Şafak Akça: Eğitimin Genleri, Geleceğin Kodları-3

Reform yapmak adına eğitimde yapılan kimi radikal uygulamaların sonuçlarını milyonlar çekiyor. Gençlerimiz çekiyor, toplum çekiyor, ekonomimiz çekiyor. Bu kısır döngü sürekli devam ediyor ama ne yazık ki bu uygulamalar yüzünden milyonlar mağdur oluyor.

2123 yılını tasarlamak için kurucu felsefeyi özümsemek büyük bir başlangıç olacaktır. Cumhuriyeti salt bir yönetim şekli olarak görmek yerine bir aydınlanma projesi olarak değerlendirmek ve ona göre sistemi tasarlamak işimizi oldukça kolaylaştıracaktır. Geldiğimiz yüzyılda ise cumhuriyeti demokrasiyle ile taçlandırmak ana gaye ise demokratik bir eğitim alt yapısını kurmakta temel hedef olmalıdır.

Savaş yıllarında toplanan Maarif Kongresi, ömrünü eğitime adamış bilimsel düşünceyi içselleştirmiş Mustafa Necatiler, Reşit Galipler, Hakkı Tonguçlar, Hasan Ali Yüceller, eğitim şuaraları, köy kursları, harf devrimi, köy enstitüleri, uluslararası deneyimi olan John Deweyler genç cumhuriyetin eğitim denince ilk akla gelenleridir. Ama ne yazık ki bugün bile bu sayılan eylemlerden, bu nitelikteki bireylerden uzağız. Tam tersi uygulamalarla eğitim pedagojisinin yerini sözde dinsel eylemler almış ve bağnazlığın egemen olduğu bir görüntüyle karşı karşıyayız.

Türkiye ve genç nüfus kelimeleri yan yana geldiğinde ilk akla gelen ifade yetişmiş insan gücüdür. Peki insan gücünün niteliği ne ifade eder? İşte örnekleri:

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, “bu ülkede yaşanılmaz” denilen Almanya, yarattığı ekonomik mucizeyi o Berhard döneminde, savaştan sonra ülkeye dönen 15 bin dolayında teknik nitelikli, üstün nitelikli insan gücüne borçludur. 1800’lerde Fransız düşünür, iktisatçı Henry Saint SIMON şöyle diyor: “Fransa’nın tüm tıbbi cihazları bir gecede tahrip edilirse aynı düzen altı ay içinde yeniden kurulabilir. Ama doktorları bir anda ortadan kaybolmuş olursa bugünkü düzeye ancak yüz yıl sonra ulaşılabilir”. Bizde ise yetişmiş doktoralarımız gerek çalışma koşullarının olumsuzluğu gerekse özlük haklarının yetersizliği nedenleriyle yurt dışına gitmelerini “giderlerse gitsinler” diyerek önemsememeye çalışan bir yönetimle karşı karşıyayız.

1900’lü yıllarda ise Amerikalı iş adamı Henry FORD: “Fabrikalarımı ve makinelerimi tahrip edin, ama adamlarımı bana bırakın, en kısa zamanda eski servetime kavuşurum” derken yetişmiş insan gücüne vurgu yapıyordu

Eğitim ekonomik gelişmişlikte de, kalkınmada da, demokratik toplumda da anahtar rolü oynuyor. Ama biz ya eğitimi sulandırarak içini boşaltma yoluna gidiyoruz ya da okullarımızdan arka bahçe yaratma sevdasına kapılıyoruz. Popülist politikalar nedeniyle eğitimde radikal reformlar asla demokratik süreçlerde yapılamadı. Eğitimle ilgili ne kadar rasyonel yasalar varsa hepsini demokratik rejimin kesintiye uğradığı dönemlerde çıkardık: 222 sayılı kanun- 1739 sayılı kanun-2547 sayılı kanun-4306 sayılı kanun gibi. Sadece kamuoyunda 4+4+4 diye bilinen 6287 sayılı yasa bahsi geçen yasalardan ayrılır. O da hiçbir bilimsel görüş ve öneriler dikkate alınmadan, siyasal çoğunluğun dayatmasıyla TBMM’den kavga dövüş geçirilen bir yasadır. Hatta bu yasayla dünyaya rezil olduğumuz bir durum da vardır. Dünya eğitim tarihinde parlamentosu tarafından ders programı konulan yasaya biz sahip olduk.

Bunun temel nedeni kuşkusuz siyasetin dini kullanma dürtüsüdür. Eğitim tarihimize baktığımızda siyaset ne zaman popülizme sarılsa ilk akla gelen eğitim oluyor.

Çok partili hayatla birlikte geldiğimiz noktada eğitim sistemimiz ve insan yetiştirme sürecimiz hiçbir zaman başlangıçtaki aydınlanmacı felsefenin ruhuna uygun olamadı.

Plansız, içeriği boş, ezbere dayanan, üzerinde günlük kararlar alınan bir sistemden fazlasını beklemek de uygun olmaz. 1996 yılında 4 yıllık lisans mezunlarının (eğitim fakültesi mezunları dışında) başvuran tümünü ‘öğretmen ihtiyacı var’ diye öğretmen yapan bir ülke şimdi 600 bin öğretmenini sisteme alamıyor. Her yere üniversite, her üniversiteye eğitim fakültesi açmak popülizminin cezasını maalesef gençlerimiz çekiyor.

Bu kadar karamsar bir yapıdan geldiğimiz noktada ne yaparsak gelecek kuşakları istenilen seviyede yetiştirebiliriz?

Öncelikle bu soruya ne yapmayacağımızın yanıtını vermekle başlamalıyız. Eğitim politikalarını iktidar sahiplerinin ve o güce inanan örgütlerin belirlemesi kadar yanlış bir başlangıç olamaz. Toplumu ve ülkenin geleceğini belirleyen bir sistemi toplumun bütün kesimleriyle birlikte tasarlamak en çağdaş yaklaşım olacaktır. Eğitimin paydaşları toplumun tüm bileşenleridir. Dolayısıyla geleceğin eğitim sistemine hep birlikte karar verilmeli, toplumsal bir uzlaşı sağlanmalıdır.

Reform yapmak adına eğitimde yapılan kimi radikal uygulamaların sonuçlarını milyonlar çekiyor. Gençlerimiz çekiyor, toplum çekiyor, ekonomimiz çekiyor. Bu kısır döngü sürekli devam ediyor ama ne yazık ki bu uygulamalar yüzünden milyonlar mağdur oluyor.

“Bizim halkımız okula güvenir, öğretmene güvenir ama eğitim sistemine güvenmiyor”. Bu çelişkiyi kırarak politika geliştirmek zorundayız. Sistem iyi işlerse iyi okullar, iyi öğretmenler hep var olacaktır… Bu çelişkiyi olumluya dönüştürmek bütün eğitim paydaşlarının işi ve öncelikli görevi olmalıdır.

· Özgür düşünceli

· Sorgulayıcı

· Şüpheci-kuşkucu

· Dogmalardan arınmış

· Öğrenmeyi öğrenen

· Bilimsel düşünceyi ön planda tutan

· Sorumluluk sahibi

· Teknolojik donanıma sahip

· Temel bilgi ve becerileri olan

· Hümanist düşünen evrenseli içselleştiren

· Gelişim ve değişime açık

· Demokratik bir yaşam anlayışına sahip

· Toplumsal duyarlılığı gelişmiş

· Mesleki çeşitliliği fazla

· Tek bir alanda değil birden fazla alanda uzmanlaşabilen

· Rekabetçi-yarışmacı

· Ulusal ile evrenseli içselleştirebilmiş

Öğrencileri yetiştiren bir sistem iyi ve evrensel bir sistemdir. Bu ve buna bağlı bilimsel seçenekleri daha da artırabilecek özelliklerde insan yetiştirebilmeliyiz. Bu sayılan özelliklerde bireysel ve toplumsal roller vardır. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunun özel amaçları yetiştireceğimiz insan tipinin genel hatlarını vermiştir. Demokratik ortam, bilimsel program, çağdaş kadro, olumlu iklimle birlikte bu amaçlar geçekleştirilir ve gelecek yüzyılda daha güçlü bir Türkiye daha güçlü bir milletle birlikte aydınlık yarınları yaşarız.

Etiketler
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Öğretmen