Sürdürülebilir dünya görüşüyle geleceğe adım atmak

Doğal çevreyi oluşturan tüm bu bileşenlerin birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak düşünülmesi ve bunlardan herhangi birinde meydana gelecek bozulmanın, diğerlerini de zincirleme etkilemeye devam edeceği gerçeğini bilerek hareket etmeliyiz

“Sürdürülebilir Dünya Görüşü”nün temel amacı, yaşam için gerekli olan doğanın verimliliğini ve yararlanma kapasitesini aksatmadan, gelecek nesillerin de doğadan yararlanmasını sağlamaktır.

Sağlıklı ve kaliteli bir yaşamın devamlılığının, çevre ve doğa üzerindeki olumlu etkilerin sürdürülmesine bağlı olduğu düşünülerek, doğanın tüm unsurlarının korunması ve geliştirilmesi yaşam için kaçınılmaz bir gerekliliktir.

“Sürdürülebilir Dünya Görüşü” ilk defa Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından 1982 yılında yayımlanan "Dünya Doğa Şartı" belgesinde ortaya çıktı.

Bu görüş, sadece doğanın korunmasını değil, aynı zamanda ekonomik, sosyal ve siyasal alanların bir bütün olarak ele alınıp değerlendirilmesini savunmaktadır.

SÜRDÜRÜLEBİLİR GELİŞME SÜREKLİ VE DENGELİ OLMALI

Çevre ve doğa kaynakları, savurganlığa ve tahribata neden olmayacak şekilde akılcı ve teknik yöntemlerle bugünkü ve gelecek kuşakların hak ve çıkarlarını göz önünde bulundurarak korunmalıdır.

Ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerin istenilen biçimde gerçekleştirilebilmesi için doğanın korunmasının elzem olduğu da tartışılmaz bir gerçektir.

Çünkü sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sürdürmek ancak doğa ve çevrenin dengeli bir şekilde korunmasıyla mümkündür.

Sürdürülebilir gelişme, tüm alanlarda önlemler alarak bugünün ve geleceğin ihtiyaçlarını karşılamayı hedeflemektedir.

Sağlıklı ve kaliteli yaşam ancak ekonomi ile sosyal, siyasal gelişmelerin birlikte ele alınmasıyla gerçekleşebilir.

Bu gelişmelerin olabilmesi için de çevre ve doğanın korunması yadsınamaz bir gerçektir.

Dolayısıyla, sürdürülebilir gelişme için çevre ve doğa ile ekonomi politikaları arasında eşgüdümün sağlaması gereklidir.

Ancak bu şekilde toplumsal gelişmenin mümkün olabileceği bir yol açılabilir.

Sürdürülebilir bir çevre oluşturmak, sürdürülebilir bir gelişmenin gerçekleşmesine katkı sağlar.

Bu yaklaşım toplum içinde ekonomik ve sosyal gelişmeyi teşvik ederek, toplumsal yapıda genel bir iyileşmenin meydana gelmesi anlamına gelir.

SÜRDÜRÜLEBİLİR EKONOMİ, GÜÇLÜ VE KATILIMCI BİR TOPLUMU DESTEKLER

Sosyal sürdürülebilirlik, ekonomik sermayenin istikrarlı olmasıyla insan gereksinimlerini sürekli olarak karşılayabilen ve korunan bir çevrenin oluşturulmasına katkı sağlar ve kaliteli bir yaşamın gerçekleşmesine yol açar.

Sürdürülebilir gelişme ile korunabilen, iyileştirilebilen bir çevre ve doğa, güçlü bir ekonomik yapının yanı sıra kaliteli ve sağlıklı bir sosyal yaşamın da oluşmasına katkıda bulunur.

Çünkü toplumun eylemleri ve düşünceleri, yaşanılan doğa, şehir ve mekanlarla sürekli etkileşim halindedir.

Bu nedenle, sürdürülebilir sağlıklı ve kaliteli yaşamın, sürdürülebilir doğa ve çevrenin varlığına bağlı olduğunu söyleyebiliriz.

Uzun yıllardır ülkemizde yaşanan aşırı nüfus artışı, plansız sanayileşme ve taşradan kentlere göç gibi nedenlerle ortaya çıkan plansızlık, denetimsizlik ve görmezden gelme sonucunda, insanların yaşamını zorlaştıran yapılar ortaya çıkmıştır.

Bu durum, var olan geleneksel, tarihsel ve kültürel yapılar ile doğal çevrenin bozulmasına yol açarak yaşam kalitesinin giderek düşmesine neden olmaktadır.

İnsan, nerede çalışıyor ve hangi işi yapıyorsa yapsın, başarılı olabilmesi için öncelikle sağlıklı olmalıdır.

SAĞLIĞI YERİNDE OLMAYAN BİR KİŞİDEN VERİMLİLİK VE ÜRETKENLİK BEKLENEMEZ

İnsanların sağlıklı bir şekilde kaliteli bir yaşam sürmek için huzurlu, ekonomik yönden yeterli, sağlıklı gıda ve barınma imkanları ile uygun bir yaşam ortamına sahip olmaları ve sürdürülebilir kaynaklara erişimleri gerekmektedir.

Saymış olduğum bu unsurlar "Dünya Sağlık Örgütü" tarafından da kaliteli bir yaşam sürmenin temel koşulları olarak kabul edilmektedir.

Sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sürmek günümüzde toplumların en önemli evrensel hedeflerinden biri haline gelmiştir.

Yiyecek, su, barınma, emniyet, sağlık, ait olma, sevgi, sosyal statü, fikirler ve idealler gibi temel ihtiyaçların karşılanması, yaşam kalitesi üzerinde belirleyici bir etkiye sahiptir.

İnsanın başarılı ve verimli şekilde çalışabilmesi için sağlıklı ve kaliteli yaşam tartışılamaz bir öneme sahiptir.

Ancak bu durumun devamlılığı için, insanın ekonomik, ruhsal ve sosyal açıdan sorun yaşamaması ve yaşam düzeyini geliştirip sürdürülebilir bir şekilde koruması gereklidir.

SAĞLIKLI VE BAŞARILI BİR YAŞAM İÇİN TEMİZ VE YAŞAMAYA UYGUN BİR ÇEVREYE SAHİP OLMALIYIZ

Bu nedenle sürdürülebilirliğin temel şartı, insan ve doğanın birbirini tamamlayıcısı olmalarıdır.

Günümüzdeki ve gelecekteki yaşamımız için doğal kaynakların korunması, sürdürülebilirlik bakımından kritik öneme sahiptir.

Hava, su, toprak yaşamın devamını sağlayan temel bileşenlerdir.

Yaşam için temel bileşenler olan hava, su, toprağın doğal yapılarını bozmadan kullanmak ve korumak hem doğal çevre, hem de sürdürülebilir yaşam için kritik öneme sahiptir.

Doğal çevreyi oluşturan tüm bu bileşenlerin birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak düşünülmesi ve bunlardan herhangi birinde meydana gelecek bozulmanın, diğerlerini de zincirleme etkilemeye devam edeceği gerçeğini bilerek hareket etmeliyiz