Mağduriyet karinesi

Geride bıraktığımız bir haftalık süreçte AKP Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu sayesinde mağduriyet ve iktidar arasındaki ilişkinin ne denli...

Geride bıraktığımız bir haftalık süreçte AKP Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu sayesinde mağduriyet ve iktidar arasındaki ilişkinin ne denli vazgeçilmez olduğuna bir kez daha şahit olduk. Kamuoyunu hakkında yapılan iddialara karşın kendisinden bir açıklama bekleyedursun, Zehra Taşkesenlioğlu saygılarını sunarak yaptığı bir sayfalık açıklamasında işi dönüp dolaştırıp başörtüsü konusuna ve mahremiyet gaspına dayandırdı. Haklı olduğu bir yer var elbette ama biz konunun o kısmı ile hiç ilgilenmiyoruz. Kaldı ki, böylesi ağır ithamlar yöneltilen birinin, konuyu bu şekilde geçiştirmeye kalkması, en basitinden insan onuru açısından hayli düşündürücü.

İnsanın kocasının, kanepede kaykılarak karısı ile arasında geçen gerilimli bir anı, ileride karısı aleyhine kullanmak için kayda alması kabul edilemez bir olay olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Geleneklerinde ‘karı koca arasına girilmez’ diye bir söz olan bir halk olarak, geleneklerimize uygun davranıp konunun bu kısmı ile hiç ilgilenmiyor, şahsı ayıplayıp geçiyoruz. Zira ortada bir başörtüsünün örtemeyeceği kadar büyük meblağda paradan bahsediliyor. Elden verildiği ifade edilen, bankacılık sistemine nedense sokulmamış bu hacimdeki paranın nereden geldiğini, nereye, niçin gittiğinin bir türlü açıklanmaması sadece hanımefendiye oy verenlere değil, makama ve tüm topluma yapılmış bir saygısızlık. Kadın olarak bir kısmımızın iktidar partisi tarafından türlü çeşit aşağılanmaya, tacizlere, şiddete maruz kalıp, olmadık bahanelerle tutuklanırken, böylesi ağır ithamlarda başörtüsü hayaleti ile karşılaşmak, bahanelerle geçiştirilerek aptal yerine konulmak artık bıkkınlık yarattı. Ortalıkta mağdur olan birileri varsa, bıkkınlığı sürekli yaşayanlar olarak mağdur olmayı sonuna kadar hak ettiğimizi düşünüyorum. Lütfen bırakın da en azından buna hakkımız olsun.

Birinci Şahsın Biricik Mağduriyeti

Zehra Taşkesenlioğlu’nun bulabildiğim tüm açıklamalarını okuyup, katıldığı programları dinlediğim zaman başkalarının uğradıkları mağduriyetlere pek duyarlı yaklaşmadığını gördüm. Kadın cinayetleri üzerine konuşurken onca kurban içinde sadece tek bir başörtülü kadın üzerinden üzüntüsünü belli etmesi bu durumun bir göstergesi. Yıllarca her fırsatta başörtüsü üzerinden ayrıştırmaya maruz kalan bir kadın milletvekilinin, ölümü başörtüsü üzerinden ayrıştırması can sıkıcı. Geldiğimiz noktada arsızca köpürtülerek büyütülen mağduriyetler silsilesi, hukukun en temel ilkelerinden biri olan masumiyet karinesini yok ederek, sadece kendi hayrına, kendi istediği kişiler için çalışan bir mağduriyet karinesi yarattı. Yaşadığımız onca zorluk, uğradığımız onca haksızlık, şahit olduğumuz onca hukuksuzluk büyük bir boğuntuya dönüşçp gırtlağımızı her nefeste sıkarken, hala uyduruk mağduriyetlere sığınmak, bunlarda ısrar etmenin kabul edilir hiçbir yanı yok.

Toplumun ruhu olması gereken adaletin, bugün adında adalet geçen bir siyasi parti tarafından yok edildiği hepimizin malumu. İrlandalı şair Jonathan Swift’in bu konuya uyan güzel bir sözü var. ‘Yazılı yasalar örümcek ağları gibidir. Zayıfları yakalar, güçlülerse ağı deler geçer” diyor. Bugün hepimiz, şairane ifade edemesek de, içinde olduğumuz durumun tam da böyle bir şey olduğunu biliyoruz. Daha da fenası, bunu kanıksamış durumdayız. Sırf bu yüzden bile mağdur olan biri varsa o da biziz. Bizler; insandan, iyiden, masumdan yana olanlar… Kafası kolay kolay kurnazlıklara basmayanlar... Oysa mağdurlar bizim gibi değiller, bizden üstün oldukları bir yer var.

Mağdurun Kurnazlığı

Masumiyet ile adalet arasında hukukun doğası gereği kurulan bağ, konu mağduriyet olunca kurnazlık ile kuruluyor. Nasıl, aksi ispatlanmadıkça her insan masumsa, aksi ispatlanmadıkça kendini mağduriyet kalkanı arkasında tutan her insan en basit tanımıyla kurnazdır. İvan Gonçarov, Oblomov’da ‘kurnazlık bozuk para gibidir: onunla büyük şeyler satın alınmaz. Bozuk para ile bir insan ancak birkaç saat yaşayabilir. Kurnazlıkla bir şeyi gizleyebilirsiniz, bir insanı aldatabilirsiniz, ama onunla geniş bir ufka varamazsınız. Büyük olayları bir sonuca götüremezsiniz. Kurnazlık kısa görüşlüdür’ diyor. Bu açıdan değerlendirdiğimizde mağduriyet karinesi aynı zamanda kurnazca zaman kazanıp, bir sonraki olaya kadar toplumu oyalamaya yarayan bir bahane. Şimdi soruyorum, yıllardır bunca patırtı kütürtünün çıkarıldığı başörtüsü böyle bir kurnazlığın öznesi olabilir mi? Oluyor. Bunun ne iyi insan olmak, ne haksızlığa uğramak, ne de mağduriyetle bir ilgisi var. Kendini mağdur olarak tanımlayan, bu mağduriyetin araçlarını da belirliyor. Son olayda gördüğümüz gibi, başörtüsü böyle bir kurnazlığın aracına dönüşmüş durumda. Mağdurun dili, masumun çığlığını işte böyle boğuyor. Neyse ki, ciğerlerimiz sağlam, nefesimiz güçlü.

Etiketler
Zehra Taşkesenlioğlu