Karamojalar ve germanik sandalye

Bütün yolların Roma’ya çıkması gibi dolmuş şoförüyle konuştuğum her konu da sonunda İsa’ya çıkıyor. Temel ihtiyaçların zor karşılandığı köylerde bile ya devasa kilise kompleksleri ya da Müslüman cemaatinin yaptırdığı tesisler var.

Uganda’nın başkenti Kampala’dan ülkenin kuzeydoğusundaki Moroto’ya kadar olan yolculuğum o kadar uzun sürdü ki yoldan gelmiş gibi değil de yolun kendisine dönüşmüş gibi hissettim uzun zaman. Dört yüz elli sekiz kilometrelik bu yolun her çizgisi, otobüsün sallandığı her çukur ve her köy hâlâ gözlerimi kapattığımda film şeridi gibi önümden geçiyor.

Şehre gelirken kontrol noktalarının artması beni biraz endişelendirmişti. Bölgede silah ticaretinin yoğun olduğunu söyledi dolmuş şoförü. Ondanmış. Bütün yolların Roma’ya çıkması gibi dolmuş şoförüyle konuştuğum her konu da sonunda İsa’ya çıkıyor. Afrika tarihinde dinin pek çok şeyin belirleyicisi olduğunu düşünürsek buna çok da şaşırmamak gerekir belki de. Temel ihtiyaçların zor karşılandığı köylerde bile ya devasa kilise kompleksleri ya da Müslüman cemaatinin yaptırdığı tesisler var. Barınma, beslenme ve sağlık hizmetleri bu yapıların ellerine bırakılmış. Bu yüzden taşrada dinlerden bağımsız bir yaşam da söz konusu olamıyor. Bu, aslında yalnızca Afrika ülkelerinin değil dünyanın birçok bölgesinin de gerçeği.

Şoför abi, “Karamojalılara benzemiyorsun, gece pek dolaşma” diyerek kalacağım yere kadar bıraktı beni. Ertesi gün bölgenin yerlisi olan rehberimle buluştum. "Almanya’dan mı geliyorsun şimdi“, diye sordu biraz çekinerek. "Evet ama Beyaz Avrupalı değil Ortadoğuluyum" dedim, Avrupalıları rahat rahat çekiştirebiliriz. Ortak bir dil konuşuyormuşuz gibi mutlu oldu. Almanları özel olarak seviyormuş (!) o da, tıpkı Ruanda’da konuştuğum birçok insan gibi.

Karamojalar ve germanik sandalye - Resim : 2

Motora atlayıp büyük çoğunluğu Uganda’da yaşayan Karamoja Halkının köylerini ziyaret ettik. Karamoja Halkı, yarı göçebe olarak yaşamını sürdüren bir halk.

Karamojalar ve germanik sandalye - Resim : 3

Uganda, Güney Sudan ve Kenya’da yaklaşık olarak 450 bin Karamojong yaşıyormuş. Nil-Sahra dil ailesine mensup olan kendi dillerini konuşuyorlar. Uganda’da sömürgecilikten en az etkilenen bölgelerden biri burası. İngilizce konuşan birini bulmak hayli zor. Aynı zamanda Hristiyan olduklarını söylüyorlar ama daha çok geleneksel dinlerinin ritüellerini yerine getiriyorlar. Yarı göçebe oldukları için semavi dinler, hayat tarzlarına pek de uygun değil.

Karamojalar ve germanik sandalye - Resim : 4

Sedire benzeyen ağaçların yanlarından geçerek ulaştığımız ilk köy çok sessizdi. Sabah saatlerinde manyatta adı verilen köylerde kimse kalmazmış. Kadınlar yiyecek bulmak için yola çıkarlarmış. Erkekler ne yapıyor bu sırada diye sordum, rehber tek kelime bile etmeden ağacın altında oturup uzanan erkek grubunu işaret etti. Tüm gün kadınların getirecekleri yiyecekleri bekleyip sohbet ediyorlarmış. Ancak savaş çıktığında savaşıyorlarmış, onun dışında sonu gelmez bir tembellik halindeler. Geçmişte sığır sürülerinin çalınması ve sulama kanallarının paylaşımı nedeniyle diğer etnik gruplarla yaşanan şiddetli çatışmalarda birçok insan hayatını kaybetmiş.

Karamojalar ve germanik sandalye - Resim : 5

Gruba yaklaştık, ellerinde taşıdıkları şey dikkatimi çekti. Rehberin dediğine göre yarı göçebe Karamoja kültürünün mihenk taşlarından biriymiş hep yanlarında götürdükleri sandalyeler. Herkesin elinde, yürümeyi kolaylaştırmak için birer asa ve gittikleri her yerde oturabilsinler diye taşıdıkları küçük sandalyeler. Bir Karamojong’u tanımanın en kolay yolu. Bu iki eşya sayesinde dağ, taş fark etmeksizin istedikleri yerde dinlenebilir ve hayatlarını istedikleri yerde kurabilirlermiş. Nedir Karamoja kültüründe simge olarak kabul edilebilecek bu sandalyenin ismi diye sordum, “stul” cevabını aldım. Alman sevgisinden(!) dolayı rehberin bana şaka yaptığını düşündüm* önce ama ciddiydi. Afrikanın bir ucunda, seyrini “Germanik” ad taşıyan bir sandalyenin şekillendirdiği özgün bir kültürle tanışmak beni şaşırttı.

Karamojalar ve germanik sandalye - Resim : 6

Karamoja köyleri, çember formunda. Birlikte yaşamak istedikleri insanların evlerini bu çemberin içine alıyorlarmış. Hırsızlık gibi toplumda hoş karşılanmayan şeyler yapan insanların evlerini çemberden çıkarıyorlarmış. Uzakta yalnızca tek evden oluşan bir çember görünce merak edip sordum. Kavga çıkardığı için köyün çemberinden çıkarılan bir adama aitmiş.

Karamojalar ve germanik sandalye - Resim : 7

Sonraki köyde bir seremoniye denk geldik. Düğün sonrası kurban kesilirmiş ve hayvanın parçaları şarkılar eşliğinde tek tek gelinin ailesinin evine taşınırmış. Damat tarafı, söylediği şarkılarla kurbanın besili ve görkemli olduğunu anlatırken gelin tarafı da hayvanın çok cılız olduğunu anlatan şarkılar söylermiş. Törende kadınların zılgıt çektiklerini duyunca çok şaşırdım. Akikare deniyormuş Karamoja zılgıtına. Seremonide geleneksel Karamojo kıyafetlerini giyenler kadar tişört, ceket ya da Real Madrid forması giyenler de vardı. Kadınlar da rengarenk kıyafetleri ve katman katman kolyeleriyle çok şıklardı. Tahılgillerden olan sorgum bitkisinden yaptıkları bira, her törene eşlik ediyor. Bu sayede törenin sonlarına doğru herkes daha coşkulu hale geliyor.

Karamojalar ve germanik sandalye - Resim : 8

Seremoniden sonra yorgunlukla kendimizi şehir merkezindeki Munamasaka Lokantası’na attık. Menüde tatlı patates, pilav, ıspanak ve fasülye vardı. Afrika mutfağı dünyanın en zengin mutfaklarından biridir diyemesek de her seferinde karnımız bir şekilde doydu.

Karamojalar ve germanik sandalye - Resim : 9

Rehber, Karamoja gibi giyinmek ister misin diye sorunca önce bu fikre pek yanaşmasam da sonra ısrarlara dayanamadım ve renkli pelerini giydim. Böylece korktuğum şey başıma gelmiş oldu. Kasabadan insanlar çevreme toplandılar ve “Şimdi tam Afrikalı olmuşsun” diyerek uzun süre bana takıldılar. Her ne kadar Moroto Halkının takılacağı kadar Afrikalı olmaktan uzak olsam da bir insanı Karamojong yapan iki temel şeyden birine sahibim. Artık benim de nereye gidersen gideyim yanımda götürebileceğim ve nerede olursam olayım hayatımı istediğim yerde kurmamı sağlayacak olan bir “stul”üm var.

Karamojalar ve germanik sandalye - Resim : 10

*Almancada sandalye “Stuhl” demektir ve “ştul” şeklinde okunur.

Etiketler
Uganda Almanya Avrupa Birliği Müslüman kilise Cemaat