Kılıçdaroğlu'na 3H tavsiyemdir

Doğrusu ilk duyduğumda ben de ürperdim. Evet, "helallik isteme" AKP'nin kullandığı bir dildi; ama benim ürperme nedenim tam olarak bu değildi. Buna itiraz...

Doğrusu ilk duyduğumda ben de ürperdim. Evet, "helallik isteme" AKP'nin kullandığı bir dildi; ama benim ürperme nedenim tam olarak bu değildi. Buna itiraz eden birçokları gibi, tanığı olduğumuz mağdurların bu konuda ne düşüneceği, ne hissedeceği, yani onlar adına duyduğum kaygıydı.

Öte yandan bu helalleşme konuşmasının "öznesi" kimdi? O belli değildi.

Siyasetçi Kılıçdaroğlu mu?

Genel Başkanı olduğu CHP mi?

İktidara gelmiş ve balkon konuşması yapan Cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu mu?

Cumhurbaşkanı olacağı Türkiye Cumhuriyeti Devleti mi?

Çünkü bu 4 öznenin de hem muhatapları farklıydı, hem de helalleşme süreçleri.

Daha bunlar tartışılırken, Kılıçdaroğlu helalleşmenin muhataplarını CHP Grup Toplantısında birbiri ardına sıraladı. Eksiğiyle (çünkü Cumhuriyet tarihinin bütün mağduriyetleri yoktu), fazlasıyla (çünkü CHP dönemlerine ait olmayan mağduriyetler çoktu) iddialı bir helalleşme listesi çıktı ortaya.

Hesaplaşma Ağı

Kafalar iyice karıştı. Listeden beğenmediğini çıkarma, listede göremediklerini ilave etme yarışı başladı. Helalleşmeyle hukuk sürecinin baypas edilerek olayların üstünün kapatılacağı iddialarından tutun da, esas helalleşme hedefinin İslamcı kesim olduğu, diğerlerinin listeyi kalabalık göstermek için konduğu ima edildi: İslamcı kesimin muzdarip olduğu "cehape zihniyeti" idi, önce partiyi oraya yanaştırmak gerekiyordu. Ama Kılıçdaroğlu listesine, AKP iktidarı döneminin hak ihlallerini de katıyor ve helallikten söz ediyordu.

Kendi endişeli CHP'liliğimi belli etmeyerek etrafı yokladım. Yani sosyal medya / medya / whatsapp grupları dışındaki alemi.

Listenin biraz karışık (ve alışılmadık) olduğundan duyulan tedirginlik vardı elbet.

Bu kadar gergin ortamın helalleşmeye ihtiyacı olduğu, sokaktaki yorgun vatandaşın bunu destekleyeceğini düşünenler de vardı.

"Helalleşme" ifadesine kelime olarak takılmak ise daha seyrekti.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, hemen hemen bütün hanelerde, farklı hak başlıklarında, az-çok-dolaylı-doğrudan-hafif-ağır mağduriyetler yaşanmıştır. Bir grup diğerini kendi mağduriyetinin faili görür; birçok durumda öyledir de... Faillerle mağdurlar bir arada yaşar.

Türkiye'de bir Helalleşme Graph Commons yapılsa ve herkes oraya isim girse inanılmaz bir Hesaplaşma Ağı çıkar ortaya.

Janus'un İki Yüzü

Evet "hesaplaşma". Çünkü "hesaplaşma" olmadan "helalleşme" olmaz.

Ben de Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu düşüncede olduğuna inananlardanım ve hesaplaşma kelimesinin mevcut toplumsal gerilime iyi gelmeyeceği; bu nedenle yerine helalleşmeyi kullanmayı özellikle seçtiği düşüncesindeyim.

Hesaplaşma ve helalleşmeyi, Janus'un iki yüzü gibi düşünelim.

Janus, siyaset biliminde sıklıkla atıfta bulunulan bir Roma Tanrısı. Roma paralarında bir yüzü sağa, bir yüzü sola dönük resmediliyor. Bir yüzü kentten içeri girenlere, öteki ise kentten çıkanlara bakıyormuş. Böylece kent güvenlik içinde yaşamayı sürdürürmüş, tarihçi yorumları böyle. Batı dillerinde Ocak ayı kelimesinin kökeni de Janus'tan geliyormuş. Bunun nedeni Ocak ayının bir yönüyle geçmiş yıla, bir başka yönüyle de gelecek yıla bakması.

Yani geçmişin muhasebesini yaparak geleceği kurmak, gibi...

Öte yandan Maurice Duverger'nin Janus'u gibi, buradan olumsuz bir iki yüzlülük çıkarmak da mümkün.

Tam da yukarıda söz edilen, helalleşmenin hesaplaşmayı baypas edebileceği endişesi gibi...

Bu nedenle hesaplaşma ve helalleşme muhataplarının kim oldukları ve süreçler şeffaf olmalı.

Muhataplar farklı

Kılıçdaroğlu'nun helalleşme ile hesaplaşma muhatabını birbirinden ayırdığını düşünüyorum.

Bugün ilk fırsatta hesaplaşılması gereken yaşam hakkı ve sosyal hak ihlallerinin failleridir ve bu alanda işlenmiş suçlar ile elbette helalleşme olmayacaktır; kimse adına bu yapılamaz.

Ayrıca, eğitimde her dönemin öğrencilerinin hakkını yemiş bakanlar ve bürokratlar, iş cinayetlerine ve emek hakkı ihlallerine yol verenler; vatandaşın vergilerinin akıtıldığı tiksindirici borçların yollarını döşeyenler; mahallelerinden, köylerinden sürülen vatandaşı kentsel dönüşüm yalanıyla yersiz yurtsuz bırakan suç odakları ile elbette hesaplaşılacaktır. Burada hesaplaşacak olan özne de mağdurlar adına Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmalıdır.

Roboski ailelerinden, Ali İsmail'in, Berkin'in Arda'nın, Eren'in annesinden, Somalı madencinin, Aladağ'da ölen kız çocuklarının babasından, kardeşinden, dindar olduğu için mağdur edildiğini düşünenlerden helallik istemek ise, ancak ve ancak bağımsız yargı süreçleri tamamlandıktan ve adalet yerini bulduktan sonra olur. Bence Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu gruplarla helalleşmeden kastettiği "eninde sonunda gönüllü olarak devletten razı olmalarını sağlamak olsa gerek"tir.

Hakikatler acıtır

Helalleşme kelimesinin başka dillerde karşılığını aradım. Aslında çözüm/barış süreçleri çalışırken en çok karşılaştığım "reconciliation" en uygunu galiba. "Uzlaşma" olarak çevirisi yapılıyor. Ama uzlaşma ile helalleşmenin farkı ne olabilir derseniz, ilk aklıma gelen uzlaşma öncesinde bir hakikatlerle yüzleşme süreci olduğu. Öyle kolay da bir süreç değil. Dünyadaki barış/çözüm süreçlerinin olmazsa olmaz kurumları arasında yer alır Hakikatleri Araştırma Komisyonları. Yani ülkede yıllara yayılmış, çok kayıplar verilmiş, nesiller boyu mağduriyet yaratmış çatışmaların, savaşların sonunda artık bir çözüm/barış için masaya oturuluyor ise burada öncelikle hakikatlerin aranması, işlenmiş suçlar için hukukun (geçiş dönemi adaleti) devreye girmesi söz konusu oluyor. Helalleşme yok mu? Elbette var. Suça karışmayan ancak arasında husumet olan taraflar içini geçerli. En zor kısmı da bu. Mesela Kuzey İrlanda'da en zor ilerleme kaydedilen bölümün aile çalışmaları olduğunu söyleyelim. O nedenle helalleşme olsa olsa son adımdır.

Burada "Kılıçdaroğlu bir çözüm/barış sürecinden söz etmedi, ne alakası var?" sorusu gelirse akıllara, şöyle açıklayım:

"Uzlaşma şu anda küçük karşılaşma gruplarından yüksek profilli hakikat komisyonlarına ve geçmişteki yanlışlar için Başkanlık özürlerine kadar çeşitli düzeylerde uygulanmaktadır."

(Bu ifade, çatışma çözümleri üzerine çalışan Norwich Universitesi Program Direktörü Charles Lerch'e ait)

Yani yıllara yayılmış, toplumda dolaylı dolaysız travmalar bırakmış konulara girecekseniz eğer, bu işin yolu hakikatten geçiyor. Bakın Kürt Sorunundan söz etmiyorum bile. Eğer 28 Şubatlara, Varlık Vergilerine, 6-7 Eylüllere gidilecekse, helalleşmeye giden yol bir hayli uzun.

3H Tavsiyesi

Ben hala şunu düşünüyorum:

Bu hamlenin ve listenin arkasında

- planlı bir siyasal iletişim aklı mı var?

- "söyleyelim de islimi sonradan gelsin", diye mi düşünüldü?

- CHP kapatılsın söylemlerine karşı bir manevra mıydı?

- yoksa Erdoğan'ın toplum üzerinde her gün açtığı dil yaralarının merhemi olmaktan mı ibaretti?

Her ne ise o kadar da kolay olmayacaktır.

3Y (Yoksulluk, Yolsuzluk, Yasaklar) diye diye iktidara gelip, ibretlik bir şekilde 3Y'yi kurumsallaştıran bu iktidar, ardında bir o kadar da sahipsiz H bıraktı.

Ben de eğer CHP Genel Merkezi'nde bu konuda bir çalışma varsa, şöyle bir katkıda bulunayım dedim:

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu için 3H Süreci önerim var.

1- Hak ve Hukuk Süreci: 20 yıldır yaşanan hak ihlallerinin tespiti ve bu ihlallere karşı bir hukuk sürecinin başlatılması. Faillerinin cezalarını çekmeleri, mağdurların haklarının teslimi ve adaletin tecelli etmesi.

2- Hakikatler ve Hesaplaşma Süreci: Eğer toplumun daha derin travmalarına girmek isteniyorsa, her bir konuda hakikatlerin araştırılarak, bu doğrultuda hukuki hesaplaşma sürecinin işetilmesi, kayıpların telafisi.

3- Helalleşme ve Huzur: Yukarıdaki iki maddenin gerçekleşmesiyle, devlet ile vatandaşının helalleşme vakti zaten gelir, herkes huzur bulur.

Benim burada anladığım ve inanmak istediğim süreç bu.

***

Aslında helalleşme konusuna girmeyecektim; ama düşündükçe insanı çekiyor.

Düşünürken yürüyor; yürüyüş yaparken de podcast dinliyordum.

Konumuzla ilgisiz ama yazmadan da edemeyeceğim:

Men-E-Men diye çeşitli konularda sohbet tarzında bir podcast yayını var. Özgür İnceoğulları ile Burçin Acer hazırlıyor.

Müzikten söz ederken biri diğerine Madonna'nın youtube'da en çok izlenen klibinin sanatçının hangi şarkısına ait olduğunu tahmin etmesini istedi. Aslında, her ikisinin de youtube izleyicisi adına tahmin ve yorumları, Erotica ya da Vouge gibi en çekici, "hot" parçalardan biri olmasıydı. Ama youtube izleyicisi farklı düşünüyordu. Programcıların hayal kırıklı şaşkınlıkları hissediliyordu.

Youtube izleyicisi La Isla Bonita'yı tercih etmişti.

İşte öyle, insanlar bazen bir tatlı huzur almak istiyor.