"İgrek"

Cennet vatanımızın Anadolu irfanıyla yetişmiş necip insanları yaşanılan her şeye rağmen cesurca hayatlarını sürdürüyorlar. Yaşamlarını korkusuzca anlamsızlığa, lakaytlığa, küstahlığa, liyakatsizliğe ve cümle bilumum zırvalığa peşkeş çekiyorlar. Körler karanlıktan korkmaz…

"İgrek" - Resim : 1

Yine yazıyla en ufak bir ilgisi olmayan bir başlık atmayı başardım. Bu sabah aklıma Fransızlar ve onların hayatı zora sokmak için ne çok şey yaptığını düşündüm. En başta Fransızca. Tamamen harf israfı. Bir sürü harf yazıp yarısını okumuyorlar. En basitinden “y” harfine “igrek” diyorlar. Neymiş efendim, Greklerin epsilon harfine benziyormuş ve “i” diye okunuyormuş. Yunancada tek bir harfin daha uzun okunması da hazin bir konudur. Batı medeniyeti bu gibi şeylerden çökecek, benden söylemesi.

Bu hafta, Platon’un (Eflatun diye de bilinir) özellikle Sokrates’i ve Sokratik yaklaşımı öne aldığı, tamamen konuşmalardan oluşan “Diyaloglar” kitabını okuyordum. Aklıma Einstein ile Bohr’un diyalogları, Mustafa Kemal Atatürk’ün birçok yazarın kitabında ilettiği her türlü kesimle yaptığı çeşitli konuşmalar, bu aralar karımın çok sıkı takip ettiği Mo Gawdat’ın farklı uzmanlarla yaptığı konuşmalar geldi.

Bir de benim şahit olduğum veya bana iletilen diyaloglar var.

- İyi günler

- Aleyküm selam

- Ben iş görüşmesi için…

- Buyur otur.

- Teşekkürler. Anladığım kadarıyla zaten benim özgeçmişime bakıyormuşsunuz.

- Nasıl anladın?

- Önünüzdeki kâğıt benim özgeçmişim de.

- İsim?

- Mustafa Selçuk.

- Hangisi?

- İkisi de.

- Sen bunlardan hangisisin diye sormuştum.

- İkisi birden. Yani biri göbek adım.

- Burada dört dil biliyor diye yazmış.

- Evet biliyorum.

- Hem makine mühendisliği hem de sosyoloji diploman var, öyle mi?

- Aynen öyle.

- Askerlik?

- Yaptım. 5. Komando Tugayı, Hakkâri.

- Komandosun yani?

- Aslında dağcıyım ama fiziğimden dolayı seçtiler sanırım.

- Çatışma…

- Maalesef oldu birkaç kere.

- Yok, onu demedim. Çatışma Yönetimi eğitimi almamışsın yalnız.

- Müzakere Yöntemleri eğitimi aldım. Orada yazıyor. Çatışma Yönetimini de içeriyordu. Buyrun, bu da sertifikam.

- Tam değil ama hadi kabul edelim.

- Teşekkürler.

- Bilgisayar bilir misin?

- Evet, yazılımcı sertifikalarım da var. Buyrun. Oracle, SAP, Microsoft, AWS sistem ve uygulamaları bilirim.. Ayrıca Yapay Zekâ, C, C++ programlama konusunda eğitim de verdim. İş tecrübeleri bölümünde bulabilirsiniz.

- Burada 2019 – 2022 arası yazıyor.

- Evet.

- Yani eski.

- Eski derken?

- Teknoloji her an değişiyor, gelişiyor. Bugün öğrendiğimiz, yarın tarih oluyor.

- Tabii, siz de haklısınız.

- Yine de bu konuda bir sorun olmaz sanırım. Temelin var sonuçta, kolay adapte olursun.

- Elimden geleni yaparım.

- Aaaaaa, bu ne?

- Ne ne?

- Burada Banmaz yazıyor.

- Evet. Soyadım Banmaz. Mustafa Selçuk Banmaz.

- Ya, kusura bakma. Seni de buraya kadar yorduk. Soyadın gözümüzden kaçmış. Bilsek hiç şey etmezdik yani.

- Anlamadım. Soyadımla bu işin ne alakası var?

- Bak anlatayım. Sorun şu: Biz çalışanlarımızın bir aile gibi uyumlu ve huzurlu çalışmasını amaçlıyoruz. Tek bir yürek gibi. Sonuçta kamuya hizmet veriyoruz ve hiç çatlak olmaması lazım. Hemen her konuda bir aradayız. Örneğin öğle yemeklerini hep birlikte yeriz.

- Ne güzel!

- Güzel tabii ama bizim tabldotta çok sık çoban salata çıkar. Hepimiz suyuna ekmeğimizi banarız.

- Ben de banarım, harika olur.

- Özgeçmişinde öyle yazmıyor ama… Kusura kalma. Sana başarılar dilerim.

- Hocam, benim kitabın satışları ne alemde?

- Valla pek iyi gitmiyor. Hatta yerlerde sürünüyor diyebilirim. Hatta o kadar az satıyor ki kendi çapında Guinness Rekorlar kitabına girebilir. Hatta hatta…

- Anladım hocam, uzatmaya gerek yok. Hani bana süper bir roman olduğunu söylemiştin?

- Evet, bence harika bir roman. Hatta her türlü ödüle layık. Hatta ilk roman Nobel’i verilse kesin kazanırsın. Hatta hatta…

- Tamam anladım. Bu durumda çok satılması için daha ne olması lazım?

- İntihar etmeyi düşündün mü? Dramatik bir şekilde de ölebilirsin mesela. Kaza falan… ya da az bulunan bir hastalık? Bu durumda kesin Çok Satanlar’a girersin. Hatta dünya çapında her dile çevrilirs…

- Tamam yahu… Niye ölmem lazım?

- Bizim halkımız yaşayanı sevmiyor, ölüyü ise başının üstünde taşıyor. Bizim en başarılı olduğumuz konu ölenin ardından onu anmak.

- …

- Selim Abi

- Buyur Ercan

- Sorması ayıp, bir şey soracağım.

- Sorması ayıpsa niye soruyorsun?... Sor.

- Anlamadım abi, sorayım mı sormamayayım mı?

- Sor dedim ya

- Yok, bazen bir anda ters köşe yapıyorsun ya, o yüzden.

- Ercan.

- Efendim abi?

- Sor.

- Abi son birkaç gündür böyle ne bileyim, durgun gibisin. Biraz uzak duruyorsun… Nedir abi?

- Babam öldü Ercan.

- Haaaaa!

- …….

- …….

- Bu kadar mı diyeceğin?

- Ha?

- Ha, ne ulan? Ha ne?!...

- Yok abi, sen bana bozuldun zannettim de… o yüzden. Neyse, içim rahatladı şimdi. Yani, aramız bozuk değil diye şey ettim.

- Ercan, ben demin ne dedim?

- Babam öldü dedin. Anladım abi o tarafını.

- Bu durumda ne denir?

- Başın sağ olsun, toprağı bol olsun, nur içinde yatsın, sabırlar dilerim, Allah rahmet eylesin, falan. Haaa, bir de yattığı yer incitmesin diyorlar, bu da yeni çıktı.

- Sen bunlardan hangisini dedin?

- Hangisini diyeyim?

- Ercan ben küfretmeyi bıraktım. O yüzden sana sadece skolastik diyeceğim, sen anlayıp gideceksin.

- Tamam abi.

- Skolastik!

- ……..

- ……...

- Rahmetli yaşlı mıydı, abi?

- Ercancığım, ben kaç yaşındayım?

- Abi sen 50-55 civarı varsın ama Allah var, taş çatlasa 48-49 gösteriyorsun.

- 50 yaşlarında birinin babası kaç yaşında olur?

- 70-80 civarı falan.

- Sence 70-80 yaş yaşlı mı?

- Haliyle…

- Ercan, duble skolastik!

- …

- Patron, müsaade ederseniz özel bir konuda rahatsız edebilir miyim?

- Rahatsızlık ne demek, tabii.

- Bu ay sonunda maaş zammı yapılacak ya.

- Evet.

- Ben milletvekili maaşı istiyorum.

- Yok artık!

- En az onlar kadar çalışacağım, söz.

- Nasıl yani?

- Haftada iki gün çalışsam yeter. Ben en az üç gün gelirim.

- Şaka mı bu? Adamlar halkın nabzını tutuyor. Onların oylarını alıyor.

- Ben de beş bin bayiye bakıyorum ve onların bizim dandik mallara dünyanın parasını vermesini sağlıyorum.

- Adamlar saatlerce mecliste oturup bir sürü saçmalık dinliyor.

- Ben haftada kaç saat toplantı yapıyorum, en iyi siz biliyorsunuz.

- Ama adamlar seçilmek için dünya masraf yapıyor.

- Kolej eğitimini, ardından yurtdışında üniversiteyi, yüzlerce mesleki eğitim kursunu, bunca kitabı, kalemi, kâğıdı ben bedavaya mı aldım?

- Tamam anlıyorum seni de ben o parayı sana veremem.

- Onların maaşını benden kesip veriyorsunuz ama…

- …

Cennet vatanımızın Anadolu irfanıyla yetişmiş necip insanları yaşanılan her şeye rağmen cesurca hayatlarını sürdürüyorlar. Yaşamlarını korkusuzca anlamsızlığa, lakaytlığa, küstahlığa, liyakatsizliğe ve cümle bilumum zırvalığa peşkeş çekiyorlar. Körler karanlıktan korkmaz…