Derya Kömürcü yazdı: Kurumsal siyaset tükeniyor

Seçim öncesinde aylar boyunca siyasetle, “kazanacak aday”la, “dış güçler”le, “Türkiye yüzyılı”yla meşgul olan seçmenler artık çok daha fazla zamları, hayat pahalılığını, geçim sıkıntısını, birikimlerinin yok oluşunu ve güvencesiz geleceklerini konuşuyorlar.

14 ve 28 Mayıs seçimlerinin ardından birer ay arayla gerçekleştirdiğimiz dört farklı araştırmanın ortaya koyduğu ortak bulgu, seçmenlerin giderek daha fazla siyasete olan ilgisini yitirmesi ve ana akım siyasal partilere yönelik tepki. Seçimleri kaybetmiş olmanın muhalif kamuoyunda yarattığı hayal kırıklığı ve küskünlük bir yana, iktidarı destekleyenlerin zafer sarhoşluğu da hızla yok oldu. Seçim öncesinde aylar boyunca siyasetle, “kazanacak aday”la, “dış güçler”le, “Türkiye yüzyılı”yla meşgul olan seçmenler artık çok daha fazla zamları, hayat pahalılığını, geçim sıkıntısını, birikimlerinin yok oluşunu ve güvencesiz geleceklerini konuşuyorlar. Sorunların büyüklüğü ve sorunları çözecek bir siyasal aktörün yokluğunda seçmenlerin ana akım siyaset dışındaki partilere yönelişi ve oy kullanmama eğilimi artıyor. Yaklaşık olarak dört seçmenden biri kararsızlar ya da oy kullanmayacaklar kümesinde yer alıyor. Oy kullanacağını söyleyen de tercihinden pek memnun değil, çoğu daha iyi bir seçenek olmadığı için o partiyi destekleyeceğini söylüyor.

Derya Kömürcü yazdı: Kurumsal siyaset tükeniyor - Resim : 1

Her ne kadar Türkiye’de seçimlere katılım, siyasi parti üyeliği, siyasi gelişmeleri takip etme gibi veriler vatandaşların siyaset ve siyasi partilere ilgisinin pek çok gelişmiş ülkeyle kıyaslandığında oldukça yüksek olduğunu ortaya koysa da biraz derine indiğimizde siyaset kurumunun bir bütün olarak ciddi bir güven ve inandırıcılık kriziyle karşı karşıya olduğu görülüyor. Başta siyasi partiler olmak üzere siyasetin tüm kurumları vatandaşın gözünde değersizleşiyor ve tükeniyor. İktidar partisi ile devlet aygıtının iç içe geçmesi nedeniyle bu değersizleşmeden devlet kurumları da payını alıyor. TÜİK’ten Diyanet İşleri Başkanlığı’na Adalet Bakanlığı’ndan Cumhurbaşkanlığı makamına kadar pek çok kuruma güvenmeme oranları güvenme oranlarının oldukça üzerinde seyrediyor. Örneğin Diyanet İşleri Başkanlığı’na “hiç güvenmiyorum” diyen seçmenlerin oranı yüzde 52 seviyesinde.

Son seçimlerin ardından siyasetle “çok ilgili” olduğunu söyleyen seçmenlerin oranı yüzde 19. “Hiç ilgilenmiyorum” diyenler yüzde 28’i geçiyor. Bu bağlamda rekor 14 Mayıs’ta CHP’ye oy vermiş olanlarda. CHP seçmeninin yüzde 39’u siyasetle “hiç ilgilenmiyorum” diyor.

Araştırmanın seçim sonrasında siyasete dair hislerin sorgulandığı kısmı seçmenlerin ruh haline dair daha da ilginç bulgular ortaya koyuyor. “Son dönemde siyasi konular hakkında düşündüğünüzde kendinizi nasıl hissediyorsunuz?” sorusu sorulduğunda dört seçmenden üçü bıkkın, öfkeli ya da çaresiz hissettiğini ifade ediyor. Umutlu olanların oranı yalnızca yüzde 16.

Derya Kömürcü yazdı: Kurumsal siyaset tükeniyor - Resim : 2

Seçmenler partiler bazında incelendiğinde sonuçlar daha da çarpıcı. 14 Mayıs seçimlerinde CHP’ye oy vermiş olanların yüzde 95’i bıkkın, öfkeli ya da çaresiz hissediyor. Bu oran İYİ Parti’ye oy vermiş olanlar için yüzde 94,5; Yeşil Sol Parti’ye oy vermiş olanlar için yüzde 90 olarak ölçülüyor. Umut ve heyecan vermeyen bir siyasetin vatandaşların gözünde değersizleşmesi ve tükenmesi kaçınılmaz görünüyor.

Dahası toplumun siyasete ve siyasetçiye bakışı da geri döndürülemeyecek biçimde değişiyor. Toplumun yüzde 81’i siyasetçilerin ülke menfaatlerini değil, öncelikle kendi siyasi ve ekonomik çıkarlarını gözettiğini düşünüyor. İktidar bloğuna oy verenlerin bile yüzde 60’tan fazlası bu görüşte.

Yine yüzde 81’lik bir kesim siyasi partilerin vatandaşların görüşlerini karar alma süreçlerine yansıtma konusunda başarısız olduğunu düşünüyor. Buna karşılık partilerin kendi içlerinde yeterli derecede demokratik olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 10’u bulmuyor.

Siyaset kurumunun içinde bulunduğu bu durum, belki AKP/MHP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a birkaç yıl daha iktidarda kalma ya da ana akım muhalefetteki siyasetçilere kendi mikro iktidarlarını koruma olanağı sağlıyor, ama siyasete ve siyasetçilere yönelik algıdaki erozyon ülke demokrasisi açısından ciddi riskleri beraberinde getiriyor.

Buradan çıkışın yukarıdan aşağı doğru bir müdahaleyle gerçekleşmeyeceği çok açık. Eğer ülke demokrasisi bir biçimde varlığını sürdürüp gelişecekse bunun koşulu birkaç ismin gidip yenisinin gelmesi, partilerin ittifak/işbirliği yapması ve hatta seçim kazanarak iktidarı değiştirmesi değil. Siyasal alanın genişlemesi, siyasal katılımın beş yılda bir oy kullanmanın ötesinde bir anlam kazanması, siyasetin toplum yararına yapılması, mevki sahibi olmanın adam kayırmacılığa değil liyakat ve emeğe dayanması için esas olan tabandan örgütlenecek bir vatandaş inisiyatifinin siyasette söz sahibi olmasıdır. Kitleler siyasetin bir parçası olmadığı sürece oligarşinin tunç yasası en bayağı haliyle Türkiye siyasetine hâkim olmaya devam edecektir.

* Yazıdaki veriler Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin 26-29 Eylül tarihleri arasında 26 istatistiki bölgedeki 27 ilde 2398 kişiyle gerçekleştirdiği Türkiye Siyaset Paneli araştırması raporundan alınmıştır.

Etiketler
2023 Seçim CHP Yöneylem Anket