Mutabakat Metni’ndeki deprem gerçeği

Hükümet felaketin acılarını sağaltmak isteyen yurttaşlarımızın, yerel yönetimlerin, sivil inisiyatiflerin yardım refleksini kırmamalıdır. Bırakın kim yardım etmek istiyorsa etsin.

Ülkemizin 10 ilini yıkan, binlerce yurttaşımızı aramızdan alan büyük felaketten umarım dersler alacağız. Yani, kamusal unsurlar, tabii ki başta hükümetler umarım dersler alır. “Umarım” diyorum, çünkü endişeliyiz ulusça. Gerçekten de daha çok yakın bir zamanda, 17 Ağustos 1999’da Gölcük merkezli yaşanan ve İstanbul, Kocaeli, Adapazarı, Yalova’yı vuran Cumhuriyet tarihinin en büyük ikinci deprem felaketinden dersler çıkarmayan hükümetlerden endişeliyiz.

Nitekim ilk iş olarak tweeter’i durduran, OHAL ilan eden bir hükümete; seçim telaşıyla güya 1 yıl içinde yıkılan 10 kenti ayağa kaldıracağını söyleyen bir hükümete kim inanır? 6 Şubat depremine müdahalede geciken, bozulan havaalanı pistleri ve otobanlar nedeniyle hızlı bir şekilde alternatif deniz ve helikopter havayolu koridoru açamayan ve acil yardım malzemelerini, arama-kurtarma ekiplerini yıkılan illere sevk edemeyen bir hükümetten ne beklenebilir ki? Memleketin dört bir yanından gelen yardımları bile ille sadece ben dağıtacağım diye tepinen bir hükümetten ne beklenebilir ki Tanrı aşkına? Bu hükümet İzmir’deki 30 Ekim 2020’deki deprem nedeniyle yapılan çok lokal bir alandaki deprem konutlarını bile söz verdiği bir yıl yerine iki yılda tamamen zor teslim etti! İzmir’deki deprem bölgesini ayrım yaparak afet bölgesi ilan etmedi!

Peki, yaklaşan seçimde iktidara gelmesi halinde Millet İttifakı’na deprem riski ve olası sonuçlarına karşı ne yapacağı hususunda güvenebilir miyiz? 20 yılda memleketin, milletin deprem derdine derman olmayan bir hükümetten sonra güvenmek durumundayız. Güvenmek istiyoruz.

Millet İttifakı’nın “Ortak Politikalar Mutabakat Metni”ne baktığımda deprem gerçeğini pas geçmediğini, bilakis adamakıllı üzerinde durduğunu görüyorum. Buna iki bölüm halinde bakalım. Önce kentleşme, sonra da afet yönetimi açısından…

DEPREM GERÇEĞİ KARŞISINDA KENTLEŞME NASIL OLACAK?

“Kentleşme” ara başlığı altındaki şu bazı maddeler fikir verici nitelikte…

-Şehircilik ve Afet Yönetimi Bakanlığı kuracağız.

-(…)afetlere dayanıklı, güvenli, katılımcı, doğaya saygılı, gelecek nesillere gönül rahatlığıyla bırakabileceğimiz (…) şehirler inşa edeceğiz.

-Veriye dayalı kentsel konumlandırma çalışmaları yapacağız.

-‘Kente karşı işlenen suçlar’ kavramını hukuk sistemimize yerleştirmek üzere çalışma başlatacağız.

-Şehirlerin imar ve deprem eylem planlarını ivedilikle yapacağız.

-Tüm yapıları süratle gözden geçirerek, deprem ve sel açısından en riskli bölgelerden başlamak üzere bir kentsel dönüşüm programını derhal uygulamaya koyacağız.

-Kentsel dönüşümü rant değil çevre ve insan odaklı, afet risklerine karşı dayanıklılığı artıran (…) bir anlayışla yürüteceğiz.

-Özel tehlikelere (sıvılaşma, heyelan, tsunami, sel gibi) maruz alanlarda farklı imar kısıtlamaları uygulayacağız.

-Afet yönetimini etkisizleştiren imar afları çıkarılmasına son vereceğiz.

MİLLET, MİLLET İTTİFAKI’NDAN NE BEKLİYOR?

Yukarıdaki kentleşmeye ilişkin maddelerin hepsinin altına imza atarım. Herkes de atar. Ancak önemli olan Millet İttifakı’nın iktidarı teslim alır almaz bu konuya öncelik verip vermeyeceği. Millet İttifakı, seçim sürecinde deprem gerçeğini göz önünde bulundurarak çok zorunlu olmayan kamu yatırımlarını erteleyip yatırımların sıklet merkezini ona göre tayin edeceğini açıklamalı, bu konuda yüksek sesle söz vermelidir. Milletin artık boş vaatlere karnı tok. Millet söz verecek, söz verdiğini hayata geçirecek samimi bir siyasi irade arıyor. Millet okullara yeniden zorunlu coğrafya (içinde jeoloji de olsun) dersi konulmasını bekliyor. Okullarda memleketin fay haritasının asılmasını istiyor. Deprem gerçeği karşısında güveneceği kurumlar istiyor. Millet askerinin barıştaki felaketlerde hemen yanında bitmesini istiyor. Örneğin, Millet İttifakı bunu sağlayacak mı yeniden yapılanma sırasında? 6 Şubat depreminde Malatya’daki 2. Ordu karargahı hemen alarm verseydi, 10 ildeki tümen, tugay, alay, tabur seviyesindeki arama-kurtarma antrenmanlı birlikler; istihkam taburları alet-edevatla, iş makinalarıyla hemen harekete geçseydi nasıl olurdu? Millet İttifakı meseleye bu gözle bakabilecek mi?

Bir dahaki yazıda “Ortak Politikalar Mutabakat Metni”ndeki “Afet Yönetimi” ara başlığı üzerinde duracağım.

6 Şubat felaketlerinde hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Yüce Tanrı’dan rahmet, yaralılarımıza şifa diliyorum. Ulusal dayanışma ile Türkiye bu büyük felaketi aşacaktır. Hükümet felaketin acılarını sağaltmak isteyen yurttaşlarımızın, yerel yönetimlerin, sivil inisiyatiflerin yardım refleksini kırmamalıdır. Bırakın kim yardım etmek istiyorsa etsin. Siz sadece adam gibi koordine edin. Ülkemize desteğe gelen yabancı ülke uçaklarının logosunu mu kapatıyorsunuz? Bırakın muhalif belediyelerin, sivil toplumun logosu da gözüksün! Bütün dert bitti de bu mu kaldı Tanrı aşkına