CHP'nin yerel seçim gündemine odaklanması için acilen yapması gereken...

Bütün bunların hızla kararlaştırılıp yapılması ve hiç olmazsa ekime kadar tamamlanması partinin ülke gündemine, yerel seçim gündemine de güçlü bir şekilde dönmesini sağlanacaktır.

CHP'nin parti içi gündemi gittikçe sıkışıyor. Hem de kurultay için düğmeye basılmışken ve mahallelerde delege seçimleri sürerken... Birincisi, ortada bir soru var: Olağan 38. Kurultay ne zaman toplanacak? PM, kurultayın yerel seçim sonrasına da kalabileceği söylentilerine son vermek için kurultay tarihini bir an önce netleştirip genel başkanın veya parti sözcüsünün ağzından kamuoyuna açıklamalıdır.

PARTİ YÖNETİMİ SEÇİMİ ADAMAKILLI MASAYA YATIRMAYINCA YEREL SEÇİM PANİĞİ BAŞLADI

Parti içi gündemin neredeyse genel gündemin önüne geçmesine neden olan bir gelişme de Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimlerinin hala kapsamlı bir değerlendirmesinin partinin meşru zeminlerinde yapılmamış olması; ilçe ve il danışma kurullarının, PM'nin bu gündemle toplanmamasıdır. Eskiden partide bir "küçük kurultay" vardı; küçük kurultay partinin kritik eşiklerinde toplanır ve çok da yararlı olurdu. Adı küçük kurultay olsun, arama konferansı olsun; böyle bir toplantı mutlaka en kısa zamanda yapılarak geride kalan seçimler enine boyuna masaya yatırılmalıdır. Tabii ondan önce de danışma kurulları toplanmalıdır. Aslında bu öneriyi daha önce de yapmıştım; yinelememin nedeni yine parti içi gündeme oturan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu başkanlığındaki, Grup Başkanı Özel, Grup Başkan Vekili Günaydın ve bazı parti meclisi üyeleri ile milletvekillerinin de katıldığı zoom toplantısı.

Bu toplantının bir bölümü katılanların bilgisi dışında mı kayda alınıp servis edildi, kayıt içlerinden mı, dışarıdan mı bilmiyoruz. Ancak bunun hiç önemi yok. Demek istediğim şu; partinin meşru zeminlerde yapması gerekeni yapmadığı koşullarda böyle toplantılar daha çok olur. Yüz yüze de olur, zoom ile de... Hatta partide irili ufaklı çok sayıda arkadaş grubunun bu tip toplantılar yaptığını biliyorum. Daha bu yazıyı kaleme alırken önemli bir ildeki eski milletvekillerinin de herhangi bir kişi lehine değil ama partideki gidişata müdahil olma yönünde toplantılar yaptığını öğrendim.

İşte o yüzden kurultay hazırlıkları sürerken tarihi açıklamak, danışma kurulları ve ardından küçük kurultayı acilen toplamak şart. Bu toplantılarda CHP'nin adamakıllı bir özeleştiri yapması da çok yerinde ve geliştirici, ilerletici olacaktır. Özeleştiriden kaçınmak yerel seçim öncesinde partiye yara verir.

TÜZÜĞÜN DEĞİŞMESİ VEYA YENİLENMESİ ŞART

38. Olağan Kurultay öncesinde yapılması gereken bir iş de mutlaka bir tüzük kurultayının toplanması ve partide Baykal döneminde getirilen, 2018'deki değişikliklerle partiyi geriye götüren; CHP'yi "tüzük ve program" partisi olmaktan çıkarıp fiilen "genel başkan partisi" haline getiren tüzüğün yenilenmesidir. Öyle bir tüzük yapılmalıdır ki örgüt reformuna kapı açsın, parti içi seçimlerde ve ön seçimlerde üyeyi söz sahibi yapıp delege ağalığına son versin, PM kritik hususlarda ikide bir genel başkana yetki devri yapamasın, MYK üyeleri PM tarafından seçilsin vb.

Bütün bunların hızla kararlaştırılıp yapılması ve hiç olmazsa ekime kadar tamamlanması partinin ülke gündemine, yerel seçim gündemine de güçlü bir şekilde dönmesini sağlanacaktır.

DEĞİŞİM Mİ YENİLEŞME Mİ?

Bu bahsi şöyle kapatayım: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "yenileşme" söylemi tabii rastgele bir söylem değil. "İmamoğlu'nun ortaya attığı ve partide geniş olarak dile getirilen "değişim" söylemine bir alternatif. Peki değişim veya yenileşme; ne fark eder? Önemli olan nelerin, kimin veya kimlerin değişmesi veya yenilenmesi değil mi? Tek bir gerçek var; CHP’nin müttefikleri ile birlikte çok elverişli koşullarda girdiği iki seçimi de kaybetmiş olması. Neden böyle oldu, CHP yüzde 25 'tuzağından' bir türlü neden çıkamıyor, yığınaktaki hata ve eksiklikler neydi, sorumlular kimdir, vb.? Bu konuda CHP'nin ortaya gecikmeden parti kamuoyunu tatmin edici resmi bir belge koyması gerekiyor. Bir kısım MYK üyesinin değiştirilmesi, başdanışman ve danışmanların sıfırlanması gibi atraksiyonlar değişim de yenileşme de olmasa gerek.

"GÜVENLİ LİMAN" NERESİ?

Kılıçdaroğlu'nun kastettiği "güvenli liman" neresidir? Bu limanının adının konması, muğlaklığın ortadan kaldırılması da çok şık ve yerinde olacaktır. Partide herkes limanı farklı bir şekilde tarif ediyor. Bu iyi değil. Yerel seçim diyen de var, kurultay diyen de var. Kılıçdaroğlu'ndan daha net ve cesur bir çıkış bekliyor parti kamuoyu.

HAK VAKİ OLDU ATATÜRK GİTTİ, İNÖNÜ GİTTİ PARTİ YOLUNA DEVAM ETTİ; KILIÇDAROĞLU DA YERİ ZAMANI GELİNCE GİDER, PARTİ YOLUNA YİNE DEVAM EDER

12 Eylül sonrasındaki ilk seçimden (1983) bu yana tam 40 yıl geçti. Bu 40 yılın 30 yılında Baykal ve Kılıçdaroğlu genel başkan oldu. Atatürk ve İnönü'den sonra en uzun süre genel başkanlık yapan Baykal gidince kıyamet kopmadı, kimse de partiden kopmadı. Üçüncü genel başkan Ecevit ayrılınca da parti kepenk kapatmadı. "İkinci Adam" İsmet İnönü 1972 kurultayında PM seçimini kaybedince Ecevit'e karşı genel başkan adayı olmadığı gibi parti üyeliğinden bile istifa etti, partiye birşey olmadı. Feyzioğlu ve Satır bölünmesi ileride hal yoluna girdi. Parti daha da büyüdü, 10 yıl aradan sonra koalisyon hükümeti kurdu. Ve en önemlisi; CHP’nin kurucusu, ebedi lideri Atatürk de her fani gibi toprak oldu ama CHP ondan sonra da tam 85 yıldır ayakta. Hem de 60'lar, 70'ler ve 90'lardaki koalisyon hükümetleri dışında 1950'den bu yana hiç tek başına iktidara gelmediği halde.

Bir gün gelecek Kemal Kılıçdaroğlu da yeri ve zamanı gelince CHP'nin genel başkanlığından ayrılacak. CHP yoluna yine devam edecek. CHP'nin tarihinde Kurtuluş ve Kuruluşun iki numarası, Lozan Kahramanı, İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü gibi 89 yaşında yarışarak kaybeden birisi de var; Ecevit gibi parti içi sıkıntılardan illallah diyerek bırakan da var; Erdal İnönü (SHP) gibi batı tipi bırakan da var; Baykal gibi kaset komplosu ile bıraktırılan da... Kılıçdaroğlu'nun 5 yıl sonraki Cumhurbaşkanlığı ve genel milletvekili seçiminden önce genel başkanlığı bırakacağı "güvenli liman" tanımıyla açıklığa kavuşmuş bulunuyor. Şimdiki gündem partide, bunun yerel seçimden önce mi sonra mı olması gerektiği.

Bunun suni bir gündem mi yoksa hakikaten gerçek bir gündem mi olduğuna parti kamuoyu karar verebilir. Çünkü yerel seçimlerde başarılı olunmaması halinde bunu söylemek çok üzücü ama AK Parti alternatifsiz kalır. Ya da alternatifi seküler-milliyetçi kesim olur. Kılıçdaroğlu en doğrusu, partide kimin ne istediğine bakmak yerine yüreğinin sesini dinlemeli, partinin iyiliğini düşünmeli ve bununla birlikte kamuoyunun sesine kulak vermeli. Kılıçdaroğlu'nun parti genel başkanlığını bırakıp bırakmama ya da ne zaman bırakacağına ilişkin karar en doğru bu şekilde ortaya çıkar diye düşünüyorum (Kılıçdaroğlu, partiyi yerel seçimlere kaptanlığında götürmek istediğini ortaya koydu. Bunu not edelim. Fikri değişir mi, orasını zaman gösterir). Ki, Kılıçdaroğlu'nu sonrasında partide başka önemli görevler bekleyecektir. En başta partinin birlik ve bütünlüğüne katkıda bulunması çok kıymetli olacaktır.

CHP'nin kırmadan, dökmeden, üzmeden doğru düzgün bir değişim veya yenileşmeyi hayata geçirmesi; doğru düzgün bir tüzük ve programla büyüyerek iktidar alternatifi olması beklenen gelişmedir. Bu beklentiye CHP'nin her kademesindeki partililerin karşılık vermesi gerekir.