Yalancılar ve sahtekarlar ansiklopedisi

Önümüzdeki günler yeni sahtekârlar ve yeni tamahkarlara gebe. İzlemekten bıktığımız ama seyretmeyi bırakamadığımız, bir türlü sezon finali yapmayan bu kötü senaryolu dizinin ardından umarım işin Suç ve Ceza faslına geçebiliriz.

Bu uzun ve yorucu yılı birbirinden çarpıcı dolandırıcılık, kara para aklama, vergi kaçırma, tefecilik haberleri ile bitiriyoruz. Sahtekarlara kırmızı halıların serildiği bir ülkede bunların hiçbiri beklenmedik değil. Ancak yine de şaşırtıcı. Olaylara karışan isimler, telaffuz edilen miktarlar, bir alışveriş listesine not düşercesine çalakalem yazılıp daha fazlasını elde etmek için elden verilen milyon dolarlar... Hele bu son dediğim, İstanbul Son Çağrı filminde Beren Saat’in oynadığı karakterin uçağa binerken cep telefonu ve cüzdanını bavuluna koyması kadar saçma ve gerçekten kopuk. Ne var ki, gerçek aslında tam da bu kopukluk.

Yalancılar ve Sahtekârlar Ansiklopedisi’nde Roelf Bolt, insanı hayvandan ayıran özelliklerden soyut düşünme yetisine dikkat çekerek, insanların kendi başlarına hayatta kalamayacakları bir ortamda başkalarını manipüle etme becerisinin önemli bir avantaj olduğunu söyler. Zira bu yetenek sayesinde insanlar başka canlıların hayalini bile kuramayacakları senaryoları üretebilirler. Zamanla kurduğu senaryoya inanan ve kendini yücelten biri gerçeklerden kopmuş demektir. Soyutlama gücü, yani alternatif gerçeklikler yaratma kabiliyeti, kötülüğün esas nedeni olarak karşımıza çıkarken insan hiç beklenmedik bir düşman olan kendisi tarafından yok edilir. Kendi kendinin kurbanı olan insan yeni kurbanlar bulmaya ve onları yok etmeye hazırdır.

SAHTEKARLAR VE KURBANLARI

Sahtekârlar ile kurbanları gerçek ortaya çıkana kadar bir iş birliği içindedirler. Aradaki çıkar yok olunca taraflardan biri kurban diğeri de aldatan olur. Roelf Bolt, herkesi aldatmanın mümkün olmadığını söylüyor. Eğer bir sahtekâr amacına ulaşabiliyorsa bu başarıda kurbanın oynadığı role de dikkat çekiyor: Bir sahtekarın başarısının, kurbanın davranışlarıyla sağladığı kolaylıktan kaynaklandığını belirtiyor. Zira, ‘Aptallık ve açgözlülük birbiri ile her zaman uyum içindedir’ ve sahtekârla tamahkar daima kol kola giderler. Ancak aralarında bir fark vardır. Zira sahtekâr doğru olmayan beyanlara başvuran özel bir tür yalancıdır.

YALANCILAR

Bolt, yalanı ‘asgari çabayla azami kazanımlar elde edebilmeyi olanaklı kılan bir araç’ olarak tanımlıyor. İnsanların çok eski zamanlardan beri birbirilerine yalan söyledikleri, birbirlerini kandırdıkları dünyada değişen tek şeyin yöntemler olduğuna dikkat çekiyor. Zira kültürel gelişmeler, eskimiş yöntemlerin yeni uygulamalarının ya da yeni tür hilelerin ortaya çıkmasına da neden oluyor. Bolt’un burada verdiği örnekler hayli manidar: Seçimin hile ile kazanılabilmesinin ancak usulüne uygun biçimde yapıldığı süsü verilen bir seçimin varlığıyla mümkün olduğunu söylüyor. Zamanla hile yöntemlerinin, olmadıkları bir dünyanın hayal bile edilemeyecek kadar yerleştiği bir toplumun giderek çürüyeceğini belirterek, bu çürük normalleşmenin nedenlerinin sahtekarlık ve sahte olanla kurulan ilişkide saklı olduğunun altını çiziyor.

SAHTE İNSAN FABRİKASI

Sahtecilik konusunda yapılan bir deney bu normalleşmenin anlaşılmasında çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor: Bu sosyal deneyde 85 kadın katılımcıya lüks bir markanın güneş gözlükleri dağıtılır. İki gruba ayrılan katılımcılardan bir gruba güzlüklerin sahte, diğer gruba ise orijinal olduğu söylenir. Daha sonra deneklerden bir dizi görevi yerine getirmeleri istenir. Gözlüklerinin sahte olduğuna inanan deneklerin söz konusu görevleri yerine getirirken çeşitli sahtekârlıklara başvurduğu görülür. Diğer grup ise böyle bir eğilim göstermez.

Bulgularını geçmişteki çalışmalarla birlikte değerlendiren incelemeciler taklit ürün kullanımının kişinin dünya görüşünü değiştirdiği öne sürüyorlar. Omzuna sahte bir çanta takan biri zamanla fikren de tutarsız hale geliyor. Sahip olmak istediği statüye kavuşmak için sahte ürün kullanırken kendi de sahteleşiyor.

Benzer bir çıkarımı sahtekarlık sonucunda elde edilen para ile satın alınan prestij sembolü ürünlere sahip olanlar için de söylemek mümkün. Kolay para kazanmanın bedellerinden biri sahte bir insan olmayı kabullenmekten geçiyor. Sonrası birbirine benzer marka arabalar, birbirine benzer evler, asıl olanı yok edip yeni sahte kimliğe uygun bir yüze sahip olmak için yaptırılan estetik operasyonlar.

KONUNUN ALDANAN TARAFI

Bolt’un aldananın kimliğine yönelik ilgi çekici çıkarımları var. Bunlardan biri soran herkesin cevabın ‘Hayır’ olduğunu bildiği, ancak yine de o yalanı duymayı ihtiyaç duyduğu için sormadan edemediği meşhur ‘Beni seviyor musun?’ sorusu. Gerçek neyse onu öğrenmeyi değil de, duymak istenilenin hedeflediği bu soruya kimsenin kolay kolay "sevmiyorum" demeyeceğine düşündüğümüzde amacın daha bastan aldanmak olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Benzer bir gönüllü aldanmayı öldükten sonra yeniden doğacağına ya da cennete gideceğine inananlar için de kuran Bolt, âşıklar ya da dindarlar gibi, gerçeğin gözleriyle gördüklerinden ibaret olduğu fikrini bir türlü kabul etmeyenlerin kandırılmaya müsait olduklarını söylüyor. Aldananın denkleminde olmazsa olmazlardan biri de hırs. Bolt’a göre zengin olacakları fikriyle kandırılabilenler zaten bu hırsa sahip olanlar.

Önümüzdeki günler yeni sahtekârlar ve yeni tamahkarlara gebe. İzlemekten bıktığımız ama seyretmeyi bırakamadığımız, bir türlü sezon finali yapmayan bu kötü senaryolu dizinin ardından umarım işin Suç ve Ceza faslına geçebiliriz.