Dr. Burcu Doğan yazdı: Kadınların görünmeyen yoksulluğu

Eğitim-İş Sendikası Araştırma ve Raporlama Uzmanı Dr. Burcu Doğan yazdı: Kadın yoksulluğu ile mücadele için yıllar önce atılan önemli adımlara karşın Türkiye’nin durumu içinde bulunduğumuz dönemde bile pek iç açıcı değildir. Çünkü patriyarkanın Türkiye’deki etkinliği hala çok fazladır.

8 Mart gününün anlam ve önemi dünyada da Türkiye’de de büyüktür. Yıllardır devam eden ve sonu gelmeyen bir mücadelenin temsili olan bugünün, ne kadar doğru anlaşıldığı ise tartışmaya açıktır çünkü bugün bir kutlama günü değil cinsiyet ayrımcılığının, kadın yoksulluğunun, şiddete maruz kalan kadınların, çocuk gelinlerin son bulması için farkındalık yaratma günüdür. Bu sorunlar arasında Kadınlar Günü’nün ilanıyla doğrudan ilişkili olan ve aslında diğer sorunların da temelini oluşturan konu sömürü altında olan kadınların yoksullaşmaya karşı vermiş olduğu mücadeledir. Bu mücadelenin temelini atan olay, 8 Mart 1857’de New York’ta hazır giyim fabrikasında çalışan kadınların, uzun saatler düşük ücretlerle çalışma koşullarına karşı grev başlatması ve bu grevin müdahaleyle fabrikaya kitlenen 129 kadının çıkan yangında can vermesiyle sonuçlanmasına neden olmasıdır. Dünyada büyük ses getiren ve birçok kadın hareketinin başlangıcı olan bu olayın ardından 1977 yılında Birleşmiş Milletler, 8 Mart gününü “Dünya Kadınlar Günü” olarak ilan etmiştir.

Kadın yoksulluğu ile mücadele için yıllar önce atılan önemli adımlara karşın Türkiye’nin durumu içinde bulunduğumuz dönemde bile pek iç açıcı değildir. Çünkü patriyarkanın Türkiye’deki etkinliği hala çok fazladır ve kadınların ekonomik hayatta maruz kaldığı yüzlerce sorun kadın yoksulluğunu beslemeye devam etmektedir.

Kadınların emek mücadelesinin sonu yoktur çünkü zaman değişmiş ancak Türkiye’de tek değişken olarak cinsiyetin dikkate alınmasıyla yapılan meslek yakıştırmaları, önyargılar, beşerî sermayeyi geliştirmenin önündeki büyük engellerde ne azalma ne de sona erme durumu olmamıştır. Yıllardır toplumsal iş bölümü adı altında kadınlara dayatılan ev içi düzeni sağlama sorumluluğu kadınların, iş hayatına katılamamasına, bazı bölgelerde ise eğitimine devam etmemesi için bir gerekçe olarak sunulmasıyla beşeri sermayesini geliştirerek ekonomik hayatta yer alabilecek ve üretime katkı sunabilecekken bu imkândan mahrum bırakılmasına neden olmuştur.

İş hayatına katılamayan kadınlar kaçınılmaz olarak erkeklerin gelirine bağımlı kalmış ve yoksullaşmıştır. Kısacası işgücü hayatında görünmeyen ve dışlanan, ev içindeki emeği hiçe sayılan ve asla bir karşılığı olmayan kadın emeği sıradanlaştırılmış, görmezden gelinmiş ve kadınlar bireysel olarak yoksullaşmış, toplum tarafından yoksullukları bile görünmez hale gelmiştir.

Dr. Burcu Doğan yazdı: Kadınların görünmeyen yoksulluğu - Resim : 1

Kaynak: Dünya Bankası verileri kullanılarak oluşturulmuştur.

Tüm dünyanın sorunu olan kadın yoksulluğu meselesi, Türkiye’de OECD ülkeleri ortalamasına göre daha derin hissedilmektedir. Türkiye’de işgücüne katılım oranları tarihsel süreç için %30’larda olurken OECD ortalamasında %50 seviyelerinde gerçekleşmiştir.

Dr. Burcu Doğan yazdı: Kadınların görünmeyen yoksulluğu - Resim : 2

Kaynak: TÜİK verileri kullanılarak oluşturulmuştur.

TÜİK tarafından en son açıklanan “İşgücü İstatistikleri” verilerine göre ise erkeklerin işgücüne katılım oran %71, kadınların işgücüne katılım oranı ise %35,8 olmuştur. Bu veriler Türkiye’de kadınların iş hayatındaki temsilinin erkeklere göre oldukça düşük gerçekleştiğini haliyle ekonomik gelir elde etme konusunda geri planda kaldığını ortaya koymaktadır.

Dr. Burcu Doğan yazdı: Kadınların görünmeyen yoksulluğu - Resim : 3

Kaynak: TÜİK verileri ile oluşturulmuştur.

Türkiye’de kadınların iş hayatına katılımındaki düşüklüğün bir tercih olmadığını ağırlıklı olarak toplumsal iş bölümünün bir dayatması olduğunu kanıtlayan veriler yine TÜİK tarafından açıklanmış olan “işgücüne katılmama nedenleri” anketinin sonuçlarında görülmektedir. En fazla “ev işleriyle meşguliyet” gerekçesiyle işgücü hayatına katılamadığını söyleyen bireylerin olması, kadınların piyasanın bu derece dışında kalmasının nedenini ortaya koyar niteliktedir. Piyasaya dahil olamayan kadınların ev içindeki emeğinin küçümsenmesi ve değersiz görülmesi de ayrıca sorundur. Bunun nedeni de açıktır ki kadınların ev içi hizmetlerinin piyasa karşılığı bulunmamaktadır. Bu nedenle görünmeyen ya da kadınların var olma nedeni gibi algılanan ev içi sorumluluğun aslında önemli bir hizmet üretimi olduğu görmezden gelinmektedir.

İş hayatına katılamayan kadınlar kadar iş hayatına katılabilen kadınlar için de sorunlar çeşitlidir. Bunlardan birkaçı mesleklerin cinsiyetle ilişkilendirilmesi, kadından yönetici olamayacağına dair önyargının bulunması, kadının annelik durumundan dolayı işe devamlılık sağlayamayacağı ve işyerinde verimin düşmesine neden olacağının düşünülmesidir.

Mesleklerin cinsiyete göre şekillendirilmek istenmesi özellikle de pozisyon açısından yaratılan kategoride kadınların alt kadrolarda çalıştırılması ve yükselme kriterlerini sağlasa dahi erkek adayların üst kadrolar için daha fazla tercih edilmesi önyargının bir ürünüdür. TÜİK verilerine göre Türkiye’nin 2022 yılına ait orta ve üst düzey yönetici pozisyonundaki kadın oranının %19,6 erkek oranının ise %80,4 olması cinsiyet ayrımcılığının en görünür halidir. Kadınların çalışma hayatında yükselmesinin ve daha üst kadrolarda çalışmasının yalnızca cinsiyet farkının göz önünde bulundurulmasıyla engellenmesini ifade eden cam tavan kavramının Türkiye’de oldukça etkin olduğu açıktır. Yükselme engeline maruz kalan kadınların önüne getirilen bir başka engel ise anneliktir. Kadınların evlenmesi ve çocuk sahibi olması, uzun süreli izinleri gerekli kıldığı için işveren tarafından işyerinin işleyişine zarar veren bir durum olarak algılanmaktadır. Bu gerekçeyle kadınlar daha alt kademelerde çalıştırılmalı ya da istihdam edilmemeli düşüncesi ortaya çıkmaktadır. Bu baskının farkında olan ve bu yüzden hem ev içi görevlerini hem de işyerindeki sorumluluklarını en mükemmel haliyle tek başına yerine getirmek zorunda bırakılan kadınlar, açıkça annelik ile çalışan kadın olma arasında tercih yapmaya zorlanmaktadır.

Dr. Burcu Doğan yazdı: Kadınların görünmeyen yoksulluğu - Resim : 4

Kaynak: TÜİK verileri ile oluşturulmuştur.

Bu zorlamanın yansıması eğitim düzeyini arttırarak iş hayatına katılmak isteyen ya da işgücü piyasasında daha üst kadrolara çalışmak isteyen kadınların eğitim durumu arttıkça anne olma yaşının arttığını, eğitim durumu azaldıkça anne olma yaşının düştüğünü gösteren ilköğretim, lise ve yükseköğretim düzeylerindeki annelerin doğum sayılarında görülmektedir. Yani kadınlar beşeri sermayelerini arttırarak iş hayatına katılmak ve daha üst mevkilerde istihdam edilmek istediklerinde anne olma yaşları artmaktadır. Çünkü hem iyi bir anne olmak hem de iş hayatında başarılı bir çalışan olabilmek için fırsat elde etmenin yolu mevcut koşullarda bir tercihte bulunmaktır.

Yaşanan tüm bu ayrımcılığın temelinde toplum bilincinde yer etmiş önyargılar ve devletin yetersiz politikaları vardır. Bu eksiklerin giderilmesi sorunun çözümü için şarttır. Bu nedenle zorunlu eğitim süreci içinde toplumsal eşitlik adı altında toplumun bilinçlendirilmesi ve devlet politikaları ile kadınların iş yükünün azaltılmasına yönelik olarak kreş imkanlarının tüm çocuklar için yeterli olacak şekilde sunulması, çocuğun beslenme konusunda anneye olan bağımlılığı bittiği andan itibaren sorumluluğun babayla eşit bölüşülmesi için işyerlerine düzenleme getirilmesi çözüm için atılabilecek temel adımlardır. Böylece kadınların yoksulluğu ve ekonomik bağımlılığı son bulacak iş hayatında rahatlıkla var olabileceklerdir.

Kadının yeri evi değildir, kadının yeri olmak istediği her yerdir. İş bölümü adı altında adeta eve mahkum edilen, erkeğin geliriyle yaşamak zorunda bırakılan, geliri olmadığı için çoğu ortamda söz hakkı dahi verilmeyen, maddi manevi her açıdan yoksullaştırılan, iş hayatında önyargılarla ayrımcılığın odak noktası haline gelen ve bu önyargılarla mücadele etmenin yolunu annelik hayallerini ertelemekte bulan kadınların durumuna yönelik çözümlerin oluşturulduğu gün “kadınlar günü” olacak ve işte o zaman adına kutlama demek anlam kazanacaktır.

Etiketler
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kadın hakları TÜİK İş hayatı Yoksulluk