İzmir'den yükselen o çığlık Beştepe'den nasıl duyulur?

CHP il örgütü diğer muhalif partileri, sivil toplum örgütlerini (sendikalar, odalar, baro, kooperatifler, dernekler vb.) de yanına alarak yüzbinlerle Konak Atatürk Meydanı'nda bu çığlığı tekrarlayamaz mı? Yetmezse bu kitleyi Ankara'ya taşıyarak Beştepe'nin duymasını sağlayamaz mı?

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, önceki gün düzenlediği basın toplantısında merkezi yönetimin en yaşamsal alanlarda İzmir'i nasıl çelmelediğini, nasıl önünü tıkayarak İzmir'i ve İzmirlileri adeta cezalandırdığını bir bir bütün açıklığıyla anlattı.

Soyer'in, İzmir'den attığı çığlık Beştepe'den duyulur mu? Malum, Soyer, 12 Haziran'da da Cumhurbaşkanı Erdoğan'a İzmir'in beklentilerini ifade eden bir mektup yazmış ve mektubu Temmuz ayı Büyükşehir Belediye Meclisi birleşiminde okuyarak kamuoyuna da açıklamıştı. Hatta, Soyer, meclisteki AK Parti grubuna da seslenerek İzmir'in mağduriyetinin giderilmesi için işbirliği önermişti.

Soyer, basın toplantısında AK Parti grubundan görünüşteki olumlu yaklaşıma rağmen hala bir ses çıkmadığını, Beştepe'den de mektuba bir dönüş olmadığını; ancak İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak çaresiz olmadıklarını; bütün çelmelere, engellemelere rağmen İzmir'in ihtiyaçlarını gidermek için çalışmalarını sürdürdüklerini ifade etti.

Soyer'in İzmir Büyükşehir Belediye Meclis Salonu'ndaki basın toplantısı görev dönemindeki en güçlü katılıma sahne oldu. Basın mensuplarının yoğun katılımı yanında Soyer'in hemen hemen bütün bürokratları, CHP İl Başkanı Ş. Aslanoğlu, CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat; Konak, Çiğli, Karaburun, Ödemiş, Beydağ, Gaziemir, Güzelbahçe belediye başkanları ile pekçok Büyükşehir Belediye Meclisi üyesi toplantıdaydı. Yarım saatlik açıklamalar sonrasında soru-yanıtlarla bir saat süren toplantı başkan Soyer için moral de oldu. Karşısındaki topluluğu görünce yüzünü kaplayan mutlu ifade ve onca soruna karşın gülümsemesi bunu gösteriyordu.

CUMHURBAŞKANINA MEKTUP DA SON ÇIĞLIK DA DUYULMAZSA MEYDANLAR DA VAR

Peki Soyer'in deyim yerindeyse "İzmir'in çığlığı" olarak tanımlanabilecek açıklamaları bir buçuk ay önceki mektup gibi havada mı kalır, yoksa Beştepe'ye kadar ulaşır mı? O çığlık bu sefer de ulaşamazsa nasıl ulaşır?

Önce şunu saptamak gerek: Anlaşılıyor ki hükümet yerel seçimler öncesinde CHP'li belediyelere ve genel olarak muhalefetteki belediyelere abandıkça abanacak! İzmir'le derdi ise çok büyük Erdoğan'ın! Yıllarca Türkiye’nin birinci ve ikinci büyük kentini yönetti ama üçüncü büyük kentinden bir türlü yüz bulamadı! Şuraya yazıyorum; bulması da mümkün değil ve bulamayacak! İzmir'de yaşayan, kentin nabzını tutan birisi olarak not ediyorum; Erdoğan'ın İzmir hevesi 2024'te de kursağında kalacak. AK Parti, Erdoğan, "Nirvana"sına ulaşamayacak.

İzmir'den yükselen çığlığın maddelerine geçmeden önce "nasıl"a gelebiliriz... Yukarıdaki belirttiğim gibi, CHP İzmir İl Başkanı da toplantıdaydı. İzmir, en güçlü CHP örgütüne sahip. 30 ilçe örgütü, 200 bin civarında üyesi var. CHP'nin Büyükşehir ve 22 ilçe belediyesi var. 10 Milletvekili, yüzlerce Belediye Meclis üyesi var. CHP il örgütü diğer muhalif partileri, sivil toplum örgütlerini (sendikalar, odalar, baro, kooperatifler, dernekler vb.) de yanına alarak yüzbinlerle Konak Atatürk Meydanı'nda bu çığlığı tekrarlayamaz mı? Yetmezse bu kitleyi Ankara'ya taşıyarak Beştepe'nin duymasını sağlayamaz mı? Bana öyle geliyor ki artık bıçak kemiğe dayanmıştır ve 45 verip 1 alan İzmir'in "isyan" vakti gelmiştir. Mektuptan sonra basın toplantısıyla da duyulmazsa İzmir'in çığlığı, artık bundan başka yol kalmamıştır.

Şunu da belirteyim; umarım İzmirlilerin meydanlara çıkmasına, Ankara'ya çıkarma yapmasına gerek kalmaz ve Beştepe, İzmirlileri daha fazla cezalandırmadan hakkını teslim eder.

×××

Şimdi İzmir'den yükselen çığlığın belli başlı maddelerine geçebiliriz. Soyer'in açıklamalarıyla işte o başlıklar...

DIŞ BORCA MECBUR BIRAKILINCA...

“Göreve geldiğimizde Büyükşehir'in 650 milyon Euro civarında borcu vardı. Bunu 4 buçuk senenin sonunda 550 milyon Euro’ya indirdik. Ancak hikaye böyle değil. Borcumuz dört misli artmış görünüyor. Döviz kurunu biz belirlemiyoruz. Bizim yaptığımız borcumuza sadık kalmak ve geri ödemeye çalışmak. Ancak biz geri ödüyoruz, borcumuz büyüyor. Neden dış borç arayışı içerisindeyiz? Çünkü Hazine'den aldığımız pay ile İzmir Büyükşehir Belediyesi bütçesini oluşturuyor ve bütün yatırımlarımızı bununla yapıyoruz. Ancak hükümetimiz raylı sistem yatırımları, arıtma tesisleri yatırımları, içme suyu yatırımlarına girmiyor. Halkapınar Otogar Metrosu 8 sene önce Cumhurbaşkanlığı yatırım planına alındı. Fakat 8 senedir iz bedelle geçiliyor. İzmir'de Ulaştırma Bakanlığı'nın tek bir metre tüneli yok. İzmirli bu çağdaş ulaşım aracından mahrum mu kalacak? Finansman kaynağı yaratıyoruz ve biz yapıyoruz.”

NARLIDERE METROSUNUN MARTTA GELEN SON PARASI HALA AKTARILMADI

“4 sene ödemesiz dönemde inşaatı (Buca Metrosu) bitiyoruz. Kalan dönemde zaten işletmeye alınan sistem kendi kendini geri ödüyor. Devletin, belediyenin ve vatandaşın cebinden para çıkmadan bu yatırımı İzmir’e kazanıyoruz. Bütün bu ekonomik kriz içerisinde biz 'Acaba Buca Metrosu'nun parası ne olacak' diye bir telaş içerisinde değiliz. Çünkü kurduğumuz konsorsiyum ile o para yatıyor. Hak edişlerle iş yürüdükçe firmaya parası ödeniyor. Ancak Narlıdere Metrosu’nda durum böyle değil. Narlıdere Metrosu'nun yüzde 95'i tamamlandı. Neredeyse bitti. Kalan son 30 milyon Euro, Mart ayında geldi. Büyükşehir Belediyesi'ne aktarılması lazım. Ama yapmıyorlar. Hiçbir şey istemiyoruz. Kefalet, teminat, taahhüt istemiyoruz. Banka yatırım programında olan bir projeyi tamamlamak için hakkımız olan meblağı göndermiş. Bunu hükümetin aktarması lazım. Aktarmıyor. Talep ediyoruz. Cevap yok. Asla şikayet etmek değil derdim. Biz bu hikayeyi sürdürmeye devam edeceğiz. Yeni metro hatları, yeni arıtma tesisleri yapmayı sürdüreceğiz. İzmir Büyükşehir Belediyesi bu yangın ortamında, ekonomik kriz ortamında dimdik ayakta olan bir kurum. Bütün bu yatırımlarına tereddütsüz devam edecek. Kimsenin kuşkusu olmasın. Sapasağlam ayaktayız. Bütün engelleme çalışmalarına rağmen en kaliteli hizmeti vermeye devam ediyoruz.”

İZMİR'İN ÇÖPÜ NEREDE BERTARAF EDİLECEK?

“Burada bir parça çelmelerden bahsetmem lazım. 2018’den önce İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Bergama, Ödemiş, Urla, Menderes ve Çiğli Harmandalı’nda, yani 5 noktada çöp atık bertaraf tesisi kurulmasıyla ilgili bir mutabakata varıyorlar. Harmandalı'nda var olan ve vahşi depolama alanı diye tabir edilen bölgeye 9 ilçeden çöp götürülüyordu. Sonra değişen mevzuatla 30 ilçenin atığının İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından bertaraf edilmesi bekleniyor. Sadece Harmandalı yeterli olmayacak, diğer 4 noktada da bu tesislerin kurulması gerektiğine karar veriliyor. 2018’de 5 noktada atık bertaraf tesisi kurulması mutabakatına varıldıktan sonra ne oluyor? Çiğli Harmandalı’nda çok sağlıklı bir atık bertaraf süreci başlatılıyor. Elde edilen elektrikle hem İzmir Büyükşehir Belediyesi ciddi gelir elde ediyor, hem bölgede 90-100 bin hanenin elektriğini karşılayacak bir elektrik üretimi söz konusu. Fakat bölgede bir de heyelan tehdidi ortaya çıkıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi bölgedeki heyelanın incelenmesini talep ediyor. Bu inceleme devam ediyor. Görünen o ki; bu heyelan oradaki arıtma tesisi nedeniyle ortaya çıkan bir şey değil. Çok daha eski jeolojik dönemlere giden, bir kitlenin hareketi söz konusu. Bu bilgi bizim oradan vazgeçmemize yeterli oldu. Ve dolayısıyla bilimsel çalışma devam ederken biz Harmandalı’yı terk etme kararı verdik. 2024’ün sonunda burayı kapatıp 2025’te orada çöp depolama atık bertarafını sonlandırmayı planlıyoruz.

Dolayısıyla en az 4 ayrı noktada atık bertaraf tesisine ihtiyaç var. Bergama ve Ödemiş’teki çalışıyor. Bergama bin ton, Ödemiş’teki bin 200 ton kapasiteyle çalışıyor. İzmir’in toplam çöpü 4 bin 500 ton civarında. Bu iki tesis toplam 2 bin 200 ton civarında atığı bertaraf ediyor. Fakat Harmandalı’yı kapatacaksak başka bir şeye ihtiyaç var. Menderes ve Urla’da da bertaraf tesislerine ihtiyaç var. Urla ve Menderes’te ne oluyor? Urla’da öngörülen alan İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Rektörlüğü tarafından reddediliyor. Urla Uzunkuyu eski taş ocağı atık sahası da uygun bulunmuyor. Dolayısıyla Urla’da durduruluyoruz. Gelelim Menderes’e. Üç yıl önce başlatılan uzun soluklu bir yolculuk var. Orman Genel Müdürlüğü’nden ön izin tahsisi alınıyor. Arkasından 13 kurumdan olumlu görüş alınıyor. İl Mahalli Çevre Kurulu’nda bunlar onaylanıyor. Çevre Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığı’na fizibilite raporunu sunuyoruz. Bu rapor ÇED başvurusunun önünün açılmasına yol açıyor. ÇED sürecinde kurumların görüşleri alınıyor. Bu aşamada Gıda Tarım İl Müdürlüğü görüşünü olumlu olarak veriyor. Ve fakat sonra görüş değiştiriyor. Bilmiyoruz. Yer değişmedi, mevzuatta bir değişiklik yok. Fakat sonrasında değiştiriyorlar. Üçüncü yılın sonunda geldiğimiz nokta şu; İl Tarım Orman Müdürlüğü’nün olumsuz görüşü nedeniyle Menderes’te de imalata başlayacak noktaya gelemiyoruz. 3 yıllık ÇED sürecinin dolmasına bir ay kaldı. Vali Bey’imizden bir talepte, ricada bulunduk. ‘Sayın Valimiz durum bu, burada İl Tarım Müdürlüğü’nün önceki görüşüne dönmesi lazım ki biz Menderes’te imalata başlayabilelim’ dedik.

Menderes, Urla’da izin vermiyorsunuz, Bergama’da kapasiteyi artırmamız lazım, izin vermiyorsunuz. Peki, biz ne yapacağız? İzmir Büyükşehir Belediyesi ne yapacak? Çöpü nerede bertaraf edeceğiz? 2007’den beri talep ettiğimiz yerlerin hepsiyle ilgili olumsuz görüş vermiş. Bir yer bulup ÇED sürecini tamamlamamız 3 yıl. Şimdi 2 ayrı nokta daha buldu arkadaşlarımız. Süreçleri başlattık. Ama 3 yıl. Harmandalı’yı kapattık. Bergama’da büyütme iznini vermediniz. Menderes’te, Urla’da izin vermediniz. İzmir nüfusu bir yandan artıyor. Bunlar olmadığı için 90 tırla her gün 18 bin kilometre yol yaparak yılda 500 milyon lira bedel ödeyerek çöpü tesislere taşıyoruz. Bir; bu İzmirlinin, hepimizin parası değil mi? İki; bu kamu zararı değil mi? Bugün değilse de bir gün bu kamu zararını yaratanlardan hesap sormak lazım. Bu, çoluk çocuğumuzun rızkıdır. 90 tır değil de 10 tırla bu işi yapsak, 18 bin kilometre değil de bin kilometre ile yapsak, 500 milyon lira değil de 50 milyon lira giderle yapsak iyi olmaz mı? Niye bunu bize çok görüyorsunuz? Niye bu hakkı İzmir’den alıyorsunuz? Biz 90 değil 100 tırla da taşımaya devam ederiz. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin gücü buna yeter ama yazık. İzmir’e, parasına yazık.”

EN DOĞAL HAK ÖLDÜĞÜNDE DEFNEDİLMEK

“Her yıl 200 bin metrekarelik mezarlık alana ihtiyaç var. Biz 7.7 milyon metrekarelik bir mezarlık alanı ile ilgili bakanlıklardan talepte bulunduk. Yaklaşık 260 bin metrekarelik alan ile ilgili mahkeme kararı olmasına rağmen tahsis edilmeyen alanlar var. Buralar rant kapısı değil. İnsanın en doğal hakkı öldüğünde defnedilmek. Neden yıllarca bunları bize tahsis etmiyorsunuz? Bu nasıl bir ruh hali? CHP'li belediye başkanı olduğumdan dolayı beni cezalandırmak için İzmir'i neden cezalandırıyorsunuz? Neden mezarlık yeri verilmez? Vatandaş olarak anlamak mümkün değil.”

İTFAİYECİ AÇIĞI ÇOK BÜYÜK

“Norm kadro yönetmeliğine göre kentin nüfusu göz önüne alınarak bin 540 itfaiye memuru çalıştırmamız lazım. Bizim şu anda çalışan personel sayımız 684 kişi. Aradaki fark 856. Anayasa'ya göre bu hak Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nda. Bir yıldır kadro açmıyor. Neden açmıyorsunuz? İtfaiyecinin maaşını biz veriyoruz. İzmir'in ihtiyacı var. Kuralı hükümet olarak siz koymuşsunuz. Talep ediyoruz. Neden vermiyorsunuz? Üstelik merkezi sınavla. Kendi yandaşlarımızı koyalım diye bir arayış içerisinde değiliz.”

ENGELLİLERE, ÇOCUKLARIN BESLENME ÇANTASINA, ULAŞIMA DA ÇELME!

“Engelli çalışmalarında kullanılmak üzere engelli vatandaşlarımızın iletişim bilgilerini istiyoruz. Bu hükümette, bakanlıkta. Vermiyorlar. Bir yılı geçti. 100 tane elektrikli otobüs alacağız, yazımıza cevap vermiyorlar. Fransız Kalkınma Ajansı'ndan kaynağı bulduk. Yatırım planına alınması için sadece izin vermeleri gerekiyor. Yok. 6 tane elektrikli yolcu gemisi alacağız. Yatırım planına alınması lazım. Talebimiz o. Yok. İlkokul çocuklarının beslenme çantalarına 20 gram fındık ve 50 gram kuru üzüm paketleri koymak istiyoruz. Bir yılı geçti, izin vermiyorlar. Çocukların fındığına, üzümüne neden izin vermiyorsunuz? Gerçekten akıl alacak gibi değil. Bunlar bir yakınma veya şikayet olarak algılanabiliyor. Şikayet için paylaşmadım. Sadece bilinmesi lazım. İzmirli bilsin istiyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak çalışıyoruz. Kimsenin kaygısı, endişesi olmasın. Bütün bu koşullarda en büyük yatırımı yapmaya devam edeceğiz.”