Çok talihsiz medyamız ve seçimlerde bardak

KAYDA GEÇSİN Çok talihsiz bir medyamız var , çok filimler çevirdi , ne artistlikler yaptı , hatta ne artistler yarattı ama ne kendi filmini çekebildi ne...

KAYDA GEÇSİN

Çok talihsiz bir medyamız var , çok filimler çevirdi , ne artistlikler yaptı , hatta ne artistler yarattı ama ne kendi filmini çekebildi ne başkaları çekti .

İnsan bu ilgisizliğe üzülüyor , heves ediyor nereden mi aklıma takıldı , ‘Spotlight’ filmini yapanlar bu sefer ‘ Shock and Awe ‘ filmini yapmışlar, araştırmacı gazetecilik , gazetecilik meslek haysiyeti, ahlaklı gazetecilerin direnişi, vatanseverlik, bu ve benzeri filimlerle yaşatılıyor .

‘Shock and Awe ‘ 2003 Irak Savaşının , Beyaz Sarayın komplolarının iç yüzünü , politikacıların utanmazca söylediği yalanlarını anlatıyor .

Filim ,Ölüm , işsizlik , dışlanma pahasına direnen namuslu görevlilerin , gazetecilerin , aldatılan gençleri ölüme göndermemek için kendi hayatlarını riske sokan kahramanların hikayesi .

Saddamın elinde kitle imha silahları olduğu yalanı yüzünden yaşanan facialar zinciri ölen insanlar basit bir kurgu değil ve bu kepazeliğe susmayan insanların anlatılması moral vermek açısından çok önemli, , ne olursa olsun dünyada bu rezaletlere sessiz kalmayan insanlar var.

Filim , Irak’ı istila etmeyi planlayan Bush hükümetinin Saddam’ın elinde kitle imha silahları olduğu iddasına şüpheyle yaklaşan ve gerçekleri araştıran ve ortaya çıkaran gazetecilerin öyküsü.

Yöneten Rob Reiner, yazan Joey Hartstone , yapımcıları da onlar ve belli ki sınırlı imkanlarla bu filmi gazeteciliğin kahramanlık öykülerinden biri olarak kayda geçirmişler.

Nitekim ‘Common Sense Media’ dan Mıchael Ordona ‘Shock and Awe ‘ i ‘araştırmacı gazeteciliğe bir aşk mektubu bu filim’ diye nitelemiş .

Araştırmacı Gazeteciler kadar bu filmi yapanlarında gerçeklere dayanan bu filimle hesap sorduğu gerçeğine dikkat çekerim , gazetecilik ve sanat kucaklaşmış . Her iki taraf kamusal yarar adına riskleri göze alıp meydan okuma cesaretini göstermişler.

Bizde bu yıl gösterime giren yeni tahıl , hububat , pekmez, tahin gibi gıda temalı filimler dışında muazzam komedilerin veya ‘ ahhh mübadele göçmez olaydık’ temalı , ve sürekli, artık torunun dedeye, dedenin oğula kopuştuğu , çok kişisel muhacir bunalım hikayeleri dışında , bir iki aşk mevzulu dışında medyanın kahraman olduğu tek bir filim yok !

Ha birde birbirinin aynı , ‘ Dünyaya dağılmak için öğretmen olduk , gittiğimiz yerlerde ne güzel bu uğurda ölüp durduk ‘ filimleri vardı onlar zaten artık hiç yok , ve filimleri de ne yazık ve acı ki gerçek dramlara dönüştü .

Her halttan çıkarız , bir bundan çıkamıyoruz, medyamızla ilgili filim yapamıyorlar bende üzüm üzüm üzülüyorum.

Medyanın hali ortada , adamlarda ne yapsın haksızlık etmeyelim , birde tabii hariçten gazel de mümkün değil bu saadet zincirinin aile boyu içinde yer almışlar nasıl yapacaklar kendi filimlerini .

Bende tuhaf oldum , yabancılar yapıyor ya kıskanıyorum bizde de olsun istiyorum hep Kore dizileri sorunlu çocuklardan sıkılıyor insan bari Kore’li kahraman bir gazetecinin dizisini yapın .

Öte yandan sanki bizim medyanın uğruna mücadele ettiği, fikri takip ettiği , haklı çıktığı , hesap sorduğu bir mesele olmuş da , kahraman gazetecileri var da filmi niye yapılmıyor diye soruyorum , bende manyak mıyım ne .

Medyamız son yıllarda sadece hep mağdur !

İşsiz kalınca hayatlarında ilk defa , yasa girenler bile var eski patronlarını özlüyor istiyorlar , adam bunları kovmuş bu ne tutku hala istiyorlar , bunu da anlamam mümkün değil .

Günümüzde kahraman sorunu var medyamızda ,

Elbette Muammer Aksoy , Bahriye Üçok Uğur Mumcu , Ahmet Taner Kışlalı , Abdi İpekçi gibi kahramanlarımız var ama öldüler ve filimlerini izlemedim sadece İpekçi’nin hiç bir şey anlatmayan filmi dışında ölümlerinin nedenleri mücadelelerinin hikayeleri filimlere konu olmadı.

Kahramanlar olmazsa toplumlar moral kazanmaz maksat moral olsun olaylar gerçek olmak zorunda değil , uydurun kahramanlar bari razıyım , iismde vermeyin o da yok , sinemamız pek gerçekçidir ya belki ondan çekemiyorlar herhalde .

Ben artık bu tür filimleri belediyelerden bekliyorum , belediylerde sanat üzerine büyük potansiyaller görüyoruz hatta full time işleri , gösterilere hazırlık sanki.

Seçim öncesi adayları gerek sahneye davet eden sunucular , gerek adaylar

sahne üzerinde edebi konuşmalar yapıyorlar en çok kullandıkları kelimeleri not aldım :

Sevgi, Birlik, Aşk , Şiir, Kız kulesi, Simit, Çamlıca, tepeler, silüet, sadakat hele İstanbul adayları İstanbul’a aşk mektubu yazıyorlar .

Hepsi mimari, ve trafikten haklı olarak şikayetçi, gökdelenlere haklı olarak kızıyorlar bizim gibi , ama ne yapacaklarını söylemiyorlar, yıkacak mısınız söyleyin o zaman gelip size oy verelim !

Bilhassa ‘İstanbul yönetilemiyor Avrupa şehri büyüklüğünde ‘ diye şikayet ediyorlar , peki anladık ne yapacaksınız ?

Kanton filan mı olacağız nedir planınız , çıkarın baklayı , olmz ki sadece şikayet tık yok.

Adaylar daha belediye başkanı olmadan şikayete başladılar belediye başkanı olunca nasıl dayanacaklar anlamadım .

Sevgi, Aşk, Çamlıca, Bir başka Tepeden İstanbul, Simit, bunlar belediyecilikle ilgili kelimeler değil , ama filim işine girerlerse senaryolarda çok moda kelimeler , yolları açık .

CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu ‘nun İstanbul’un eski Belediye başkanlarını ziyaret turu çok zarif , yanlız

BedrettinDalan, Nurettin Sözen, Ali Müfit Gürtuna ve Kadir Topbaş’ı ziyaretlerinin sebebi acaba İstanbul’un nasıl bu hale geldiğinin tarihsel süreçte araştırması mı pek anlayamadım .

Sayın Aday , Fahrettin Kerim Gökalp’i de mezarı başında ziyaret ederse zamanın ruhuna uygun olur , rahmetli klakson çalanların belkemiğinden su aldırmaca suretiyle sessiz bir şehir elde etmişti , kendisi aynı zamanda valimizdi , Sayın İmamoğlu Fahrettin Bey’in ruhunu çağırıp keşke sorsa ‘Mini Mini Valimiz ne olacak halimiz’ diye , Celal Şahin’in ruhunu da şad eder.

Kampanya Müzikleri her zaman ki gibi, CHP’nin besteci - siyasetçileri harikalar yaratıyor, ‘zincirleri kıra kıra ‘ gelince iktidara tabii daha da cesaretlendiler.

Ben bu sene İstanbul’lu olarak , İstanbul’a nereden gelmiş olursa olsun İstanbul’a bağlılıklarını bildirmeyen , İstanbul’dan başka şehirlerin ağzını alan adaylara hangi partiden olurlarsa olsunlar asla oy vermiyeceğim .

Kendisi aslen nereliyse nereli , İstanbul’lu olmayı hepsinin üzerinde tutmuyorsa niye belediye başkanı olmak ister ki bu şehre , gitsin memleketine.

Gidiyoruz oy veriyoruz birde geldikleri yerlere bağlılıklarını bildiriyorlar , oradan aday olun o zaman !

İyi vallahi biz oy vereceğiz İstanbul’a belediye başkanı olacak başka şehirlerin gecelerinde oynayacak , selamlar , övgüler tamam da benden paso .

İstanbul’lu istiyorum , yoksa oy vermiyorum.

İstanbul kendi yerinde ağırlığını koymazsa onca göçün insanlara faydası ne, İstanbullu olamayacaklarsa boşuna mı geldiler.

Devlet halk dansarı topluluğu gösterisi değil İstanbul seçimleri, Doğu Roma İmparatorluğuna Belediye başkanı seçiliyor .

İstanbul’lu olmanın şartları , terbiyesi , fikirleri vardır , nereden gelmiş olursa olsun eğer İstanbul’a talip ise bunların icaplarını yerine getirecek mesela kendisini alkışlamaya hazır kalabalıklara hitap ederken konuşmasının arasında milletin karşısında suyu şişeden kafaya dikmeyecek , İstanbul’da bu iş için bardak icat olundu ,bilmem anlatabildim mi,

Hepimize Sağlıklı ve Mutlu Yıllar Dilerim.

Bardağın İcadını Saygıyla Kayda Geçirelim efendim .

necefugurlu@gmail.com

Not : Hatırlayalım , rahmetle analım , TGC’den aldığım listeye göre Öldürülen Gazetecilerimiz :

Çok talihsiz medyamız ve seçimlerde bardak - Resim : 1

Çok talihsiz medyamız ve seçimlerde bardak - Resim : 2

Çok talihsiz medyamız ve seçimlerde bardak - Resim : 3

Çok talihsiz medyamız ve seçimlerde bardak - Resim : 4

Çok talihsiz medyamız ve seçimlerde bardak - Resim : 5

Etiketler
Seçim