Artçılara dikkat, rantçı olabilir

Gözümüzü kapatmamıza bile yok. 6 Şubat’tan beri tanık olduğumuz her fotoğraf karesi, hepimizin baktığı yerde beliriyor; sosyal medyaya haberlere düşen videolar, gün boyu insanı her yerde takip ediyor.

Gözümüzü kapatmamıza bile gerek yok. 6 Şubat’tan beri tanık olduğumuz her fotoğraf karesi, hepimizin baktığı yerde beliriyor; sosyal medyaya haberlere düşen videolar, gün boyu insanı her yerde takip ediyor. Enkaz başındaki çaresiz yalvarışlar, temelinden kırılmış sırtüstü yatmış binalar, enkaz altından çıkmış bebeğin gülüşü…

Bir video daha var benim aklımdan çıkmayan; bütün bu yaşatılanların ve yaşatılacakların 1 dakikalık özeti gibi. Kahramanmaraş Milletvekili Avukat Ahmet Özdemir yanındaki vatandaşa Kahramanmaraş’ı nasıl yeniden inşa edeceklerini çizerek anlatıyor. Ancak burada çok kilit bir cümle var: “Üniversite’nin 4.000 dönüm yeri var” diyor.

Yine mi tarım arazisi

Özdemir’in verdiği konum olarak Gaffarlı, Akyar (yerelde Ağyar da deniyor) yer isimlerinden arattığınızda Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Ziraat Fakültesinin tarım için kullandığı arazileri görüyorsunuz. Örneğin 27 Temmuz 2018 tarihli bir haberde “Üniversite Rektörü Prof. Dr. Niyazi Can’ın, üniversitenin arazilerini inceleme çalışmalarını sürdürdüğü, bu kapsamda son olarak Gaffarlı Ağyar Mahallesinde bulunan üniversiteye ait araziyi gezdiği, KSÜ Ziraat Fakültesi tarafından kullanılan arazide yürütülen çalışmaları yerinde incelediği” anlatılıyor. Rektör ve bölüm yöneticilerinin çeşitli fidanlar ve genç ağaçların bulunduğu bir araziyi gezdiği fotoğraflar var. Toplantı sonrasında arazilerin daha etkin ve verimli kullanımı hususunda atılması gereken adımlar de “değerlendirilmiş”. Üniversitenin taşınmazlarını “değerlendirilmesine” dair toplantılar daha sonraki zamanlarda da yapılmış. Bazılarına Sayın Vekil de katılmış. Rektörün alan ziyaretinin fotoğraflarında meyve ağaçlarının aralarına serpiştirilmiş maksimum üç katlı seyrek seyrek evler görünüyor.

Hatta 22 Şubat 2023 tarihinde verilmiş bir emlak ilanında, sevimli bir bağ evinin satılığa çıkarıldığını görüyorsunuz. “Amazon'dan Ağyar'da 17 dönüm içerisinde evi bulunan bağ !!!!” diyerek tanıtılmış. 17.000 m2’ye 6 milyon istemişler. Fotoğraflardan zaten bölgenin bağ yapısı da görünüyor. İlan konumu Kahramanmaraş - Dulkadiroğlu - Akyar Mahallesi, olarak geçiyor.

SEKAMER’e ne oldu?

Üniversite arazisine dönersek, fakültenin taşınmazlarının listelendiği bir raporda, “Fakültemize ait Araştırma Uygulama Çiftliğinde bulunan Staj Tesisleri ve benzeri alanlar ile Avşar Kampüsünde bulunan sera ve deneme alanlarına sahiptir. Ağyar mahallesinde bulunan (Sekamer) Bahçe …” diye devam eden bir cümle var. SEKAMER, KSÜ Sert Kabuklu Meyveler Araştırma Merkezi. 1992 yılında kurulan üniversitede, ta en başından beri SEKAMER’in faaliyetlerine çeşitli araştırmalarda, bilimsel yazılarda rastlıyoruz. Örneğin 1996 yılından beri yerli ve yabancı 34 çeşitle başlayan badem çeşit adaptasyonu çalışmaları yapıyor. Kahramanmaraş’a bağlı köylerdeki bahçeler ile K.S.Ü. SEKAMER koleksiyon parselinde badem, gibi kabuklu yemişlerle, erik, şeftali, kayısı gibi meyveler üzerinde 2000’li, 2010’lu yıllarda yapılmış araştırmalara, yazılmış tezlere kolaylıkla ulaşabilirsiniz. 1 Haziran 2010 tarihli yönetmelikle Madde 5 ve 6’da merkezin amacı ve görev tanımına da bu ürünlerin geliştirilmesi adına önemli görevler yazılmış.

Ancak bugün ancak KSÜ’nün web sayfasına girdiğinizde SEKAMER sayfasında bu değerli geçmiş ya da tarım adına yapılmış tüm değerli araştırmaları yerine boş bir sayfada tek cümle görüyorsunuz: “Ceviz ile ilgili tüm faaliyetleri KSÜ Ziraat Fakültesi Dekanlığı'na devredilmiştir. Ceviz ile ilgili tüm taleplerin ilgili dekanlığa yapılması gerekmektedir.” Geçmişe dönük arama yaparsanız “Üniversitemiz SEKAMER Müdürlüğü bünyesinde üretilen zeytinlerden elde edilen zeytin yağı 23.11.2015 tarihinden itibaren Ziraat Fakültesi Tarımsal Ürünler Satış Birimi'nde satışa sunulmuştur.” duyurusunu görüyorsunuz.

Diriliş Cevizi

SEKAMER ile ilgili haberlerin ve araştırmaların giderek azalmış olması beni tedirgin etti.
Ama KSÜ, Kahramanmaraş’ta çok değerli akademisyenlerle, başta ceviz olmak üzere çok değerli tarım geliştirme faaliyetleri yürütüyor. Daha bundan 2 yıl kadar önceydi, Ziraat Fakültesi’nde başarılı bir melezleme çalışması sonucu Maraş-18 ile Amerikan orijinli Chandler’ın birleştirilerek yeni bir ceviz türü geliştirildiğini okumuştum. Adına da ‘Diriliş’ konmuştu, oradan aklımda kalmış.

Şimdi Kahramanmaraş Milletvekilinin, kendi ilinde evi barkı yıkılmış, açıkta kalmış, başını sokacak bir konut arayan vatandaşının yüreğini ferahlatmak istemesini gayet iyi anlıyorum. Ancak bu tanık olduğumuz konuşmalardan 1 dakikalık bir videoya yansıyan bölüm, bölge milletvekilinin vatandaşa naif bir dille güven verme duygusunun ötesinde, bir de işaret veriyor. Zaten videonun çok paylaşılmasının ardından yaptığı açıklamada Çevre Şehircilik Bakanlığı ile yapılan toplantıdan aktarılanları söylediğini belirtiyor.

Herkes bana katılsın

Milletvekili, bir sonraki toplantıda meslek odalarının, yani mimar odaları, şehir plancıları, deprem uzmanları gibi teknik heyetlerin olacağından söz ediyor. Kahramanmaraş’ın yeniden inşasında katılımından söz ediyor ama bu katılımcı iyi niyet, yapım aşamasında bu iktidarın hiçbir icraatında uygulanmadı. Katılımcılığı önceleri “herkes bize katılsın” diye koyan siyasi irade, katılımı herkesin tek kişiye katılımı çizgisine çekti: “Herkes bana katılsın.” En çok da depremde yaşadık bunu. Arama kurtarmadan, yardım toplama faaliyetlerine dek.

Ben burada Kahramanmaraş’ın zengin tarım alanlarına, üniversitenin eğitim arazilerine konut kurma arayışı olduğunu seziyorum. İktidar partisinin Mart ayında başlayacağını ilan ettiği yeni konutların yapım aşamasındaki tekinsiz ve aceleci tavrı da bu hissimi kuvvetlendiriyor. Zira üniversite arazileri şu an depremzede konutları için avantajlı ve “arazi üretimine” hazır görünüyor olabilir.

“Ne var bunda insanlar sokakta mı kalsın” diyebilirsiniz. “İnsan, topraktan, tarladan, bitkiden ağaçtan daha mı önemsiz “diyenler olabilir. Ben de daha önemli olduğu için tarım arazisi üzerine konut yapılmaması gerektiğini söylüyorum.

Bostanbaşı’na bakalım

Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın gözleri dolu dolu, sesi titreyerek arkasındaki yan yatmış yepyeni binaların enkazlarını göstermesi de gözlerimin önünden gitmiyor. "Milletvekili olduğum günden beri Bostanbaşı’nın tarım arazisi olduğunu söylüyorum. Maalesef buralar imara açıldı ve çoğu bina şimdi ağır hasarlı. Malatya’da depremden etkilenen diğer şehirlere bakıldığında yıkılan bina sayısı çok fazla" diyordu.

Ben çevre direnişlerinde gittiğim yerlerin ismine çok takılırım. Nereye bir termik, nereye bir taşocağı, nereye bir santral kurulmak istense, neresi imara açılsa, oradaki köy ve mahalle isimleri size bir şey anlatır. İmara açılan tarım arazileri de bas bas bağırır zaten. Amasra’da termik santrale karşı on yılları bulan direnişin köylülerin köyünün adı “Tarlaağzı” idi. Endişeleri santralın fındıklarına, fasulyelerine, yani yaşamlarına vereceği zarardı.

İnsan olan adı Bostanbaşı olan bir yeri imara açmaz. Ağbaba da hep dile getirdi. Deprem sonrası da bu bölgenin bir zamanlar nasıl verimli bir tarım arazisi olduğunu bir bir anlattı bir televizyon programında. Neye yarar. Depremlerin ardından özellikle tarım alanlarının imara açılması konusunda ve özellikle de bu tür alanlarda zemin sıvılaşmasının etkisi ile çok sayıda binanın yıkılması konusu uzmanlarca tekrar dile getirildi. Depremin bu derece canın yitmesine neden olmasında bunun da etkisi olduğu ifade edildi. Ah artık neye yarar? Bilmem ki ders almaya yarar mı? Ben o videodan alınmayacağı hissine kapılıyorum nedense.

Tarım ve Eğitim alanlarına ne olacak

Maraş Gündem haber sitesinin haberinde “Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2004 yılında Malatya'da 288 bin 127 hektar işlenen tarım alanı mevcuttu. 2022 verilerine göre bu sayı 173 bin 572'ye düştü. Peki, 114 bin 555 hektar tarım alanına ne oldu?” diye soruluyor.

Şimdi ben de aynı soruyu Kahramanmaraş için düşünüyorum. Gelecek zaman kipiyle, Kahramanmaraş’ın tarım alanlarına ne olacak? Hatta işin üniversite ayağından yola çıkarak İstanbul’a oturduğum mahalleye komşu bir mahallede göz dikilen bir lise, Korkmaz Yiğit Lisesi’ne geliyorum.

İstanbul Valiliği’nin kararıyla depreme dayanıklı olmadığı gerekçesiyle yıkılmasına karar verilen Korkmaz Yiğit Anadolu Lisesi’nin (KYAL) tekrar yapım masraflarını üstlenmek isteyen Korkmaz Yiğit'e izin verilmediği duyuldu. Yiğit, yıkım için verilen kararın kendilerine bildirilmediğini, ancak yine de yıkım ve yeniden yapımı üstlenmek istediğini yetkililere bildirmiş, ancak Beşiktaş Kaymakamlığı’nca reddedilmişti. T24’ten Hazar Dost’un haberine göre, Korkmaz Yiğit’in yıkım ve inşa süreçlerine ilişkin bilgi almak için Beşiktaş Kaymakamı Önder Bakan ile iletişimde olduğu, kaymakamın yıkımın ve yeniden yapımın kamu kaynaklarıyla yapılacağını belirttiği ve “Bu saatten sonra orada okul da olmaz” dedi. “Yıkılacaksa da güçlendirilecekse de biz yapalım, raporu verin gereğini yapalım” diyen vakıf yöneticileri son derece değerli bir arazide kurulu lisenin üzerindeki tehlike bulutlarını sezdikleri kesin.

Kendisi dezenformasyondan mütevellit İletişim Başkanlığı’nın, iktidar medyasının tek haber kaynağı haline dönüşen Dezenformasyon Bülteni adını verdiği yön gösterici çalışmasında “Korkmaz Yiğit Anadolu Lisesi’nin depreme dayanıksız çıkması sonrası okulun yeniden yapılma teklifi Kaymakamlık tarafından 'orada okul olmaz' denilerek reddedildi, iddiası doğru değildir” denmiş. “Kaymakamlığın yetkisi bulunmamakta, tüm süreci İstanbul Valiliği yürütmektedir” diye de ilave edilmiş.

Anlaşıldı merkez. Anladık biz onu.

Etiketler
Melda Onur Sosyal Medya