Seyhan Avşar Sordu, Emre Belözoğlu Yanıtladı: ‘Emre Bizi Yaktın’ Diyorlar…’

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü büyük bahis soruşturması, Türkiye’nin gündemini sarsmaya devam ediyor.

A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Gözaltına alınan 19 şüpheliden sekizinin tutuklanmasıyla birlikte dosya artık sadece bir adli süreç olmanın ötesine geçti. Üstelik tutuklanan isimler arasında Süper Lig ekiplerinden Eyüpspor Başkanı Murat Özkaya’nın ve altı hakemin bulunması, futbol dünyasında taşları yerinden oynattı.

Dün ise soruşturmaya bambaşka bir boyut katan bir açıklama geldi. Soruşturmayı bizzat başlatan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek, bahis soruşturmasının “giderek genişleyeceğini” söyledi. Bu ifade, hem futbol camiasında hem de kamuoyunda büyük bir merak ve tedirginlik yarattı. Çünkü genişleyen her halka, dokunulan yeni bir aktör, ortaya çıkan yeni bir iddia demek.

Tam da bütün gözlerin bu dosyaya çevrildiği günlerde, eski milli futbolcu ve şimdilerde teknik direktörlük yapan Emre Belözoğlu ile bu sıcak gündemi konuştuk.

“TÜRKİYE’NİN GÖZÜ BAHİS SORUŞTURMASINDA… SÜRECİ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?”

Süreci elbette takip ediyorum. Ancak Başsavcılığın işinin kolay olmadığını, ince eleyip sık dokuması gerektiğini düşünüyorum. İyiyle kötüyü ayırt etmek için savcılığın sıkı çalışması lazım. Mesela scoutlar var, oyuncu izleyen kişiler. Diyelim ki bu adamlar Polonya Liginden bir oyuncuyu izleyecekler. Oyuncuyu izlemek için canlı görüntüye ihtiyaçları var. Bu maçı ise legal bahis siteleri yayınlıyor. Bu siteler maçı izlemek için senden minimum 20 TL’lik bir şey oynamanı istiyor. Adam o oyuncuyu izlemek için kendi bilgilerini girerek en düşük seviyedeki iddia neyse onu oynuyor. Ki ben bu işin detayını hiç bilmem. Hatta son süreçte sokakta buna tanık oluyorum. “Emre, bizi yaktın” diyorlar. “Ne yaptım abi?” diyorum. “Kuponumuzu yatırdın” diyorlar.

Ama bizi ilgilendiren tarafıyla bakıldığında asıl mesele teknik direktörler. Oyuncuları bir kenara koyuyorum; onların durumu bence çok daha farklı. Zaten bu işin esas aktörleri sporcular; sayıları da çok fazla. Bir, iki, beş değil; 10, 15 derken geniş bir kitle. Bu yüzden onların sisteme nasıl yedirileceğinin çok dikkatli düşünülmesi lazım. Yöneticiler de keza öyle; onları da ayrı değerlendirmek gerekir. Fakat teknik direktörler üzerinde şöyle bir sıkıntı var: Oyuncu izleme, takım izleme bazlı sisteme giren çok fazla kişi oldu. Birçok teknik adam, birçok teknik ekibin yardımcıları bu platformlara giriş yaptı. Burada iyi bir ayrım yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Bu konuyla ilgili beni en çok rahatsız eden taraf şu: Şimdi duyuyorum, daha önce beraber çalıştığımız ekiplerde scout olarak görev yapan çocuklar var. Beni arayıp diyorlar ki: “Hocam, biz buraya girdik ama bu maçları izleyebilmek için sistem bizden mecburen 10 TL, 20 TL’lik kupon oynamamızı istiyor. Oynamazsak maçı izleyemiyoruz.” Ben de diyorum ki; savcılığın bu meselede burayı çok iyi ayırt etmesi lazım. Bu işte kirlilikle temizliğin birbirinden ayrılması lazım. Sistemin bunu net bir şekilde ayıklaması gerekiyor. Savcılığın da bu konuda iyice derinleşmesi, delil toplarken bu ayrımı gözetmesi gerektiğini düşünüyorum.

-BU SORUŞTURMA DÖRT BÜYÜKLERE UZANIR MI?

Bu kadar uzun boylu olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’de öyle ya da böyle bu riski alabilecek futbolcuların ve teknik adamların olduğuna inanmıyorum. Ben bu işin en tepesinde yer aldım. Bu işe cüret edebilecek futbolcular olduğuna inanmak istemiyorum ama varsa da en ağır cezayı almaları gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu işin hem aktörü olup hem de bahis üzerinden para kazanmaya kalkmak kabul edilemez.

-GEÇMİŞTE BU TARZ ŞEYLERE TANIK OLDUNUZ MU?

Ben bir teknik direktörüm, geçmişte futbolculuk yaptım. Futbolcuların bu tür platformlardan para kazanma arzusunu asla hoş karşılamam. En azından şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Ne futbolculuk dönemimde ne de teknik adamlık yaptığım süreçte böyle bir olaya tanık olmadım.

Zaten bu legal oyunların yoğunlaşması 2020’den sonra başladı. Bahis pazarı çok büyüdü. Ben de 2020'de futbolu bıraktım. Bizim dönemimizde kimse böyle bir teklifin yanımıza bile yaklaşamazdı. Böyle bir şey duysak, takım arkadaşımız bile olsa oynatmazdık. Ben uzun yıllar kaptanlık yaptım; o profilin içinde böyle bir şeyin önüne direkt geçerdim.

‘BANA GÖRE ASIL ARAŞTIRILMASI GEREKEN YER ALT LİGLER’

-SORUŞTURMA DAHA ÇOK HAKEMLER ÜZERİNDEN YÜRÜYOR GİBİ GÖRÜNÜYOR. BUNU NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?

Buradaki temel sıkıntı şu: Sisteme kayıt olmak çok zor değil. Federasyonlar bu bahis siteleriyle anlaşmalar yapıyor; isim değişiyor ama sistem aynı. Hakemlerle ilgili süreçte de savcılığın en doğru çalışmayı yaptığını düşünüyorum. Çünkü orada da sisteme dahil olan ama hiç oynama yapmayan kişiler var. Sisteme kayıtlı olduğu için isimleri çıkıyor.

Bu yüzden gündemin sadece “hakemler” veya “sporcular” üzerinden şekillenmesini doğru bulmuyorum. Futbolun tüm paydaşları bu sistemde: teknik adamlar, yöneticiler, kulüp başkanları… Bana göre asıl araştırılması gereken yer biraz daha alt ligler. Bu işin manipülasyona en açık tarafı buralarda diye düşünüyorum. Daha çok karışıklık, daha çok kontrolsüzlük burada yaşanıyor. En azından şu anki kanaatim böyle.

-SON DÖNEMDE BAHİS KAYNAKLI İNTİHAR VAKALARINDA ARTIŞI GÖZLEMLİYORUM…

Ben bu konuda spor ekonomisi açısından konuşabilirim. Bugün Türkiye’de sadece ekonomide değil, spor ekonomisinde de ciddi bir daralma var. Süper Lig’de bile birçok Anadolu kulübü futbolcuların maaşlarını ödeyemiyor. 1. Lig, 2. Lig, 3. Lig… Hepsinde benzer sorunlar. Futbolcular aylarca maaş alamıyor.

Böyle olunca bazı sporcuların para kazanmak için yanlış yollara yönelmesi “neden?” sorusunun cevabını kısmen açıklıyor olabilir. Ama ben şuna inanıyorum: Ne kadar zor durumda olursa olsun bir sporcunun etik çizgisini aşmaması gerekir. Özellikle bahis üzerinden para kazanmak ne kulübe, ne taraftara ne de oyuncunun kendisine yakışır.

Toplum genelinde insanlar geçim sıkıntısı, borçlar ve çaresizlik nedeniyle yanlış yollara düşebiliyor. Ancak iş profesyonel spora gelince verilen sözlerin tutulmaması veya yaşanan ekonomik zorluklar etik dışı davranışları mazur göstermez.

İntihar eden gençlerin hikâyelerini duydukça içi sızlamayan kimse yoktur. Bu durum artık sadece ekonomik değil, toplumsal ve vicdani bir yaraya dönüşmüş durumda.