Siyasetin ilgi odağı gençler

Cumhurbaşkanlığı seçimi tercihlerine baktığımızda ilk kez oy kullanacak genç seçmenlerin Erdoğan karşısında Kılıçdaroğlu’nu 20 puanın üzerinde bir farkla desteklediğini, üçte ikisinin “Erdoğan’a asla oy vermem” dediğini görüyoruz.

Seçime bu kadar kısa bir süre kalmışken özellikle Muharrem İnce ve Sinan Oğan’a olan ilgileri nedeniyle gençlerin oy tercihlerinin yeniden önemli bir gündem maddesi haline geldiğini görüyoruz. 14 Mayıs’ta seçimin sonucunu gençlerin, özellikle de ilk kez oy kullanacak genç yeni seçmenlerin belirleyeceğine dair yorumlar yapılıyor. Bu yorumların hem demografik hem de siyasi anlamda bir gerçekliği var. 14 Mayıs’ta seçmen havuzuna dahil olacak beş milyona yakın genç seçmen var. Bunlar toplam seçmenlerin yüzde 8’den fazlasını oluşturuyor. Türkiye gibi seçmen tercih ve aidiyetlerinin kutuplaşma nedeniyle aşırı kemikleştiği, bir cepheden diğerine geçişin çok yavaş gerçekleştiği toplumlarda siyasi tabloyu radikal bir biçimde değiştirmekte etkili olacak üç seçmen kümesi var.

Birincisi ilk kez oy kullanacak gençler, ikincisi sistemden umudunu yitirdiği için oy kullanmayanlar ve üçüncüsü kararsızlar. Seçime bu kadar az gün kalmışken partilerin bu üç kümeye odaklanması çok anlaşılır bir durum. Burada genç yeni seçmenleri önemli kılan, sadece bu kümenin nicel büyüklüğü değil, aynı zamanda bunların oy kullanmayacak ve kararsız kümeleriyle de kesişiyor olması. Yani gençler, diğer tüm seçmen kümeleriyle kıyaslandığında daha çok kararsız ya da oy kullanmama eğiliminde. O yüzden onların tercihi üzerinde etkili olduğunuzda kararsızlar ya da oy kullanmayacaklar üzerinde de etkili olmuş oluyorsunuz.

Cumhurbaşkanlığı seçimi tercihlerine baktığımızda ilk kez oy kullanacak genç seçmenlerin Erdoğan karşısında Kılıçdaroğlu’nu 20 puanın üzerinde bir farkla desteklediğini, üçte ikisinin “Erdoğan’a asla oy vermem” dediğini görüyoruz. Son süreçte Muharrem İnce’ye yönelik bir ilgi olduğu da görülüyor, ancak bunun ne kadar kalıcı bir ilgi olduğu tartışmalı. Gençlerin kendi önlerine sunulan iki güçlü adayın dışında bir alternatife yönelerek sistemi protesto ettiğini söylemek daha doğru olur. Tam da bu yüzden Muharrem İnce gibi, Sinan Oğan gibi diğer alternatiflere yöneliyorlar. Ancak seçim günü geldiğinde kendi gelecekleri üzerinde doğrudan etkisi olacak oy tercihlerini daha akılcı bir biçimde ortaya koyma ihtimalini de göz ardı etmemek gerekir. Buna karşın, daha iyi bir gelecek konusunda ikna olmamaları durumunda oy kullanmama eğiliminin bu seçmen kümesi içinde en yükseğe ulaşmasını da bekleyebiliriz.

Milletvekilliği seçimi söz konusu olduğunda ise CHP’nin ülke ortalamasının oldukça üzerinde bir oranla ilk kez oy kullanacaklar tarafından desteklendiğini görüyoruz. Burada gençlerin yaşamayı hayal ettikleri toplum modeli ile CHP’nin savunduğu toplum modelinin örtüşmesinin etkisinden bahsedilebilir. Buna karşılık AKP’nin yeni genç seçmenlerden ülke genelinde aldığı oy oranının oldukça altında oy alabildiğini de vurgulamak gerekir.

Peki gençler bu kadar önemliyken partilerin onlara yönelik politikalarının gerçek anlamda bir karşılık bulduğu söylenebilir mi? Doğrusunu söylemek gerekirse bir bütün olarak siyasal partilerin gençlere ulaşmak için kullandığı araçların başarılı olduğunu söylemek kolay değil. “Daha genç” giyindiniz ya da gençlerle video çektiniz diye onlara seslenmiş olmuyorsunuz. Bu insanların dünyayla kurduğu ilişkiyi doğru analiz etmeden, onların yaşam biçimini, önceliklerini, beklentilerini dikkate almadan yapılan çalışmaların siyasi pazarlama ve reklam faaliyetinin ötesine geçme şansı yok. Vaatlerinizin çok etkili olma potansiyeli olsa bile o vaatleri onlarla buluşturacak doğru mecrayı bulamıyor, doğru mesajı veremiyorsanız o vaatlerin oy davranışına yansıyan bir etkisi olmuyor.

Bununla birlikte gençlerin aileleriyle kıyaslandığında çok daha az tarihsel ve ideolojik bagajları olması, dünyaya daha fazla entegre olmaları ve sosyal medyanın etkisi muhalefet açısından önemli imkanları beraberinde getiriyor. İlk kez oy kullanacak seçmenlere yönelik gerek nicel gerek nitel araştırmalarda AKP ve MHP’yi destekleyen anne-babalara sahip genç yeni seçmenlerin yaklaşık olarak yarısının ailelerinden farklı siyasal tercih ve tutumlar geliştirdiklerini tespit ediyoruz. Ancak şunu da biliyoruz ki siyasi tercih ve tutumların gerçek anlamda oy davranışına dönüşebilmesi için siyasi aktörlerin aktif müdahalesi gerekiyor. Akılcı olduğu kadar duygusal boyuta da seslenen, bir aidiyet geliştirmeye yardımcı olan katılımcı siyaset tarzının gençlerin beklentileriyle daha çok örtüştüğü görülüyor.

Gençler için özgürlük ve adalet, hava kadar, su kadar önemli. Hangi siyasi mahalleden geliyor olurlarsa olsunlar kendi özgürlük anlayışlarına müdahale eden bir siyasi otoriteye mesafe koyuyorlar. Adalet çok önemli ama bu sadece hukuki anlamda adalet ya da adaletsizlik değil. Onlar için mülakatlarda elenmek, liyakatsizlik, adam kayırmacılık adaletsizliğin en görünen biçimi. Eğitim sistemindeki aksaklıklar da fırsat eşitliğini ortadan kaldıran bir adaletsizlik. Bununla birlikte siyasetçiler söz konusu olduğunda gençlerin en çok vurguladığı kavram açıklık ve samimiyet. Bu anlamda Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Alevi” videosunun tam da bu açıklık ve samimiyete denk gelen bir etkisi olduğu söylenebilir.

Etiketler
Derya Kömürcü Cumhurbaşkanlığı Seçim