Hangi zamanda yaşamak isterdin?

Aklıma gelen soruyu küpemin iğnesiyle masaya kazıyorum. Hangi zamanda yaşamak isterdin? Garson ters bir ifadeyle yanıma gelip, masaya bakıyor. Ve şöyle söylüyor: “Yıllardır buradayım, değişen hep masa oluyor.”

1919... Torino’da bir kafede oturuyorum. Manşetler Lidia Poet’in hukuk mücadelesini kazandığını ve İtalya’nın ilk kadın avukatı olduğunu yazıyor. Çevreme bakıyorum, az sayıda kadın çalışıyor ve muhtemelen eğitim hakkına da pek azı erişecek. Sonra kendilerini kabul ettirmek için meslektaşları ve belki aileleriyle yeni bir mücadeleye girecekler. Lidia, 83’ten beri bunun için uğraşıyordu. Şimdi ise altmış beş yaşında. Gazeteyi katlıyor, kahvemden bir yudum alıyorum. Aklıma gelen soruyu küpemin iğnesiyle masaya kazıyorum. Hangi zamanda yaşamak isterdin? Garson ters bir ifadeyle yanıma gelip, masaya bakıyor. Ve şöyle söylüyor: “Yıllardır buradayım, değişen hep masa oluyor.”

Netflix’in ilk sezonunu 15 Şubat 2023’te yayınladığı “Lidia Poet'in Maceraları” yedi bölümden oluşuyor ve son bölüme bakılırsa devam sezonunun geleceğini söyleyebiliriz. Varlıklı bir ailenin kızı olarak Torino’da dünyaya gelen Lidia, tıpkı babası ve abisi gibi hukuk eğitimi alıyor. Akabinde kadın olması gerekçe gösterilerek mesleğinden uzaklaştırılsa da sistemdeki çarpıklığı görüp mücadelesine arka planda devam ediyor. Ailesi, meslektaşları, müvekkilleri de dahil olmak üzere herkes Lidia’yı toplum dışına iterken, potansiyelini görebilen ve ona hayranlık duyan arkadaşı Andrea’yı görüyoruz. Genç bir tüccar olan Andrea, Lidia'nın kendisiyle Amerika’ya gelmesini, mesleğini orada icra edebileceğini söylüyor.

KITALAR ARASI ORTAK KADER

Jill Norgren, Amerikalı kadınların hukuk mücadelesini anlattığı Rebels at the Bar (Barodaki Asiler) isimli kitabında, "1865’te Amerikan İç savaş sona erdiğinde eşit haklar fikri yeni bir görünüm kazandı. İzleyen iyimserlik dolu on yıl içinde bir avuç kadın, avukat olma hayallerini gerçekleştirmek için harekete geçti. Bu radikal bir arzuydu. Hukuk tamamen erkeklere ait bir meslekti ve çoğu Amerikalı, kadınların evlerinin ya da çiftliklerinin dışında bir yerde çalışmaması gerektiğini düşünüyordu. Buna rağmen eşitlik ideali güçlüydü ve bu kadınlar, babaları ve erkek kardeşlerinden hukuk öğrenerek, hukuk fakültelerinin kapılarını çalarak ve barolara üye olabilmek için yerel, eyalet ya da federal mahkemelere başvurarak geleceğe doğru yola çıktılar" ifadelerine yer veriyor.

Norgren’ın da kitabında belirttiği gibi; bu mücadele tarihsel olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde daha önce başlamış olsa da kadınların hukuk öğrenme metodu, onlara getirilen kısıtlamalar ile kıtalar arası paralellik gösteriyor. Lidia Poet, Andrea'nın ısrarlarına rağmen Amerika'ya gitmek yerine mücadelesini kendi topraklarında sürdürmeyi tercih ediyor.

ÜÇ FARKLI KADIN

Lidia’nın avukat abisi Enrico, kurallara riayet etmeye çalışırken kız kardeşi ile sürtüşme yaşasa da Lidia’nın zekice yaptığı olay çözümlemeleri neticesinde beraber çalışmayı kabul ediyor. Savcının bir kadına yenilme tehlikesini göze alamaması üzerine, asistanlığına dahi engel getirilen Poet, 1883’te Torino Barosuna kayıt için başvuru yapıyor ve kabul ediliyor ancak 1884 yılında temyiz mahkemesi baronun kabul kararını ortadan kaldırıyor: “Kadınların kıyafetinin cübbeyi kapatması durumunda, verilecek kararın güvenilirliğinin sarsılacağından, yaradılışı dolayısıyla ailesi ile olması gerektiği hükmüne…”

Dizideki anlatıya göre; Lidia Poet abisinin yanında asistan olarak çalışırken tüm davaları arka planda üstleniyor.

Enrico’nun eşi Teresa ise ev hanımı ve ataerkil zihniyete uyum göstererek, kendi güvenli alanında kalmaya çalışıyor. Lidia ile olan çatışmaları genellikle evin genç kızı merkezli olurken, annenin yaratmaya çalıştığı itaatkar kadın imajının asi hala tarafından zedelendiğini görüyoruz. Genç kız eski ve yeni düşünce arasında sıkışırken, dayatılan gerçeklikten halası Lidia sayesinde uzaklaşma, özgürleşme imkanı buluyor. Farklı yaş grubuna mensup üç kadın da idealler ile dayatılanlar arasında bir savaş verirken, zaman zaman dayanışma içerisinde olup, birbirlerinden güç alıyorlar.

Teresa’nın erkek kardeşi Jacobo bir gazeteci. Lidia’ya araştırmalarında destek olurken, aralarında oluşan romantik ilişki zamanla Lidia’ya duygusal bir türbülans yaşatıyor.

İlk sezon, sözünü ettiğimiz karakterlerin ekseninde kurgulanmış. Her bölüm izleyiciyi seyirde tutan, dinamik bir olay örgüsü sunuyor. Dönemsel işlerin ne kadar detay gerektirdiğini tahmin etmek güç değil. Saç, makyaj, kostüm derken belki de en önemli unsur kullanılan mekan oluyor. Zira birçok dönem işinde, hazırlanan dekorların yarattığı yapaylık kimi izleyiciyi hikayeden bile soğuturken burada böyle bir sorunla karşılaşmıyoruz. Bu sebeple İtalya gibi tarihi yapılarını koruyan bir ülkede sanat yönetiminin mekansal açıdan sahip olduğu şansı kıskanıyoruz.

KADINLARIN ÇALIŞMA HAYATINA GİRİŞİ

Ancak, tarihi binaların ihtişamı, yaşananların vehametini örtmeye yetmiyor. Bugün aynı yapılarda benzer mücadeleleri veren kadınlar olduğunu bildiğimizden, meselenin tarihsel arka planına da bakmamız gerekiyor.

Lidia Poet’ in mesleki özgürlüğünü kazanmasından yaklaşık iki yıl sonra İtalya’da yönetimi ele alan Mussolini, kadını doğrudan toplum dışına iten söylemlerde bulundu ve “sayı güçtür” diyerek kadınların çok sayıda çocuk doğurmasını buyurdu! Aynı şekilde Nazi Almanya’sı “Kinder, Kirche, Küche” (Çocuk, Kilise, Mutfak) sloganıyla benzer bir politika izledi ve kadınların çocuk doğurmasını teşvik amacıyla prim, gamalı haç madalyası gibi kampanyalar oluşturdu.

Natalist temelli faşist ideolojiler, kadınların hayatını biyolojik işlevleri üzerinden planlarken, kapitalist düzende onları nerede, nasıl "kullanacağına" yeniden bakmak durumunda kaldı ve şöyle bir yol izledi.

İş hayatında cinsiyet eşitsizliği oluşturan kararnamelerle öncelikle kentsoyluları hedef aldı. Patriyarka, otoritesini elinden alınacak bir oyuncak gibi sımsıkı tutmaya çalışırken, korkudan kaynaklanan hırçınlığıyla başta Lidia Poet gibi eğitimli kadınlara taruza kalkıştı. Özellikle burjuva mesleklerinde çalışan kadınlar, getirilen kısıtlamalarla işlerinden oldu ve Lidia'nın baroya kabul edilmeme gerekçesine benzer sebepler öne sürülerek seçkin bir mesleği icra edebilmek için uygun görülmediler. Fakat eş zamanlı olarak kadın işçiler de aynı bağnazlığın farklı bir çeşidine maruz kalıyordu.

Kadınların ücretli işçi olarak çalışma hayatına dahil edilişi Sanayi Devrimi ile başladı ve özellikle 1937’den itibaren büyük bir artış gösterdi. Giderek artan “sayıları”, faşist iktidarın başta “korunması gereken kadın” söylemlerinin çok ötesine taşındı ve yüzyıllara yayılan bir emek sömürüsünü de beraberinde getirdi.

Kadın hareketinin önemli isimlerinden Clara Zetkin şöyle söylüyor: "Kapitalistler aşağıdaki iki faktör üzerinde spekülasyon yaparlar: Kadın işçiye mümkün olduğunca düşük ücret ödenmeli ve kadın işçilerin rekabeti, erkek işçilerin ücretlerini mümkün olduğunca düşürmek için kullanılmalıdır.”

Yalnızca fayda sağlanılan bir cins olarak varlıklarını sürdürürken, eğitim ve çalışma hakkı gibi yaşamsal ihtiyaçlarına erişmek için katbekat çaba gösteren kadınlar bu adaletsiz yargıda savunmalarını dahi yapamadı. Peki şimdi? Zaman ne kadar ilerledi?

LIDIA POET BUGÜN YAŞASAYDI NE OLURDU?

Dizide de yer verildiği gibi düşük ücretle işini yapmaya çalışan Lidia Poet, günümüzde olsa çok da farklı bir durumla karşılaşmazdı. Bugün bile kadınların çalışma hayatında yaşamış olduğu gelir eşitsizliği, hor görülme, taciz vb. zorluklar karşısında somut adımlar atmak şöyle dursun, taleplerini dile getirirken hala iktidar tarafından seslerinin kesilmeye çalışıldığını görüyoruz. Uğradıkları haksızlığın verdiği stresle yaşadıkları psikolojik sorunları kendi içlerinde çözmeye çalışan kadınlar muhatap bulamıyor.

Bu yüzden kamusal alanda sergilenen modernizm imajı, söylem dili değişmedikçe ve gündelik hayatta bir işlev kazanmadıkça anlamsızlaşıyor. Oysa tasarlanan gelecek için içselleştirilmiş bir adalete ihtiyacımız var. Yine de artık kadınların büyük bir çoğunluğu bastırılmış enerjileriyle güçlerini eril tahakküme teslim etmek yerine buna direnmek için kullanıyorlar. Çünkü duruşma kapanmadı. Lidia limanda, dönüp arkasına bakarken aklından hangi sorular geçti, bilemiyoruz. Ancak süregelen bu davada açıklığa kavuşmayan çok madde var ve bizi istediğimiz zamana taşıyacak şey de bugünkü sorularımız olacak.

Etiketler
Lidia Poet Kadın hakları Netflix Dizi