CHP'nin iç gündemi ve yaklaşan yerel seçimler 

Genel seçimlerdeki metropol seçmen davranışları bunun mümkün olduğunu gösteriyor ancak özellikle CHP'nin yukarıda sözü edilen ev ödevini yapması da şart tabii...

Gerçek Gündem'de kaleme aldığım son yazıda değişim ve dönüşüm sancıları yaşayan CHP'nin süreçte önemli olan "Tüzük" ve "Program" ara başlıklarını, bu iki kuvvetli vurguyu sadık okur hatırlayacaktır.

KILIÇDAROĞLU'NUN TÜZÜK VE PROGRAM VURGUSU

Partiyi "güvenli bir limana taşıma" iddiası ve yaklaşımıyla en azından yerel seçimlere kendisi götürmek isteyen genel başkan Kılıçdaroğlu Independent Türkçe'ye verdiği röportajda bu iki ara başlığa da değinerek şunları söylemiş:

"Bir tüzük değişikliğine ihtiyacımız var. Bunu yapacağız. Bu konuda tüm partililerimizden görüş alıyoruz. Ayrıca program değişikliğine de ihtiyacımız var. Bu konuda da yapılan güzel çalışmalar var. Yetiştirebilirsek bu çalışmayı da kamuoyunun tartışmasına açmayı düşünüyoruz."

Geçtiğimiz günlerde açıklanan bir kamuoyu araştırmasına göre CHP'de değişimi zorunlu görenlerin oranının yüzde 78'lerde olduğu anlaşılıyor. Şunun altını bir kez daha çizeyim; adamakıllı bir tüzük ve program temelinde değişim olmayacaksa değişimin esprisi yok. Tüzük değişikliğiyle her kademedeki seçimi bütün üyeler yapabilecek mi? MYK'yı sayısının 80-100'e çıkacağı PM üyeleri seçebilecek mi? Üst üste iki seçim kaybeden veya girdiği ilk seçimde partisinin bir önceki seçiminden düşük oy alan genel başkan istifa etmiş sayılacak mı? Parti yapısal bir reforma tabi tutulabilecek; üye sayısı oy alınamayan kesimler başta olmak üzere artırılarak çeşitlendirilecek, naylon üyeler ayıklanacak mi? Kontrol ve parti içi iktidar refleksi kırılacak ve büyüme için harekete geçilecek mi? Prof. Dr. Tanju Tosun'un politikyol.com'da kaleme aldığı yazısından aşağıya aldığım paragraflar örgüt reformunun zorunluluğunu rasyonel şekilde ortaya koyuyor:

"...CHP’nin sosyal demokrat bir parti olarak yeni toplumsal, sınıfsal ittifaklar kurması, bunları genişletmesi olasıdır. Bunun için olmazsa olmaz koşullardan biri de tabandan tavana yükselme ve elit devşirmeyle değişiminde, particilik performansı ve liyakatine dayalı bir kurumsallaşma gerekliliğidir. Cumhuriyetin kurucu partisinin bugün ancak 100 parti üyesinden 8-9’una sahip olması, üyelerin yarıya yakınının 3-4 büyük kentte kayıtlı olması, bazı illerde sayıları 1000’e ulaşmayan örgütsel yoğunluk sorunu, CHP’nin topluma yayılmasının önündeki temel engellerden biridir.

Bu üyelerin parti aktivizmi de parti faaliyetlerine katılım örneğinde seçim kampanyaları dışında çok düşüktür. CHP’nin bugün karşı karşıya kaldığı en büyük risklerden biri; geleneğin gücüne, marka değerine rağmen, kitle partisine uymayacak biçimde seçimlik-profesyonel parti niteliğine doğru savrulmasıdır."

Hakikaten de partinin belde, ilçe, il örgütleri; aynı zamanda gençlik ve kadın kolları siyaset üretmekten uzak bir hale geldiyse tablonun "seçimlik-profesyonel parti" olarak tanımlanması yadırganamıyor. Çünkü taban örgütlerinin parti faaliyeti merkezden atılan tweetleri retweet etmek, 81 ilde ortak basın açıklamaları yapmak ve il başkanlarının gündelik konulardaki yazılı veya sözlü basın açıklamalarıyla sınırlı kalıyor. Oysa periyodik örgüt toplantıları, sivil toplum örgütleriyle ortak etkinlikler, ideolojik-siyasi içerikli panel ve konferans gibi düşünce faaliyeti vb. şart. Örneğin her ilçede şu sıra kolektif gruplarla tüzük değişikliği çalışması ve program çalışması neden yapılmaz?
Keza, parti programı kurucu ilkeleri referans alarak çağdaş sosyal demokrat ilkelerle takviye edilip günümüz dünyasının ve Türkiye’sinin gereksinimlerine göre 2008'den bu yana, 15 yıldır ilk kez yenilenecek mi?

Program, aynı zamanda partinin kimliği demektir ve yenilenen program kimlik tartışmasını da noktalayabilir. Bu konuda yine Prof. Dr. Tanju Tosun'un aynı yazıda kurduğu şu cümle meseleyi özetliyor:

"CHP’nin kurucu değerlerini referans alarak, toplumun taleplerini çağın ihtiyaçlarıyla birleştirip, bütünleştirerek yeni bir sosyal demokrat kimliğin inşasının zorunluluğudur. "

Bu konuları çözüme kavuşturma noktasında parti kamuoyuna kulak verecek Kılıçdaroğlu, "güvenli limana kadar partiyi taşımaya ilişkin" daha çok destek görebilir. Tabii elverişli koşullardaki yenilgiye ilişkin ciddi bir özeleştiri de yapmak kaydıyla.

TÜRKİYE, YEREL SEÇİM ATMOSFERİNE GİRDİ

CHP'deki değişim tartışmaları (genel başkan değişikliğini içersin veya içermesin) yaklaşık 8,5 ay sonra yapılacak yerel seçimlerin geriliminde yapılıyor. Manifesto açıklayanların, site kuranların, özeleştiri yapanların da kayıtsız şartsız genel başkanla uygun adım hareket edenlerin de genel başkanın da ortak kaygısı 2024 Mart'ta yapılacak yerel seçimlerde mevcudu koruyup mümkünse üzerine koymak. Çünkü, olası bir başarısızlık sonrasında normal şartlar altında 2028'de yapılacak genel seçimler öncesinde CHP'nin toparlanıp ayağa kalkması ve muhalefetin lokomotifi olması çok çok zorlaşacak.

Şu notları da düşeyim... 1)Genel seçimler ertesinde yapılan yerel seçimlerde genelde genel seçimi alanlar avantajlı oluyor. 2018'den sonra yerel seçimlerde muhalefetin 11 Büyükşehiri alması ise bir istisna. 31 Mart 2019'da kabul edelim ki Kılıçdaroğlu oyunu iyi kurdu ve CHP muhalefete deyim yerindeyse iyi "ağabeylik" yaptı. İktidar da yıpranma sürecine girmişti seçimi kazansa da. 1989'da da ANAP 1987'de ikinci kez genel seçimden zaferle çıkıp iktidardayken SHP yerel seçimlerde açık ara önde çıkmıştı. Bu iki örnek şunu gösteriyor: iktidarın tıkandığı, yönetmekte sıkıntı yaşadığı bir konjonktürde bir parti genel seçimi alsa bile yerelde kaybedebiliyor. 2)CHP, yerel seçimlerde genelde 3-3,5 puan daha fazla alıyor genel seçimlere göre. Örneğin, 1999'da genel ve yerel seçimler birlikte yapılmıştı ve genelde 8,7 ile barajın altında kalan CHP yerelde 11 küsur oy alabilmişti. Toparlanarak yerel seçimlere girecek CHP'nin avantajı bu artı 3-3,5 puan.

MUHALEFETİN YEREL SEÇİM BAŞARISI NEYİ GETİRECEK?

Sonuçta, muhalefetin yerel seçim başarısı sadece bir dahaki genel seçim öncesinde daha kolay toparlanıp ayağa kalkması için kıymetli değil. Şu da var: Erdoğan'ın iktidarını nispeten de olsa gemleyen, sınırlayan bir muhalefet vardı 2019 Mart'tan sonra. Şimdi muhalefetin gardı iki cephede de yenilince düştü ve yeniden iktidarı sınırlayabilecek moral motivasyon ve güce ulaşması için 2024 Mart'taki yerel seçimlerden mutlaka başarılı çıkması şart.

2024 Mart'ta yapılacak yerel seçimlerde iktidar blokunun CHP'nin elindeki 11 Büyükşehirden birkaçını (özellikle İstanbul ve Ankara'yı) aldığını düşünebiliyor musunuz? Bendeniz hiç düşünmek bile istemiyorum. Bilakis doğruları yaparak silkinip ayağa kalkacak CHP'nin ve bütünüyle muhalefetin 11 Büyükşehir'in üzerine Bursa, Balıkesir, Manisa, Denizli gibi Büyükşehirleri de koyması gerektiğini düşünüyorum. Genel seçimlerdeki metropol seçmen davranışları bunun mümkün olduğunu gösteriyor ancak özellikle CHP'nin yukarıda sözü edilen ev ödevini yapması da şart tabii...