Sadece tüketerek değil, üreterek de tatil yapabiliriz

Tüketerek değil üreterek tatil yapma tercihinde olanların sayısı her geçen gün artıyor. Özellikle gastronomi için seyahat eden turistlerin katma değer yaratarak tatil yapma isteği “Agro Turizm” ile karşılık buluyor.

Tüketerek değil üreterek tatil yapma tercihinde olanların sayısı her geçen gün artıyor. Özellikle gastronomi için seyahat eden turistlerin katma değer yaratarak tatil yapma isteği “Agro Turizm” ile karşılık buluyor.

Agro turizm tarım kaynaklı bir turizm çeşidi.

Deniz kum, güneş ve kültür turizminden keyif almayarak alternatif arayışına giren turistlerin beklentilerini karşılamak için ortaya çıktığını söyleyebiliriz.

Katma değerli seyahat yapmak isteyen turistler hayatımıza gastronomi gibi alternatif turizm çeşitlerini sokmuştu.

Sonrasında ekonomik, ekolojik, coğrafi ve gastronomi ortamlarını görebilmek, deneyimlemek isteyenler ise “Agro Turizm” yapılabileceğini bizlere gösterdi.

Aslında bu turizm modeli için sahip olduğumuz toprağın değerini anlamamıza yarayan, sadece tüketerek değil üreterek de tatil yapabileceğimiz alternatif bir turizm çeşidi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Agro Turizmin ülkemizde daha yeni yeni yapılmaya başlandığını, hatta turizm gündemimize son 3-5 yılda girdiğini söyleyebiliriz.

Ama ilginin her geçen gün arttığı da bir gerçek.

Çünkü artık insanlar dünyayı her geçen gün daha fazla tükettiklerinin bilincindeler ve daha yaşanabilir bir dünya istiyorlar.

İnsanların sürdürülebilirlik bilinci arttıkça, seyahat ederken tüketmek yerine üretmek arzusunda olanların sayısı da artış gösteriyor.

UYGULAMADA FARKLI MODELLER VAR

Agro Turizmi ülkemizde ve dünyada turistlerin ilgi ve yetkinliklerine göre turizme uygun olan çiftliklerde farklı şekillerde uygulanıyor.

Bunlardan birincisi turistin gidip olayı sadece gözlemlediği, izlediği ve sonuçlarını deneyimlediği model.

Buna steril agro turizm diyebiliriz.

Çünkü turist bir camın arkasından izler gibi davranıyor ve toprağa hiç dokunmuyor.

Bu model şu anda kısmen yapılıyor.

İkinci modelin bizler yani Türkler için daha uygun olduğunu söylemek mümkün.

Bu modelde işin içine bir miktar giriyorsunuz.

Üretimin her aşamasında bulunmuyorsunuz ama sonuç bölümünde yer alıyorsunuz.

Yani bir ürünün ekimini, çapasını, sulamasını yapmıyorsunuz ama hasadına katılıyorsunuz.

Ürünün hasat aşamasına gelene kadar hangi aşamalardan geçtiğini öğreniyorsunuz.

İşin zorluğunu gördükçe ürünün gerçek değerini anladığınız bir model olduğunu söyleyebilirim.

Türkiye’de henüz yaygın olarak uygulanmayan ama dünyada bir uygulama alanı bulan üçüncü modelde ise turist olarak geldiğiniz çiftlikte tam tabiriyle bir ırgat gibi çalışıyorsunuz.

Yani çiftçi patron siz işçi oluyorsunuz.

Çiftlikte bulunanlar ile aynı şartlarda çalışıyor ve onları gözlemleyip gerçek üretim safhasını deneyimliyorsunuz.

Bu modelin dünyada çok başarılı örnekleri var.

Özellikle Fransa, İtalya ve İspanya'nın başı çektiğini ve örnek alınmaları gerektiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

GİDECEK DAHA ÇOK YOLUMUZ VAR!

Türkiye Agro Turizm’in henüz çok başında.

O nedenle ülkemizin turizm pastasında ancak yüzde bir oranında paya sahip.

Büyüme potansiyeli her geçen gün artıyor.

Bu perspektif ile Türk turizminin geleceği “Agro Turizm” demek oldukça iddialı olur.

Ama sahip olduğumuz coğrafyayı göz önünde bulundurarak gelecekte en çok büyüyecek sahalardan bir tanesi olduğunu söylemek de yanlış olmayacaktır.

Çünkü Anadolu gibi çok zengin ve paha biçilmez bir değere sahibiz.

Her noktasında farklı bir kültür ve toprak yapısı var.

Bu da yapılan tarımı çeşitlendiriyor.

Agro Turizm için bu yapı mükemmel.

Anadolu’nun farklı noktalarında, daha önce yaşamadığınız bir deneyimi yaşayarak birer hafta geçirmeye kalksanız ömrünüz yetmeyebilir.

Biz bu zenginliği avantaja çevirebiliriz tabii ki ama bunun için çok çalışmak gerekiyor.

İnsanları bilinçlendirerek, onlara Agro Turizmi anlatarak ve cazibe merkezleri oluşturarak talep yaratmalıyız.