerinin çocukların gelişim düzeylerinin çok üstünde olduklarını yine okul öncesi eğitimde din eğitimi veren bu usta öğreticiler tarafından raporlanmıştır. Bu araştırma sonucu ile birlikte başka araştırmalar da din eğitimi usta öğreticilerinin pedagojik formasyon yetersizlikleri olduğu vurgulanmaktadır. Eğitim ortamı, öğretim yöntem-teknikleri ve eğitimci yeterliliği bağlamında bir değerlendirme yaptığımızda okul öncesi eğitimde din eğitiminin verilebilmesi oldukça güçtür.

Peki böyle bir eğitim verilebildi diyelim olası sonuçlarının ne olacağını düşünüyorsunuz?

Aslında bu tür eğitim denemeleri yapıldı, hali hazırda da yapılıyor. MEB ve DİB protokolleri ile bazı illerde uygulamaları yapıldı, ayrıca DİB tarafından açılan 4-6 yaş Kur’an Kursları var. Bununla birlikte bazı tarikatlara bağlı sıbyan mektepleri adı altında din eğitimi temelli özel anaokulları var. Bunlarla ilgili elimizde çocuklar üzerindeki etkileri ile ilgili somut araştırma sonucu yok ancak çocuklar üzerindeki etkilerine ilişkin bazı ipuçları veren ve ulusal basına da yansıyan haberler var. Bu haberlerde çocukların ebeveynlerinin dile getirdikleri çocukların ruhsal olarak ciddi sorunlar yaşamaya başladıkları, çocukların yaşamı ceza üzerine inşa ettikleri, cinsiyetçi, ötekileştirici bakış açısını edindikleri, psikolojik sorunlar yaşadıklarını ifade etmişlerdir[2],[3]. Bununla birlikte hem uzmanların dile getirdiği hem de daha önce vurguladığım gibi erken yaşta din eğitiminin çocuklarda korku, kaygı, güvensizlik, itaat, neden-sonuç ilişkisi kuramayan bireylerin yetişmesine neden olabileceği, en erken din eğitiminin çocuğun da rızası alınarak 12 yaşından itibaren verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Son olarak Şura’da alt komisyonlarda okul öncesi eğitim ile ilgili alınan kararlar için ne söyleyebilirsiniz?

Şura Genel Kurulunda teklif edilen ve oylanan “Okul öncesi öğretim programında çocuğun gelişim düzeyi dikkate alınarak din, ahlak ve değerler eğitimi yer almalıdır.” maddesinin Şura’nın önemli alt başlıklarından biri olan “Temel eğitimde Fırsat Eşitliği” kapsamına girmediğini ve fırsat eşitliğini de gölgelediğini söyleyebilirim. Bununla birlikte okul öncesi eğitim ile ilgili diğer kararların tavsiyeden ziyade temenni edilen kararlar olduğu, ayrıca madde madde değerlendirilmesi gerektiğini söyleyebilirim.

Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Şura’da alınan kararların değerlendirilmesine yönelik röportajlarımız devam edecek ve kısa bir süre sonra sizinle yine birlikte olacağız. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…

[1] Kaymakcan, R. (2021). Türkiye’de okul öncesi din ve ahlak eğitimi raporu. Eğitim-Bir-Sen Stratejik Araştırma Merkezi.

[2] Akpınar, Y. ve Doğan, A. (2017, Ekim 15). Sıbyan mektebinin ‘korkunç’ dünyası! Evrensel. https://www.evrensel.net/haber/335261/sibyan-mektebinin-korkunc-dunyasi

[3] Öğreten, T. (2019, Aralık 15). Anaokullarındaki din dersi çocukları olumsuz etkiliyor. DW Türkçe. https://www.dw.com/tr/anaokullar%C4%B1ndaki-din-dersi-%C3%A7ocuklar%C4%B1-olumsuz-etkiliyor/a-51681308

Etiketler
Okul