Nomen Est Omen- İsmin kaderindir

Geçtiğimiz hafta dördüncü sondaj gemimiz Abdülhamit Han törenle görevine başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Ya Allah, Ya Bismillah’ sözleri ile...

Geçtiğimiz hafta dördüncü sondaj gemimiz Abdülhamit Han törenle görevine başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Ya Allah, Ya Bismillah’ sözleri ile yola koyulan ve ‘Türkiye’nin enerji alanındaki yeni vizyonu olduğu söylenen Abdülhamit Han’ın misyonu büyük. Bu alandaki katkılarını bekleyip göreceğiz. Şahsen ben yakın gelecekte kendisinden müjdeli bir haber bekliyorum. Ancak bu haberin ne denli gerçeği yansıtacağından şüpheliyim. Zira yakın tarihimiz uğurlanıp sonra haberi yapılmayan sondaj gemileri ile cafcaflı törenlerle bulunduğu söylenip sonra haber alamadığımız doğal gaz kaynakları ile dolu. Abdülhamit Han’ın işi zor vesselam. Bu yazıda ele almak istediğim konu olayın enerji boyutu değil, daha çok sondaj gemisinin ismi üzerine birlikte kafa yoralım istiyorum.

TARİHİ YENİ BAŞTAN YAZMAK GEREK

Her ne için olursa olsun isim koymak zor şey. Beğeneni, beğenmeyeni, yakışanı, yakışmayanı derken insanı epey yoran zorlu bir mesele. İktidar partisinin koyduğu isimlerde ise haliyle bir simgesel anlam alanı yaratma söz konusu. Şüphesiz ki Abdülhamit Han da bu simgelerden biri. Ancak nasıl bazı isimler, anıldıkları şeyi taşıyamıyorsa Abdülhamit Han da, tarihi gerçekliğinden sıyrılıp yepyeni bir anlama kavuşamıyor. Bu anlam meselesinin düzeltilmesi için geri dönüp tarihi yeni baştan yazmak gerek. Ortada bu kadar büyük bir hezimet varken, konuyu bir madur edebiyatı ya da dış güçler masalı ile kapatmaya imkan yok. Modern Türkiye’nin simgeleri ve sembolleri ile girişilen bu savaşta iktidarın Abdülhamit hayranlığı öyle bir noktaya ulaştı ki, konu kendi kendinin karikatürünü üreten bir hal almaya başladı. Hal böyle olunca konu karikatüre geldi.

Abdülhamit, Osmanlı döneminde neredeyse karikatürü en çok yapılan padişah. Bu sadece dış basında değil, o dönem İstanbul’da yayınlanan kimi gazete ve dergiler için de geçerli. Bu karikatür konusuna biraz yakından bakalım.

OSMANLI VE KARİKATÜR

Araştırmacılar Osmanlı İmparatorluğu’nda siyasi karikatürlerin tarihinin 1860'ların sonlarına dayandığını söylüyorlar. 1867’de kurulan İstanbul dergisine kadar kadar pek karikatürle karşılaşmıyoruz. 1870'e geldiğimizde Teodor Kasap ilk bağımsız hiciv dergisi Diojen’i kuruyor. İlk sayıda temel amacının hükümete karşı muhalefeti kamuoyu yaratarak halkın sesini temsil etmek olduğunu belirten bu dergi 183 sayı yayınlandıktan sonra kapatılır. Kasap boş durmaz. Bunun yerine Çıngıraklı Tatar, Hayal, İstikbal dergileri kursa da, hepsinin akıbeti aynı olur.

Abdülhamit’in karikatür malzemesi olması ve karikatürün yaygınca kullanılması 2. Meşrutiyet’in ilanından sonra yaygınlaşır. Bu dönemin öne çıkan yayınlarından biri 1908 – 1911 yılları arasında yayınlanan Kalem’dir. Fransızca ve Türkçe iki dilli bir dergi olan Kalem’in baş karikatüristi Cemil Cem’dir. O dönem kültür hayatında ortaya çıkan hemen her şey gibi karikatür de Batı etkisindedir. Çizerlerin bir kısmı oldukça ün kazanırken, bazıları anonim kalmayı tercih ederler. Osmanlı karikatürü çizim tekniği olarak her ne kadar Batı’yı örnek alsa da hicvi kendi kültüründen yaratır. Hiciv geleneğinin yüzyıllardır neredeyse tek temsilcisi olan Ortaoyunu ve Karagöz oyunlarının anti-kahramanları, karikatürlerde padişaha kafa tutmaya başlarlar.[1] Bu karikatürlere örneklerden biri 19 Temmuz 1909 tarihli Karagöz dergisinde karşımıza çıkar. Mehmet Baha imzasını taşıyan bu karikatürde Abdülhamit’in düzenlettiğine kesin gözüyle bakılan 31 Mart isyanı ve Abdülhamit’in paragözlüğü şöyle hicvedilir:

Nomen Est Omen- İsmin kaderindir - Resim : 1

Karagöz — Hacivad yine en hilelisi otuz birdir (bir iskambil oyunu - ASA)… Fakat bakalım oynar mı!..

Hacivad —Para için her şeyi yapar… Hey, bana bak.. Otuz bir oynar mısın?..

(İsim belirtilmemiş) — Ben otuz birde bir kere oynayayım dedim yandım… Bir daha ismini bile istemem…

(Karagöz) — Ha.. Ha.. 31 Mart… Değil mi?[2]

Zamanla Abdülhamit karikatürleri ‘kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet’ günlerinin vazgeçilmezlerinden olur. Kurduğu baskı ve sansür bu derece sert olmasaydı, karikatür tarihimizde böylesi geniş bir temsili olacak mıydı bilinmez. Bilinen bir şey varsa içeride baskı ve sansürle karikatür şöhretini arttıran Aldülhamit’in, Avrupa’daki çizerlerin de gözdesi olduğu.

AVRUPA’NIN HASTA ADAMI

Abdülhamit’in Avrupa’da çizilen karikatürleri birkaç tema üzerinde yoğunlaşır. Bunlardan en öne çıkanlardan biri ‘Avrupa’nın hasta adamı’ temasıdır. Osmanlı İmparatorluğu’nu Abdülhamit nezdinde ‘Avrupa’nın hasta adamı’ olarak anan ilk kişinin Rus çarı 1. Nicholas olduğu kabul edilir. İngiltere’de yayınlanan, 28 Kasım 1896 tarihli Punch dergisinde Abdülhamid, Osmanlı İmparatorluğu'nun yeniden yapılanmasını ilan eden bir afişin önünde resmedilmiştir. İmparatorluğun değerinin 5 milyon sterlin olduğunun yazıldığı, Rusya, Fransa ve İngiltere’nin yeni yapılanmanın yöneticileri olarak belirtildiği bu karikatür, Abdülhamit’in Avrupa’nın hasta adamı temasındaki çizimlerden biridir.

Nomen Est Omen- İsmin kaderindir - Resim : 2

Punch’ın 5 Eylül 1896 tarihli sayısında Abdülhamit para peşinde olarak çizilir.

Nomen Est Omen- İsmin kaderindir - Resim : 3

Otuz iki yıl süren baskı rejiminden geriye içeride ve dışarıda çok sayıda karikatür kalır. Bugün konu ile ilgili pek çok önemli arşiv bu karikatürlere ev sahipliği ediyor. Geri dönüp Erdoğan’ın Abdülhamit Han sondaj gemisinin önündeki pozunu düşününce fotoğrafın kendisinin beredeyse karikatüre dönüştüğünü söylemek yanlış olmasa gerek. Büyük görevler beklenen geminin pusulası isim konusunda besbelli ki yanlış bir yerleri gösteriyor. İsmin kaderi belirleyip belirlemediğini bekleyip göreceğiz.



[1] Efrat Aviv, From Abdülhamit to Erdoğan, Middle Eastern Studies, March 2013.
[2] Görsel ve diyaloglar: Aytek Soner Alpan, Osmanlı Basınından Karikatürler: Abdülhamit’i Nasıl Bilirdiniz? https://haber.sol.org.tr/toplum/osmanli-basinindan-karikaturler-ii-abdulhamiti-nasil-bilirdiniz-185955