Ruhum daralıyor İnce’den İnce’den

Arap saçına dönen adaylık mevzusu sonun herkesi tatmin edecek şekilde çözülmüşken, bize siyaseten “Deneyelim diyorsun, olur mu yeniden?” diye soran Muharrem Bey’e cevabım yazının başlığında görülebilir.

Altılı masa kuruluşundan bu yana yaşadığı en büyük krizi mucizevi şekilde hafif sıyrıklarla atlattı. Birçok muhalife göre, belediye başkanlarının masaya dahil edilmesi formülü, altılı masanın ivmesini kriz öncesi dönemden bile yukarı taşıdı. Vatandaşların kendini siyasi mekanizmalar ya da kurumsal taahhütler üzerinden değil; güvendikleri siyasilerin bizzat kendisi tarafından korunmasını tercih ettiği ülkemizde, herkes kendini “masada” hissetti. Altılı masanın yeni yapısı ve Kılıçdaroğlu’nun adaylık ilanı sonrası gelen ilk anketler ise, muhalefetin oy oranlarında ciddi bir yükseliş olduğunu gösterdi.

Bütün bu süreçler içinde muhalefete beklemediği bir darbeyi “CHP’nin öz evladı” Muharrem İnce vurdu. Elbette altılı masanın mevcut yapısından o veya bu nedenle memnun olmayan “kırgın” kitlenin bir yere kanalize olması bekleniyordu. Hatta netice itibariyle bir siyasi parti lideri olan Muharrem İnce’nin bu ilgiyi kendine çekmek istemesi de anlaşılabilirdi. Bu süreçte İnce’nin verdiği en büyük zarar, gerçekçi bir anlaşma iddiasından çok, hayalci bir (muhalefet ile) rekabet hikayesi inşa etmesiydi. Fırsat çıktığı anda, deprem süresince büründüğü siyaseti bir kenara bırakmış, acılı insanların sesi olmaya çalışan imajını terk etti. Gençleri “Muharrem İnce dansını” yapmaya davet eden, hedefinin Kemal Kılıçdaroğlu’nu geride bırakarak ikinci tura kalmak olduğunu belirtilen bir dile girişti. Yapılan çalışmalara göre bu hamleler İletişim Başkanlığı’nın da çok hoşuna gitti, binlerce bot hesap Muharrem İnce’ye övgüler düzen, “solcu olsa düşünmeden oy vereceğini” söyleyen ve muhalefetlerin böyle bir figür dururken neden Millet İttifakı’na yöneldiğini sorgulayan mesajlar attı.

KİME FAYDA SAĞLAYACAK?

İşte tam da bu noktada, Muharrem İnce’nin yaptığı faaliyetin ne kendisi ne de muhalefet için fayda sağlayacak, hatta toparlanma kabiliyetini yitirmiş AKP’nin tutunacak son dalı olduğunu iddia ediyorum. Muharrem İnce esasen iki kritik sebep dolayısıyla hayati bir öngörü hatası yapıyor. İnce’nin adaylıkta ısrar ettiği senaryoda “kazan-kazan” ilişkisi kurmak neredeyse imkânsız hale geliyor.

Muharrem İnce’nin öngörüsüzlük yaptığı ilk mesele, seçime girmesinde durumunda hem meclis hem Cumhurbaşkanlığı seçiminde değişecek dengelerle ilgilidir. Zira Muharrem İnce’nin aday olması ve “muhalefete muhalefet eden” güçlü bir kampanya yapması durumunda seçimin ikinci tura kalmasına kesin gözüyle bakılıyor. Lakin İnce fanatiklerinin “Kemal Bey’e güveniyorsanız zaten ikinci turda da kazanır, ne fark edecek?” argümanına karşı asıl tehdit meclis seçimlerinde bulunuyor. Memleket Partisinin dahil olduğu bir ittifak yok, dolayısıyla seçimlere kendi logosuyla bağımsız şekilde girecek. Memleket Partisi %7’lik barajı geçemezse bizleri zaten açık bir felaket bekliyor. Lakin barajı geçtiği senaryoda bile, üç ittifak da çoğu bölgede ortak liste yapacağı için, Memleket Partisi oy oranına kıyasla çok az bir vekil çıkaracak. Bir başka ifadeyle, Muharrem İnce belki de on binlerce muhalefet oyunu çöpe atmış olacak. Üstelik bunun karşılığında partisini mecliste oyun kurucu yapacak bir vekil sayısına asla ulaşamayacak.

İlk hesaplamalara göre bu senaryoda Cumhur İttifakı’nın meclisi kazanmasına kesin gözüyle bakılıyor. İnce’nin Cumhurbaşkanlığı seçimini de ikinci tura bıraktıracağı hesaba katıldığında, seçmen ikinci turda Cumhur İttifakı’nın çoğunlukta olduğu bir mecliste Kılıçdaroğlu ve Erdoğan arasında bir tercih yapacak. Bu senaryonun “meclis ile yönetimin farklı ittifaklarda olmasının yaratacağı istikrar sorunları” nedeniyle AKP’den vazgeçmiş ya da küskünlüğü dolayısıyla ilk turda sandığa gitmemiş çok sayıda seçmeni Erdoğan’a yönlendireceği tahmin ediliyor.

PARTİSİNİ NASIL BÜYÜTEBİLİR?

Muharrem İnce’nin ikinci öngörü hatası, bizzat kendi siyasi kariyeri ve partisinin geleceği ile ilgili. Seçimin kaybedildiği senaryoda Türkiye’de bugün anladığımız şekliyle “muhalefetin” var olabileceği meçhul gözüküyor. Dolayısıyla bunu riske atmak yerine, şayet Sayın İnce partisine, felsefesine ve liderliğine bu kadar güveniyorsa, hareketini bir ileri seviyeye taşıyacağı uygun şartlar ancak muhalefetin seçimi kazandığı senaryoda oluşabilir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanması durumunda basının özgürleşmesi, kaynak aktarımlarında partizanlığın azalmasıyla ve örgütlenmenin üzerindeki baskının azalmasıyla birlikte İnce partisini pekâlâ büyütebilir. Dolayısıyla mesele “ortaya bir duruş koymak” ise seçim sonrası atmosfer bunun için çok uygun olacaktır. Zira siyaset yapmak ve siyaseten bir tavır ortaya koymak yalnızca sandıkta pusulaya basılan bir damga ile yapılmaz. İnce’nin mevcut çıkışları eğer şahsi bir intikam ya da kişisel hırslardan doğan irrasyonel bir inat değilse, muhalefetin seçilme durumunu riske atmazsa siyaseten kendi önünü de açmış olur. Bunu uygun bir dilde açıkladığında ona inanmış kitleler bunu anlayacaktır, şayet anlamıyorlarsa zaten ortada gerçek bir lider-örgüt ilişkisi yok demektir ve bu her hâlükârda başarısızlığa mahkûm bir projedir.

Özetle, Memleket Partisi’nin ve Muharrem İnce’nin seçime girdiği senaryoda ne İnce ne Memleket Partisi ne de özgür bir Türkiye hayali bir kazanç elde edememektedir. Muharrem İnce’nin altılı masanın altını oyarak, meşruluğunu ve güvenilirliğini sorgulayarak yaptığı siyaset çok boyutlu bir “kaybet-kaybet” ilişkisi inşa etmektedir. Muharrem İnce bu agresif kampanyasını durdurmalı ve kitlesini, sorumlu bir siyasetçiye yakışır şekilde, Millet İttifakı etrafında kenetlenmeye yönlendirmelidir. Bunun seçim süreci için bir gereklilik olduğunu ve partisinin agresif siyasetine seçimden sonra devam edeceğini belirtmek ise elbette hakkıdır.

Dolayısıyla 24 Haziran 2018 travması hala zihnimden silinmemişken, muhalefet Kılıçdaroğlu önderliğinde tarihi bir konsorsiyum inşa etmişken, aylardır Arap saçına dönen adaylık mevzusu sonun herkesi tatmin edecek şekilde çözülmüşken, bize siyaseten “Deneyelim diyorsun, olur mu yeniden?” diye soran Muharrem Bey’e cevabım yazının başlığında görülebilir.

*Konuk yazar

Etiketler
Muharrem İnce Barış Ertürk