Derya Kömürcü yazdı: Yerel seçime doğru muhalefet ve küskün seçmen

Bu siyasetin varacağı nokta, muhalefetin Erdoğan'ın istediği biçimde dizayn edilmesi, yerel seçimlerde hezimet ve muhalif kamuoyunda öğrenilmiş çaresizliğin pekişmesi olacaktır.

Bundan beş yıl önce, 24 Haziran 2018 seçimleri sonuçlandığında Muharrem İnce kaynaklı “adam kazandı” krizinin yarattığı hayal kırıklığı bir yana muhalif kamuoyundaki hâkim his, “bu kez olmadı ama bir sonrakinde kesin kaybedecekler” hissiydi.

Nitekim 31 Mart 2019 yerel seçimlerine bu hisle girildi ve zaferle çıkıldı. Zaferi sağlayan ittifak/işbirliği siyasetiydi ve bunu mümkün kılan 24 Haziran 2018’de ilk denemesi yapılan “Türk tipi başkanlık sistemi” seçimleriydi. Başkan olmak için ihtiyaç duyulan yüzde 50+1 ittifak ve işbirliğini kaçınılmaz kılmıştı. 2019’da özellikle büyükşehir belediyelerinde elde edilen zafer, CHP-İYİ Parti-HDP üçgeninde sergilenen aktif ve pasif işbirliğinin sonucuydu. Özellikle İstanbul seçimlerinde elde edilen başarı, bir sonraki seçimde elde edilecek zaferin anahtarının ittifak ve işbirliği siyaseti olacağı düşüncesini pekiştirdi. 2018 seçimlerinin hemen ardından oluşan “bu kez olmadı ama bir sonrakinde kesin kaybedecekler” hissi, psikolojik üstünlüğün beş yıl boyunca muhalefet tarafında kalmasını sağladı.

2015 seçimleriyle kıyaslandığında 2018’de AKP yüzde 49,5’ten 42,5’e, MHP yüzde 11,9’dan 11,1’e gerilemiş ve bu gerileme muhalif kamuoyuna bir sonraki seçimi kazanma motivasyonu vermişti. Bugün 14 Mayıs seçimlerine baktığımızda AKP ve MHP’nin toplam seçmen desteğinde 2018’dekine benzer (AKP yüzde 42,5’ten 35,5’e ve MHP yüzde 11,1’den 10,1’e), hatta bir miktar daha fazla bir gerileme olmasına rağmen muhalif seçmenlerin ruh hali çok ama çok farklı.

14 Mayıs gecesi muhalefetin en büyük eksikliği ilk turda Erdoğan’ın önde olacağı bir senaryo karşısında ve hatta belki de Erdoğan’ın ilk turda yüzde 50’yi geçip yeniden cumhurbaşkanı seçildiği bir tablo karşısında ne yapacağını, muhalif kamuoyunu nasıl ayakta tutacağını hiç çalışmamış olmasıydı. Bu nedenle o gece seçmene ne ikinci tura dair bir umut verilebildi, ne de kaybedenin aslında Erdoğan olduğuna ve eninde sonunda gideceğine dair bir inanç yeşertilebildi. Oysa bugün 3-5 yıl sonrasına projeksiyon yapabilen bir siyasi akılın, Erdoğan’ın bu ülkeyi bir dönem daha yönetmesinin ne kadar zor olduğunu görmesi gerekir.

2018 deneyiminin aksine 14 Mayıs gecesi “bir sonraki seçimde kaybedecekler” hissini ayakta tutamadı muhalefet. “Bu tablo Erdoğan için hiç de olumlu değil, ülke yönetilebilir olmaktan uzak, bugün olmadı ama bir sonraki seçimde kesin gidecek” diyemediler. “Hatalar yaptık, ders çıkardık, zaten bu iktidar beş yıl yönetemeyecek bu ülkeyi, biz yarından itibaren yeni seçimlere hazırlanıyoruz” diyemedi bir bütün olarak muhalefet. Millet İttifakı partileri arasındaki ve CHP’nin kendi içindeki didişme, muhalif seçmenlerde inanılmaz bir hayal kırıklığı, yenilmişlik hissi ve küskünlük yarattı.

Daha kötüsü, Altılı Masa’nın CHP dışında kalan partileri CHP’nin içine girdiği krizi fırsata çevirip, iktidar yanlısı seçmenleri ikna edip kazanmak yerine Kemal Kılıçdaroğlu’na oy veren 25 milyon seçmenin ne kadarını bu küskünlük halinde kendimize çekebiliriz siyasetine öncelik verdiler. 14 Mayıs seçimlerinden önce “AKP iktidarı son bulacak, yeni bir düzen kurulacak ve biz de o yeni düzende yerimizi alacağız” düşüncesiyle yeni siyasette mevzilenmeye çalışanlar şimdi “muhalefet içinde ana muhalefet olabilir miyim” siyaseti yürütmeye başladılar.

Bu siyasetin varacağı nokta, muhalefetin Erdoğan'ın istediği biçimde dizayn edilmesi, yerel seçimlerde hezimet ve muhalif kamuoyunda öğrenilmiş çaresizliğin pekişmesi olacaktır. İktidar değişikliğinin mümkün olduğuna ve demokratik siyasete inancını yitiren seçmenlerin giderek daha fazla oy kullanmama eğilimine girmesi kaçınılmazdır. Daha kötüsü, kayda değer oranda seçmen bu ortamda kolaylıkla ırkçı, yabancı/öteki düşmanı popülist söylemlere ilgi duyar hale gelebilir.

Oysa muhalefet böyle bir görüntü vermese Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta kendi lehine kullandığı kutuplaşma olgusu, başka bir boyutuyla muhalefetin seçim sonrasındaki avantajı olabilirdi. Bu derece kutuplaşmış toplumlarda nasıl ki Erdoğan’dan memnun olmayanlar karşı tarafa geçip muhalefeti desteklemedi ve iktidar yanında konsolide olduysa, aynı kutuplaşmış yapı muhalif seçmenin de konsolide olup karşı tarafa geçmesini engeller. Ancak o seçmeni konsolide etmek yerine küstürürseniz ya oy kullanmama eğilimi artar ya da seçmen irili ufaklı muhalefet partileri arasında atomize olarak etkisizleşir.

Hele de önünüzde yerel seçimler varsa, gri alandaki seçmenlerin iktidar nimetlerinden faydalanmayı sağlayacak yerel adaylara yönelmesinin önüne geçemezsiniz. 2019 yerel seçimlerinde iktidar değişikliği beklentisi olan seçmen muhalif adayları desteklemekte tereddüt etmedi. Ancak şimdi iktidarın değişmediğinin görüldüğü ve değişebileceğine dair umudun muhalefet partileri tarafından seçmene verilemediği bir ortamda özellikle gri alandaki seçmenlerin iktidarın belediye başkan adaylarını desteklemesi şaşırtıcı olmayacaktır.

Bu açıdan bakıldığında muhalefet partileri açısından yerel seçimin giderek önemsizleştiği, iç mücadelenin (hem parti içinde hem de muhalefet partileri arasında) öncelikli hale geldiği bir sürece tanıklık ediyoruz ne yazık ki.

Etiketler
CHP Millet İttifakı AKP Recep Tayyip Erdoğan Muhalefet MHP 2023 Seçim