2019'da düşen, 2023'te zor da olsa ayağa kalkan "dokuz canlı" Erdoğan devasa sorunları çözebilecek mi?

Erdoğan ve yeniden oluşturacağı artık “sekreterlik” konumunda olsa da bakanları yukarıda ele aldığım devasa sorunlar ve çözümleri bekliyor.

R. Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Başkanı olarak girdiği bütün genel seçimleri kazandı. Cumhurbaşkanı adayı olarak girdiği son üç seçimde de partisinden fazla oy alarak…

“Dokuz canlı” Erdoğan 2015 Haziran’ında ciddi oy kaybıyla tek başına iktidardan düşmüş fakat tekrar seçimde ayağa kalkmayı başarmıştı. Bu defa 2019’da yerel seçimlerde İstanbul ve A nkara’yı kaybederek düştüğü yerden zor da olsa bildi yine ayağa kalkmayı. 2002’den bu yana 21 yıldır kesintisiz süren iktidar yolculuğu aynı zamanda bir rekor. Bu da siyaseti iyi okuduğunu, siyasetin labirentlerinde kaybolmadan dolaşabildiğini gösteriyor.

İKTİDAR KAZANMADI, MUHALEFET KAYBETTİ!

Son seçim en eşitsiz koşullarda, en adaletsiz ortamda gerçekleşti ve nitekim uluslararası saygın kuruluşlar da bunu teyit etti. Hep dile getirdiğim gibi futbol diliyle belirtmek gerekirse bazı maçlar vardır ki hakemi de yenmek gerekir. Muhalefetin hakemi de yenmesi gereken bir maçtı geride kalan. Muhalefet parlamento seçimini açık ara kaybetti ama cumhurbaşkanlığı seçimini bu defa geçen defaki gibi ilk turda kaybetmeden ikinci tura taşıyabildi. Fakat Erdoğan, ikinci turda Kılıçdaroğlu’na yaklaşık 4,5 puan fark attı. Oysa, Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a en az 5 puan fark atarak daha ilk turda seçilmesi gerekirdi. Demek istediğim, aslında son seçimi AK Parti’nin 7 puanlık erozyonu da gösteriyor ki iktidar kazanmadı, muhalefet kaybetti! Muhalefet, yığınaktaki hata ve eksikliklerini arayıp bulacak. Arayıp bulamazsa 10 ay sonraki yerel seçimlerde de kan kaybeder. Benden söylemesi.

Geçen yazıda muhalefete önerilerde bulunmuştum. Şimdi de iktidara çevireceğim projektörleri… Seçim akşamındaki şımarıklıkları anladık. Balkondaki ve caddelerdeki kibri anladık. Sonraki bir iki gündeki kabarışı anladık. Ancak, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan da Cumhur İttifakı da idrak etmeli ki seçim ikinci turda ve üstelik 52’ye 48 sonuçlandı. Üçüncü adayın Erdoğan lehine çekilmesiyle Pirus zaferi şeklinde gelişti. Milletin yarısı Erdoğan’a çeşitli saiklerle, dürtülerle prim verirken yarısı da vermedi.

Memleketin içte ve dışta devasa sorunlarla boğuştuğu ve değişim arzusunun bastırıldığı bir momentumda Erdoğanizm bir beş yıl daha aldı. Ne var ki Erdoğanizm eskisi gibi gidemez. Gitmesine imkan ihtimal yok. Erdoğanizm, yerini karşısındaki değişim arzusundaki on milyonları ve toslama nedenlerini göz önüne getirerek pragmatizme bırakmak zorunda. Daha seçim öncesinde başlayan Mehmet Şimşek temasları bile bunu gösteriyor. HÜDA-PAR ve YRP eklemeleri “ben olmazsam bakın neler var” anlamına da geliyor.

SEÇİM SONUÇLARI DIŞARIDA NASIL KARŞILANDI?

Erdoğan’ı ilk kutlayanlardan birisi de Biden oldu. Bakın bu noktada ilginç bir ayrıntı paylaşayım: CNN Internatıonal’dan Türkiye’ye seçimleri izlemek gönderilen muhabir Becky Anderson adeta AK Parti sözcülüğüne soyundu! Sadece AK Partililerle mülakat yaptı. Bu konuda TRT’yi aratmadı desem yeridir. Keza TRT Internatıoanal’ın seçim muhabiri Yusuf Erim de muhalefeti hemen hiç yansıtma gereği duymadı. Bu tabloyu umarım muhalefet kurmayları da izlemiştir. ABD’de NYT, WSJ ve CNN gibi önemli medya kuruluşları bakın seçimleri nasıl okudu özetle:

NYT: Cumhurbaşkanı Erdoğan, enflasyon, depremler ve zorlu seçim yarışına rağmen yeniden seçildi. Kariyerinin en büyük zorluğunu aşarak bir beş yılı daha garantiledi.

WSJ: Erdoğan, yakın siyasi tarihin ayakta kalan en büyük isimlerinden biri oldu.

CNN: Muhalefet eşi benzeri görülmemiş bir ittifak oluştursa da Cumhurbaşkanı Erdoğan iktidarını üçüncü döneme taşıdı.

Seçimin değişim getirmeyeceğini gören Biden’ın yaklaşımı olsun, ABD medyasının yaklaşımı olsun beş yıl daha alan Erdoğan ile ilişkilere yeni dönemde daha çok önem verileceğini gösteriyor. Tabii burada kilit konu ABD’nin hamiliğinde Suriye’deki PYD/YPG/PKK’nın kontrolündeki aparatların geleceği. Finlandiya’yı NATO’da içeri alıp İsveç’e de yeşil ışık yakan Erdoğan’ın da ABD ile ipleri koparmadan yürüyeceği hatta teması güçlendirmek isteyeceği anlaşılıyor. Rusya-ABD arasındaki zor tahterevalli politikası bakalım nasıl seyredecek yeni dönemde.

ABD yanında Avrupa’dan da kutlamalar peş peşe geldi. Açıklamaların ortak paydası ise belirsizliğin kalkmış olması yanında temel hak ve özgürlüklere, ekonomiye ve dış politikaydı. Yine açıklamalardan anlaşılıyor ki Avrupa ile ilişkiler puslu bir havada ve kontrollü cereyan edecek. Rusya ve Azerbaycan ise bildiğimiz gibi. Putin-Erdoğan-Aliyev ittifakı devam edecek; Erdoğan Rusya-Ukrayna, yani Batı-Rusya arasında kontak noktası olmayı sürdürecek. Mısır-S. Arabistan-Katar-BAE’den esen hava da Erdoğan’ı memnun ediyor. Sisi’nin tebrik mesajı oldukça anlamlı.

“Yerli ve milli” Erdoğan, Türkiye’nin iyiliğini düşünüyorsa komşularıyla ve Rusya ile iyi geçinecek. Araplar arasındaki ihtilaflara karışmayacak. Suriye’nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğüne saygı duyduğunu icraatıyla da gösterecek. Suriye meselesinin çözümüne ve bu çözümün hızlanmasına katkıda bulunacak. Batı’yı karşısına almaktan vazgeçip Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda ilişkilerini sürdürecek. Dış politikada “İhvan” kafasıyla hareket etmeyecek. Ulusal çıkarları esas alacak.

İÇERİDE ÇÖZÜM BEKLEYEN DEVASA SORUNLAR

Şimdi içeriye dönebiliriz… Erdoğan’ın içeride çözüm bekleyen devasa sorunları belli.

1.Ekonomi: Hayat pahalılığından, geçim zorluğundan ve ücretleri hızla eriten enflasyondan bir avuç mutlu azınlık dışında halk bezmiş durumda. Enflasyonun süratle kontrol altına alınması, piyasa gerçeklerine dönülerek nas-mas kafasından vazgeçilmesi şart. Kamu savurganlığına son verilmeli, yeterince ve üst üste yapılan ödeme garantili mega yatırımlara bir süre ara verilerek halkın gündelik yaşamında kalıcı iyileşme için adımlar atılmalı. Zafer Havaalanı gibi ‘çöp’ yatırımlardan ince elenip sık dokunarak dikkatle kaçınılmalı.

2.Kontrolsüz mülteci akını-göç: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın acilen el atması gereken bir konu da kontrolsüz göç-mülteci akınıdır. Başta Suriye ve Afganistan ve Libya ile diğer Afrika ülkelerinden akın akın gelenler bıçak kesiği gibi durdurulmalı; Suriyeliler barış olana kadar Türkiye’nin kontrolü altındaki yerleşim bölgelerine gönderilmelidir. Suriye ile barış için adımlar atılmalı ve kalan Suriyeliler barışla birlikte ülkelerine gönderilmelidir. Türkiye, ABD adına Afgan vatandaşı deposu olmamalıdır! Afganların içeriye sokulması derhal durdurulmalı ve içeridekiler ABD ise ABD’ye postalanmalı ya da geldikleri yerden sınır dışı edilmelidir.

3.Barınma: Türkiye, bilhassa metropollerde ve Hatay-Mersin-Gaziantep-Kilis’ te olmak üzere sayısı AK Partili yetkililer arasında bile farklı verilen ve tam bilinemeyen ancak 10 milyona dayandığı tahmin edilen ‘misafir’ nedeniyle çok ciddi bir konut açığı-sorunu ile karşı karşıyadır. Vatandaş artık daire-ev alamamakta olup kiralar ise aşırı şişmiş durumdadır. Çünkü arz az, talep çoktur. Kendi vatandaşımız düşük kiralı bodrum kat veya giriş katı gibi yerlerde bile kiralık ev tutamaz hale gelmiştir. Öte yandan ülkemizde konut alan yabancılara vatandaşlık verilmesi ise yarı bir sorundur. İstanbul, İzmir başta olmak üzere üretilen lüks konutlar yabancılara pazarlanmak üzere sayısı yüz binleri bulan şekilde boş bekletilmektedir. Yabancılara konut satışı en azından bir süre için (ya da çok daha önemli kıstaslarla ve her yıl belli sayıda kişiye satılabilecek şekilde) kısıtlanmalı ve eldeki hazır konutların kendi vatandaşımıza yöneltilmesi sağlanmalıdır. Bunun yanında Cumhurbaşkanı Erdoğan TOKİ’ye acilen talimat vererek 30 büyükşehirde (başta İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Mersin, Samsun olmak üzere) 20 yıl vadeli ödeme ile 2+1 sosyal konut üretilmesini ve konutsuz vatandaşa verilmesini sağlamalıdır. TOKİ, sosyal konut yanında sadece üniversitelerin yoğun olduğu kentlerde 2’şer kız, 1’er erkek yurdu inşaatına hemen başlamalıdır.

4.Eğitim: Eğitimli genç işsizlerin eritilmesi için yeni zamanların mesleklerine ilişkin hızlı kurslar açılmalı ve bu kesim o meslek dallarında istihdam edilmelidir. Üniversitelerde ciddi planlamalarla şişen meslek dallarına ilişkin kontenjanlar azaltılıp yeni zamanların meslek ihtiyaçlarına uygun bölümler açılmalı veya açılanların kontenjanları artırılmalıdır. Meslek liseleri çeşitlendirilmeli ve güçlendirilmeli; yan ve temel sanayiye kalifiye eleman kazandırılmalıdır. Özellikle oto sanayilerdeki çırak açığı için meslek liselerinde eğitim görenlerin haftanın yarısında sanayide çalışması gerçekleştirilmeli ve bu süre sigortalılık başlangıcı sayılmalıdır. İki yıllık meslek yüksekokulları güçlendirilerek özendirilmelidir. İlk ve orta eğitimde devlet okulları güçlendirilmeli; öğretmenlere ek iş yapmadan geçimlerini sağlama imkanı sağlanmalı; okulların güvenlik, temizlik, sekreterya vb. hizmet unsuru devletçe karşılanarak veliye yük olmaktan çıkarılmalıdır. Türkiye aileleri çıkmaza sokan ve çocuktan soğutan bir ‘özel okul cenderesi’ olmaktan çıkarılmalıdır. Eğitim çağına gelen her çocuk kendi muhitindeki ihya edilen devlet okuluna yürüyerek gidip gelebilmelidir.

5.Tarım ve Hayvancılık: Kentlere göçlerden dolayı ekilip biçilmediği için olsun, fabrika, otel ve konut vb. yapılaşmadan dolayı olsun hızla azalan tarım arazileri ciddi bir tehlike haline gelmiştir. Mevcut tarım arazilerinin daha fazla erimemesi için önlemler alınmalı; aynı zamanda bilinçli tarım, bilinci sulama ve daha etkin verim için destekler devreye sokulmalıdır. Tarım üretiminin sürdüğü her yerde kamunun veteriner, ziraat mühendisi ve teknisyeni vb. bulundurması sağlanmalıdır. Arıcılık, balıkçılık ve hayvancılık teşvik edilmeli; hibe yoluna gidilmeli; gübre, yem, mazot ve enerji desteği verilmelidir. Destekleme alımları ile üretim sırasındaki destekler bir bütün olarak ele alınmalıdır. Hayvancılık, arıcılık, balıkçılığın gelişmesi olsun; tahıl ve bakliyat üretimi yanında sebze ve meyve üretimi olsun aynı zamanda vatandaşın gıdaya kolay ve ucuz erişimi demektir. İthalatın azalması ve ithalat-ihracat makasının kapanması demektir. Türkiye’nin tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yettiği yarım yüzyıl önceki durumu yakalaması kısa zamanda doğru politikalarla işten bile değildir.

Erdoğan ve yeniden oluşturacağı artık “sekreterlik” konumunda olsa da bakanları yukarıda ele aldığım devasa sorunlar ve çözümleri bekliyor. Seçmen, iş başına getirdiği yürütmeyi bu sorunları çözsün diye de görevlendiriyor. Yürütme de meclis çoğunluğu da Erdoğan’ın elinde. Halkın, memleketin çözümünü beklediği temel yakıcı sorunlar da ortada. Yukarıdaki beş maddeyi muhalefetin mutabakat metninden almadım, oraya bakmadan kaleme aldım. Tamamen bendenizde yer eden halkın gündemini gözeterek sorunları ve çözümleri maddeleştirdim. Fakat iktidarın yerinde olsam muhalefetin mutabakat metnini esaslı olarak masaya yatırır, yararlanırdım.

Amasız, fakatsız çalışıp gerekirse muhalefetin akılcı ve memleketin, milletin ihtiyaçlarına uygun önerilerine de kulak asarak çözebilecekler mi bakalım?