Sezon finali...

Platformlar geldiğinden bu yana dizi izlemede alışkanlık değişti. Çok nadiren her haftada bir bölüm beklemek gerekiyor. bir başlıyorsun, sezonlarca devam. Haliyle sürekli sezon finali. Tam kahramanlarımız huzur içinde yaşamaya hazırlanırken bölüm sonuna doğru aniden bir kaza, köşede beliren bir zombi, öldü sanılan kötü adamın camda beliren gölgesi ve karanlık.
Sonra yeni bölümler, yeni çözümler, yeni kahramanlar, beklemediğimiz bir anda ortaya çıkan gizli kahraman, sürekli heyecan gerilim. En sakin anlarda bile acaba şimdi nereden ne çıkacak gerilimi.
İşte Fenerbahçe'nin son döneminin özeti.
Bölümler heyecanla, mutlulukla coşkuyla başlıyor, Yeni katılan karakterler, umut vadeden bir ortam ve motive izleyici.
Fakat önceki sezonlardan belalı işler var. Her an hortlamaya hazır sorunlar.
İstanbul trafiği gibi Fenerbahçe.
120 ile giderken aniden bir kırmızı ışık yoğunluğu çıkıyor önüne.
Fren lambaları uzanıyor boylu boyunca.
Beş dakika sonra varıyorum derken sonu hiç gelmeyecek gibi bir bekleyiş.
Tıkanma.
Sonsuza kadar öyle kalacaksın gibi bir his.
Ve birden tam da bir yokuşu aşmışken açık apaçık yok.
Onca araba nereye gitti, bu trafik nasıl açıldı, muamma.
Açken tokluğu, doyduğunda açlığı hatırlamayan o hafıza.
Hayat dizi gibi değil ama.
Yönetmen ne derse o olmuyor.
Sezon finaline giden yol sizin elinizde.
Trafiğe girmemek ya da uygun yerlerden daha sakin yollara sapmak da öyle.
Varmak istediğin bir yer var.
Bir hedefin peşindesin.
Bir sürücüye emanet otobüs.
Çok tecrübeli bir sürücü. nice uzun yollar gitmiş.
Ama İstanbul trafiğinde yeni.
Bilenler elinden geldiğince yardımcı olacak ama son kararı o verecek.
En iyi yol bildiğin yoldur, ekolüyle, yeni yollar denemeyi seven ekol karşı karşıya gelecek.
Belki ikisinin bir sentezini yapacak.
Ben geçiş süreçlerinde yolu bilenlere sırtını dayamak ilidir derim hep.
Sonra zaman kazanınca yeni yollar denemek.
Bu kadar metafor yeterse madem son kararı yine Jesus verecek.
Rıdvan hocam ilk kötü sonuçta haftalardır beklettiği "bu takım üçlü oynamaz* klasiğiyle sahneye atlayacak, diğer yorumcular hocanın sistemini eleştirmek için beklediği fırsatı kaçırmayacak, hemen bazı topçulara biletler alınacak, havayolu firmaları ek seferler düzenleyecek. Diğer yanda kendince gördüğü hataları söyleyen taraftar da olacak. Onlar da bu yorumculara duyulan öfkeden payını alacak. Eleştiri sevmeyen diğer taraf onlardan acı çıkaracak.
Taraftar arasında bunlar hep olacak. Kimi saırcı olacak, kimi alev gibi parlayacak aniden. Ama yönetim hoca ve topçular duyguya kapılmayacak. Geçen yılı çöpe attıran o megafon faciası tekrarlanmayacak mesela. Hakem belki hata yapacak, belki kasıtlı doğrayacak ama bununla yönetim muhatap olacak. Takımı bu hengameden uzak tutacak. Bizi yapmazlar havasına sokmayacak. Topçular sahada birbirini taraftarın önüne atmayacak. Yorumcularla doğrudan muhatap olmayacak. Topçu sahada topuna bakacak. söyleyeceği söz varsa topuyla, oyunuyla söyleyecek. Forma öpmekten çok forma terletecek, aklını koyacak.
Umarım Konyaspor maçından alması gereken dersi almıştır herkes. Hoca da topçular da. Nasıl geçen hafta coşmak için erkense şimdi de düşmek için erken. Yolun başında, önüne bir hedef koymuş hoca var. Sahada kalıp mücadeleye devam. İnatlaşmadan, akılla...